O tarihte ABD’de Obama iktidara gelir gelmez kendisine şifreli (kriptolu) telefon verildi.

AB ülkelerinde de hangi parti iktidara gelirse başbakana ve bakanlara devletin şifreli telefonları veriliyordu.

Devleti yönetenlerin kimlerle niçin, neden, nasıl ve ne amaçla konuştuğunu kimseler anlamasın diye bu şifreli telefonlar kendilerine tahsis ediliyordu.

Türkiye’de 17 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk olayı ve dershaneler konusu ortaya çıkınca, RTE-Gülen iktidar ortaklığı çöktü… 

Basın yayın enformasyon alanı dahil dört cephede RTE ve ekibi sözde “Hizmet Hareketine” 12’li obüslerle atışa başladılar.

Her alanda atış serbestti.

Belden aşağı vuruşlar bile faul sayılmıyordu.

RTE, 28 Şubat 2014 Afyonkarahisar konuşmasında ne diyordu?

“Devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar, bunlar bu kadar alçaklar” 

RTE’nin bu sözü toplum tarafında nasıl algılanmıştı?

Ses kayıtları ve görüntüleri ortalığa dökülen RTE ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği ifade edilen “paraları sıfırladınız mı?” başlıklı konuşmalarının bir itirafı gibi algılanıyordu.

 Oysa “Devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar, bunlar bu kadar alçaklar” sözünün iki türlü önemi vardı.

Birincisi RTE’nin kendisine, devletin çok gizli görüşmeleri için emanet edilmiş kriptolu telefonu özel işlerinde, hatta kendisine, etrafına yönelik olası bir soruşturmaya karşı önlem almak amacıyla kullanıyordu.

Bu devlet adamlığı ilkesiyle bağdaşmıyordu. 

İkincisi RTE; AKP iktidarını güçlendirmek, toplumu ve muhalefetin her kesimi üzerinde baskı kurabilmek için kullanıyordu.

Devlet kurum ve kuruluşlarının doruk noktalarına “paralel yapıyı” kim taşımıştı? 

RTE ve ekibi taşımıştı. 

İtirafında “her istediklerini verdiğini, her türlü eylemlerine göz yumduğunu Gülen Cemaatinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde örgütlenmelerine” izin verdiğini kendisi söylüyordu. RTE’nin bu itirafı aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni siyasal İslamcıların hangi noktaya getirdiklerinin kanıtıydı!

RTE’nin şifreli telefonunu bile dinleyebiliyorlardı. 

Bu işin hesabını hem RTE’ye hem de Gülen’e yine halk soracaktı.

Yıllardır şeri devlet düzenini savunanlarla kol kola yürüyenler kimdi?

RTE ve yandaşları… 

Teokratizmi yerleştirmek için gözleri dönmüştü. 

Devlet içinde devletçikler kurulmasına göz yuman RTE şimdi saç saça baş başa birbirlerine girmişlerdi.

Bu hak, hukuk, adalet tanımaz devlet yapısıyla Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti çökerteceklerini sanıyorlardı.

RTE-Fethullah Gülen kavgası sövgülerle, yakası açılmadık küfürlerle toplumun kulaklarını çınlatıyordu. Demokrasinin nimetlerinden yaralanmışlardı. Şimdi evlerinde ayakkabı kutuları, yastık altları fışkıran kara paralarla doldurulmuştu.

Bir yandan devletin şifreli telefonlar bu yolda kullanılıyordu. 

Öte yandan sıfır numara yalakalardan oluşan Bremen’e mızıkacıları bağırıyordu: “Dik dur, eğilme, vatan seninle gurur duyuyor” diye…

Şimdi zaman şifreli telefon taşıyıcılarına hesap sorma zamanıydı…