Sabah alarm çalar, “5 dakika daha” dersin… O beş dakika 30 saniye sürer, bir bakarsın geç kalmışsın. Koştura koştura işe git, trafikte korna sesleri, markette sıra derken gün bitmiş. Eve geldiğinde ise tek istediğin, kanepede uzanıp “beni kimse rahatsız etmesin” demek. Tanıdık geldi mi?
İşte yoga ve meditasyon tam da bu yorgunluk döngüsünü kırmak için birebir. Yoga deyince gözünde bacaklarını düğümlemiş, elleri havada insanlar canlanmasın. Aslında işin özü, nefesini fark etmek ve vücudunu biraz hareketlendirmek. Yani salonun ortasında, pijamanla bile yapılabilir.
Meditasyon ise bir nevi beynin çamaşır suyu. Kafandaki “yarın elektrik faturasını öde, işe geç kalma, mutfakta bulaşık var” düşüncelerini kısa bir süreliğine durdurmak. Sessiz bir köşe bul, otur, derin bir nefes al… Hepsi bu. İstersen 2 dakika, istersen 20 dakika yap. Önemli olan kendine bu zamanı vermek.
Uzmanlar diyor ki; düzenli yoga ve meditasyon, sadece ruhunu değil, vücudunu da toparlıyor. Daha rahat uyuyorsun, daha az sinirleniyorsun, omuzlarındaki o taş gibi ağırlık azalıyor. Bir nevi bedava terapi.
Başlamak için ne spor salonuna üye olmana, ne de pahalı matlar almana gerek var. Evde halının üstü bile olur. Yeter ki telefonunu sessize al, kapını kapat ve “şimdi sıra bende” de.
Hayat hızlı, gürültülü ve yorucu. Ama bazen durup derin bir nefes almak, her şeyin ilacıdır. Belki de aradığın huzur, hiç bilmediğin bir şekilde, tam burnunun ucunda duruyordur.