Şakir İlyasoğulları, tenor.
Ohri Gölü. Bilenler, Göl’ün dillere destan güzelliği konusunda hemfikirdir. Kıyısındaki Struga’da doğmuş, babasını daha 3 yaşında kaybetmiş, 15 yaşına kadar orada yaşayacağı Ohri’ye yerleşmişler. Sonra… Osmanlı döneminde Anadolu’dan çıkan aile Cumhuriyetle Anavatan’a dönmüş…
Ankara, Gazi Lisesi ve Faik Canselen
Ankara günleri başlamış Şakir İlyasoğulları’nın…
Gazi Lisesi… Öğretmenin önemine bir örnek geliyor şimdi! İki Keyifli Öğretmenlik kitabı da yazmamın en önemli nedeni öğretmenlerin önemini vurgulamaktı. Lise’deki Şakir’in bir müzik öğretmeni oluyor. Kendi gibi Rumeli’den göçen bir ailenin çocuğu. Anne-baba konusunda öğrencisinden bile şanssız ama. Annesini küçük yaşta kaybediyor, baba Çanakkale’ye gidiyor. Öğretmenin adı, Faik. Küçük Faik şefkat yurdunda büyüyor. Müthiş bir besteci ve eğitimci, Faik Canselen oluyor. Ünlü marş, “Yürü, bu yol şeref zafer yolu” sözleriyle hemen bileceğiniz, “İleri” marşını, daha 17 yaşında yazıyor, 23 yaşında açılan yarışmada birinci oluyor… Daha nice harika eser… Canselen, Gazi Lisesi’nde İlyasoğulları’nın öğretmeni oluyor.
Gazi Lisesi, o tarihlerde erkek lisesi. Egli’nin yapısı malum, özenli elbette, bir örnek verelim, günümüze de örnek olsun, müzik odası ses geçirmez şekilde yapılmış. Zimmerman marka piyano baş köşede… Piyanonun başında Canselen. Öğrencilerini etkilememesi mümkün mü? İlyasoğulların’na sordum,
“Lise sondaydık.” diye anlatmaya başladı.
“Ünlü marşını söylüyorduk, sesimizi beğenmedi ‘Erkekçe bağırın!’ dedi. Ben de sesimi bir yükselttim ki, ‘Sen sınıfı bozdun!’ demiş. Dersin sonunda ‘Sen ayrılma!’ demiş.”
Böylece, belki de İlyasoğulları’nın hayatını değiştirecek, kısa bir teneffüse sığan ama belki de İlyasoğulları’nın hayatını değiştirecek öğretmen-öğrenci sohbeti başlamış. İlyasoğulları hemen,
“Verdi’nin Rigoletto Operası’nın son perdesinden ‘!La Donna e mobile’, Dük’ün Aryası’nı söylebiliyorum.” demiş…
Vay canına!
Yıl 1962, lise son sınıfta bir öğrenci! Rahmetli Canselen içinden büyük olasılıkla ‘Vay canına!’ demiştir sanırım.
Canselen çalmış, İlyasoğulları okumuş. Teneffüs, ortada kimsecikler yok. Sesi adeta ortalığı yıkmış, Canselen çok etkilenmiş, sormuş,
“Liseden sonra nerede okumak istiyorsun?”
“Konservatuvar istiyorum ama orada devam mecburiyeti var.”
“Tamam, ben sana ücretsiz solfej dersleri vereceğim” demiş ve İlyasoğulları’nın önünde bir çığır açılmış…
Bir ayrıntı – Gelin ama devletten bir kuruş istemek yok!
Bu bölüm, ayrıca durup düşünülesi bir bölüm, uyarmadı demeyin!
Son zamanlarda yurda kabul ettiklerimize yardımların azlığından dolayı ‘Bu gidişle geri döneceğiz’ şikâyetlerine dair okuduğum haberler aklıma geldi, o günlere dair bir ayrıntıyı da yazmadan geçmemek gerek diye düşündüm.
Rumeli’den gelenler. Eşimin ailesi de öyle, öz be öz Türk hepsi. Anavatanlarına dönmek isteyenleri kabul etmişiz. Ne güzel yapmışız. İlyasoğulları bir ayrıntıyı anlatıyor, bir belge imzalamaları şartıyla kabul etmişiz…
Devletten bir kuruş yardım talep etmeyeceklerine dair bir belge imzalatmışız.
Verdiği konserlerden para kabul etmiyor. Türk bayrağı ve Atatürk resmi asılı olmayan sahneye çıkmam diyor.
Maliyecilikten opera sanatçılığına
İlyasoğulları, konservatuvara gitmek istiyor, para yok! Evde baba yok çünkü. Devam mecburiyeti olmayan bir okul seçiyor ki aynı zamanda çalışsın. Hem çalışıyor hem de okuyor, başarıyla, sınıfta kalmadan. 4 senede Maliyeci oluyor.
Konservatuara gidemiyor ama o mübarek öğretmenlerden Canselen, Muammer Sun ve Fevziye Bartu’dan şan dersleri alıyor. Bir de İtalyanca kurslarına devam ediyor…
Askerlik, tercümanlık derken Devlet Opera ve Balesi’nin sınav açtığını öğreniyor.
Şimdi sıkı durun! 175 aday arasından birinci olarak sıyrılıyor. Emekliliğine dek operada başrolü kimselere kaptırmıyor!
Napoliten ve Nostaljik Şarkılar Grubu’nun kurucuları arasında yer alıyor. Yurt içi ve dışında yüzlerce konser veriyorlar…
Üsküp’e ilk kültür müşaviri olarak atanıyor…
Atatürk’ün, ben gibi, eminim bu yazıyı okuyanlar gibi, İlyasoğulları’nın gönlünde ayrı bir yeri var. Gönlündeki yeri ona Atatürk çalışmaları yaptırmış, yaptırmaya da devam ediyor. İyi derecede bildiği Makedonca, Sırpça ve Bulgarca dilleri sayesinde o dillerdeki kaynakları inceliyor, değerli bilgiler ediniyor. Hepimizin bildiği, Atatürk’ün Manastır’da okuduğu askeri lisenin müze olmasında görev almış. Çoğumuzun bilmediği, Atatürk’ün babasının doğduğu evi, zamanın Üsküp büyükelçisi Fazlı Keşmir ile tespit etmişler, inşaat izni almışlar.
Bugünlerde…
Müzik çalışmalarını, konserlerini hiç bırakmamış. Balkanlar ve Atatürk konularında konferanslar veriyor. Gazi Lisesi onca güzel mezunu olunca güzel bir çalışma yapmış, ünlü mezunlarının belgesellerini hazırlamış. 10 dakika olarak hazırlanan mezunlar arasında İlyasoğulları da yerini almış.
İlyasoğulları, halen MÜZED (Müze Eğitimcileri Derneği) Oda Orkestrası’nda solistlik yapıyor.
Sıla İlyasoğulları
Unutmadan!
Ardından, gurur duyduğu bir müzisyen daha geliyor. Kızı…
Makedonya’da, Kapadokya’da Baba-Kız konserleri vermişler. Daha çok vereceklerine de eminim. Hatta Kültür Yolu Festivalleri’nin değişmez sanatçılarından olacaklar gibi hissediyorum!
Doktoralı piyanist Sıla İlyasoğulları. Maltepe Üniversite’nde öğretim görevlisi… Adını, hep birlikte çok duyacağımızdan eminim.
Sıla ve Şakir İlyasoğulları
Merhaba Rumeli
Buraya kadar okuduklarınız özet! İlyasoğulları burada okuduklarınızı detaylarıyla ve elbette pek çok daha ayrıntıyla kaleme almış. Elveda diyenlere kulak asmamış kitabının adını Merhaba Rumeli koymuş. Pek de iyi yapmış!
Kalemine, yüreğine sağlık Sevgili Şakir İlyasoğulları.
Bir konser sırasında Şakir İlyasoğulları, yanında kitabı Merhaba Rumeli