Hepimiz izledik deprem bölgesinde bastıran yoğun yağış da yeni bir felakete daha dönüştü ve ne yazık...
Hepimiz izledik deprem bölgesinde bastıran yoğun yağış da yeni bir felakete daha dönüştü ve ne yazık ki yeni can kayıplarına yol açtı.
Özellikle Şanlıurfa’da yoğun yağış sonucu çok sayıda sokak ve cadde su altında kalırken, üç ay kadar önce Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından büyük bir törenle açılışı yapılan, Abide Kavşağı alt geçidi tamamen su altında kaldı.
Su basan Abide Kavşağı alt geçidinde içinde insanların da bulunduğu birçok araç mahsur kaldı, sulara gömüldü. Bölgeye yönlendirilen dalgıç ekipleri derhal arama kurtarma çalışması başlatırken ilk etapta 8 kişinin cansız bedenine ulaşıldı.
Peki, neden?
Bir altgeçidi neden su basar?
Yanıt belli mühendislik ve yönetim hatası, malum altgeçitler derin çukurlar açılarak yapılıyor.
Bu şekilde inşa edilen ve battı çıktı da denilen altgeçitler oldukça hızlı ve kabul edilebilir maliyetlerle yapılabiliyor, bu yüzden de tercih ediliyor.
Fakat daha önce Ankara da dâhil birçok yerde görüldüğü gibi eğer doğru mühendislik ve teknoloji kullanılmazsa özellikle de yoğun yağışlardan sonra bu alt geçitler kolayca suyla dolup birer ölüm tuzağına dönüşebiliyor.
Daha önce de birçok defa dediğim gibi doğal olaylar bilgisiz, rasyonel akla ve bilime saygısı olmayan, beceriksiz yönetimler elinde sık sık birer afete dönüşür.
Normal şartlar altında yağmur berekettir, tabiata can verir. İnsanlar, özellikle de tarımla uğraşan insanlar yağmuru görünce sevinir mutlu olur.
Fakat her doğa olayı gibi yağmurlarda bir takım riskleri içinde barındırır ki bunların en önde geleni sel ve su baskınlarıdır.
Doğa öyle muazzam bir güce sahiptir ki hiçbir insan onunla inatlaşamaz, akıllı insanlar daima doğa ile inatlaşmak yerine doğa ile barışık yaşamayı seçerler.
Siz kalkıp da ben yaptım oldu diye sel yatağına alt geçit yaparsanız gün olur doğa kendinden alınanı geri alır ve sizin alay-ı vala ile inşa ettiğiniz, törenlerle açtığınız alt geçit bir anda sel yatağına dönüşür.
Öğrencilik yıllarımda izcilik yapmıştım kamp yapmayı çadır kurmayı orada öğrendim. İzci lideri hocaların verdiği ilk eğitimde çadır kuracağımız yerlerin kesinlikle dere yatağı içinde olmaması gerektiğini öğrenmiştik.
O zaman hocamız bize çok çarpıcı bir bilgi vermişti ve “bakın dere kenarına günlük güneşlik havada çadırınızı kurarsınız sonra burada tek bir damla yağmur bile düşmez ama dağda sağanak yağar, dere taşar, bir anda buraya da sel gelir çadırınızı madırınızı, alayınızı alır götürür aman ha doğa ile şaka olmaz.” Demişti.
Şimdi bakıyorum deprem bölgesinde çadır kurulan yerleri su basmış, insancıklar suyun, çamurun, batağın içinde sırılsıklam çırpınıyor!
Yahu bir kişi çıkıp bunun hesabını kitabını yapmadı mı?
Arkadaşlar buraya çadır falan kurulmaz yağmur yağdı mı sel basar, demedi mi?
Anlaşılan kimse dememiş, diyen olduysa da dinleyen olmamış.
Aslında fayın üstüne dere yatağına bina diken kentler kuran bir kafa yapısının çadırları doğru yere kurabileceğini düşünmek bile fazlaca iyimserlik olmaktadır.
Koskoca kenti fay hattına, devasa bir altgeçidi sel yatağına kuran bir kafa yapısının çadırları doğru düzgün, selden sudan ıslanmayacak bir yere kurabilmesi hiç beklenebilir mi?
Elbette beklenemez!
Bir ülke ehil ellerde, liyakatli kadrolar tarafından rasyonel akla ve bilime saygılı olarak yönetilmiyorsa her doğal olayın bir felakete dönüşmesi kaçınılmazdır. Bunu engellemenin tek yolu: bu kafa yapısındaki yöneticileri değiştirmek ve yöneticilere yasal sorumluluklar ile cezai yükümlülükler getirmektir.