İnsana, hayvana ve doğaya yönelik vahşi insan şiddetinin doruklarda olmasına karşın Türkiye ve Dünya için umut var ve örnekleri çok somut. 

            Bu somut örneklerden birisini, 20 Eylül 2024 Cumartesi günü, Ankara’da, Türkiye Barolar Birliği’nin salonunda yaşadık.

            Türkiye’nin, hatta Dünyanın, Yaşam Boyu;  iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet, güvenlik ve eğitim ana başlıkları altında toplanabilecek sorunları bulunuyor. Üstelik çok ağır bu sorunları insan üretiyor, sözde en zeki canlı varlık olan insan, çok yazık.

            Canlı ve cansız gibi gördüğümüz varlıklara şiddet olarak yansımaması hedefine, ölçüsü ve etkisi, algıya göre değişebilecek bir etkinlik, bir konferanstı,  Ankara’dan vermeye çalışacağım örnek.

            Çoğaltabileceğimiz, hatta azaltabileceğimiz ana başlıklardaki sorunların çözülmesi, şiddetin sonlanmasına nasıl etki yapacak? O zaman şiddet değil, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış olacak. Çocukların kanları, annelerin gözyaşları dökülmeyecek.

            Önceden veya şimdi yaşanan yılları, “İnsanlık Tarihi” değil, “İnsanın Tarihi“, olarak kabul ediyorum. Çünkü insanlığın olmadığı çok uzun bir geçmiş, ağırlıklı olarak ancak “Vahşi İnsanın Tarihi”  diye tanımlanabilir.

            Ankara’da yaşanan umut dolu somut örneğin üst başlığı “Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar  Konferansı”.

            Medya Dayanışma Grubunun düzenlediği bu örnek etkinliğin ve üretilen umudun kahramanları şunlar.

Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş, Gazeteciler Cemiyeti, Haber Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği. 

            Elbette, konferans için avukatların, hukukçuların yuvasını açan Türkiye Barolar Birliği.

            Konferansta, Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı’nın “Eşitlik temelinde iş birliğine hazırız” sözleri ve basın örgütlerinin bu şekilde dayanışma içine girmeleri, içimdeki umudu aniden daha da büyüttü.

            Rus Gazeteci Nataliya Vasiliyeva, Norveç Büyükelçiliği Misyon Başkan Yardımcısı Berin Tvete, Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Doç. Dr. Ceren Sözeri Özdal, Prof. Dr. Adem Sözüer, Dr. Sarphan Uzunoğlu,  usta gazeteciler  Kadri Gürsel ve Faruk Bildirici, Av. Fikret İldiz,  Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Kıvanç El’in konuşmacı olarak yer aldığı konferansta, Zeynep Gürcanlı, Erhan Karadağ, Özlem Akarsu Çelik, Yıldız Yazıcıoğlu, Gökçen Çamlıyurt ve Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener  yönlendiricilik (moderatör) yaptılar.

            Gönüllülük, şiddete karşı silahsız ve şiddetsiz mücadele eden demokratik kitle örgütleri, silahların ve şiddetin bırakılması için uğraşanlar, dernek, federasyon, konfederasyon, kooperatif ve benzer yasal oluşumlar önemsenmeli ve olabildiğince desteklenmelidir. Bildiri kamuoyuna açıklandı, ancak, ustaların ve uzmanların hazırladığı bildirinin geliştirilmesi konusunda hiçbir engel göremiyorum. Bu önerim, bildiri esas alınarak hazırlanması gereken çalışma takvimine de alınabilir. Bildiri veya çalışma takvimi, sadece basının ve gazetecilerin hak ve özgürlüklerini savunmakla yetinmemeli, basının toplumdaki gönüllü girişimleri desteklemesi de hedeflenmelidir.

            Gazetecilik halkın içinde kök salmış, asla yok olmayacak bir meslektir. Halk var olduğu için bu meslek vardır. Dernek, federasyon, konfederasyon ve benzeri demokratik kitle örgütleri de halk girişimleridir. İki kesimin de güç aldığı tek kesim vardır. Halk.

           İnanın, milyarlarca yıl geçse de, insana, hayvana ve doğaya yönelik insan şiddetini, silahlı kamu güçleri, ordular ve silahlandırılmış yapılar değil, annelerin, kadınların önderliğinde  ve kadın-erkek birlikteliğinde, silahsız ve şiddetsiz yöntemlerle hareket edecek gönüllüler azaltacak ve ortadan mutlaka kaldıracaktır.

            Ülkemizin her alanına örnek olmasını dilediğim bildiride veya girişimin hedefleri arasında yer alması için önerdiklerim daha bitmedi.

            Savaşlara, işgallere, varoluştan itibaren insanların kanlarının ve gözyaşlarının dökülmesine engel olabilecek en büyük güç, ülkemizde ve Dünya’da, annelerin, kadınların erkeklerle birlikte şiddete karşı şiddetsiz mücadeleleridir.

            Bu nedenle, yazılı, görsel, sesli ve sosyal medyada, aşağıdaki konuların desteklenmesi, Medya Dayanışma Grubunun öncelikli hedefleri arasında yer almalıdır.  

            Kadın ve erkek cinsiyet eşitliği, kadın-erkek, ulusal ve uluslararası iletişim ve iş birliği, köyden, mahalleye, kentten ülke düzeyine kadar haklara ve yasalara uygun örgütlenme, haklara dayalı, barış amaçlı uluslararası sözleşme ve bildirgeler, örneğin İstanbul Sözleşmesi, insan, çocuk, kadın, hayvan ve çevre hakları ile ilgili sözleşmeler, şiddete karşı şiddetsiz tepki yöntemlerinin geliştirilmesi, demokratik kitle örgütlerinin önemsenmesi ve desteklenmesi, Türkiye’nin suyunun ve toprağının küllük ve çöplük olmasına karşı çıkılması, ekonomik şiddete karşı direnmeyi korumak amacı ile işsiz gazeteciler için dayanışma sandığı kurulması, işsiz kaldıkları için serbest gazetecilik yapanların da dayanışma amaçlı bu kaynaktan yararlandırılması.

            Konferansta yüreklice dillendirilen bazı görüşleri de paylaşmak isterim.

            “İfade özgürlüğü için mücadele ediliyor. Basın özgürlüğü her alanı ilgilendiriyor. Dayanışma, dayanışma, dayanışma. Adeta boğazımız sıkılıyor. Hep beraber seferberlik. Gazeteci ayrışmamalı. Amaları, fakatları bir kenara bırakarak yola devam edilmelidir. İzleyici, okuyucu yanımızda olmalıdır. Halkın da şiddetsiz yöntemlerle ayağa kalkması, haksızlıklara, baskılara şiddetsiz yöntemlerle karşı çıkması zorunludur. Kamu görevlilerinin haysiyet ve şerefi var da, sade vatandaşın, gazetecinin yok mu? Yayın yasağı Anayasa’ya aykırı. Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmeyecek bilgilendirme ve iletişim yöntemi geliştirilmeli. Yayın yasağına uymama, aykırı davranma diye bir suç yok, olamaz. Basın özgürdür, bu özgürlük yayın yasağı ile sınırlandırılmaz. Basın özgürlüğü alanı, siyasetçiye bırakılamayacak kadar önemlidir. Kuvvetler ayrılığının olmaması, TBMM’nin işlevinin zayıflaması, ağır bir demokrasi sorunudur. Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur, varsa bile tehdit altındadır. Düşünce ve kanaatın yayılmasının ve haber alma özgürlüğünün engellenmesi şiddettir ve insan haklarına aykırıdır. Basına sansür ve baskı ile halk gerçekleri öğrenme hakkından yoksun bırakılıyor. Basın özgürlüğü sınırlandırılabilir bir haktır. Bu sınırlama, demokratik toplum düzeniyle uyumlu ve meşru olmalıdır. Basın özgürlüğü temel insan hakkıdır. Devlet çağdaş toplum yaşamını sağlar. Ceza hukuku ve ceza ilk çare değil, son çare olmalıdır. Ceza Yasası, hukuka aykırılığı cezalandırır. Halkı kin ve düşmanlığa yönlendirme diye bir gazetecilik suçu olamaz.  Haber suça kanıt olamaz. Haber, terör örgütlerine destek anlamına gelemez. Basın hep saldırı altındadır, sadece bugün değil, her zaman. Habercilik hızlandı, engel de hızlandı.”

            Yazımda  “yapılmalıdır, edilmelidir, malı, meli” şeklinde paylaştıklarımın, emir kipi değil, beyni ve yüreği sevgi ve dostluğun gücü ile çalışan bir insanın önerileri olarak değerlendirilmesini dilerim.

            Çünkü, siyasal, dinsel ve ekonomik görüşleri ve bağlantıları ne olursa olsun, Konferansta ve bu metinde dillendirilenler, tüm basın organları ve gazeteciler için yaşamsal değerdedir. Herkes için gereklidir.

            Türkiye’nin, yerin üstündeki gerçek cennet olması yolunda güç ve umut katan  bu konferansı düzenleyenlere, destekleyenlere, şiddetsiz, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış içinde yaşanan Türkiye, Dünya, hatta uzay için emek ve ömür verenlere, sessiz alkışlarımla şöyle sesleniyorum.

            Haydi, yılmadan, kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde devam, yerin üstündeki insan melekler, haydi…