Rusya’yı emperyalist bir imparatorluk hayali ile yönetmeye uğraşan diktatör Putin Ukrayna’ya saldırdığında asker sivil hemen herkes,...

Rusya’yı emperyalist bir imparatorluk hayali ile yönetmeye uğraşan diktatör Putin Ukrayna’ya saldırdığında asker sivil hemen herkes, hemen her yorumcu Rus ordusu üç günde Kiev’e girer Zelenski kaçar Putin kendi güdümünde bir hükümet kurar diyordu. Daha işgalin başlamasından birkaç gün sonra ben “ya Ukrayna direnirse” başlıklı bir makale yazdım ve Ukrayna’nın direnmesi halinde neler olabileceğine dair öngörülerimi dile getirdim.

Süreci biliyorsunuz Ukrayna direndi altı üstü bir komedyen denilen Zelenski korkmadı, kaçmadı, dik durdu ve vatanı işgal edilen halkına çok başarılı bir şekilde önderlik etti. Tüm Ukraynalılar yekvücut oldu ve vatanlarını savunmak üzere Rus katillerin karşısına cesaretle dikildiler.

Ukrayna halkı direnince tüm özgür dünya bir araya geldi ve eşi benzeri görülmedik bir kararlılıkla işgalci Rus ordusuna ve diktatör Putin’e direnen Ukrayna’ya muazzam bir destek verdiler.

Özellikle Avrupa ülkeleri çok ciddi bir bedel ödeyeceklerini bile bile destek oldular. Destek oldular çünkü daha evvel Putin’in de öykündüğü Hitler ile uzlaşmaya çalışmanın, onun saldırganlığını mazur görmenin sonuçlarından çok büyük bir ders çıkarmışlardı.

Sonuçta Rus ordusu çok büyük bir hezimete uğradı, kâğıttan kaplan olduğu ortaya çıktı, son derecede ağır kayıplar vererek bozgun halinde geri çekilmek zorunda kaldı. Putin bu bozgundan ders alacağı, barışçıl ve onurlu bir çıkış arayacağı yerde öfke ve korkudan çıldırdı, tabiri caizse balatayı sıyırdı, savaşa devam kararı aldı, kısmi seferberlik ilan etti ve dahası dünyayı nükleer silah kullanmak ile tehdit etmeye başladı.

Putin kararı, “Biz cephede sadece Ukrayna milliyetçileriyle değil, tüm Batı ittifakıyla egemenliğimiz ve toprak bütünlüğümüz için savaşıyoruz. Bu adımı atmak mecburiyetindeydik” açıklamasıyla duyurdu. Rusya’da tüm televizyon kanallarında yayınlanan konuşmasında kısmı seferberlik kararını savunarak başlayan Putin, “Batı, bize karşı açık seçik saldırgan çizgi izlemeye başladı. Biz Ukrayna’da sadece aşırı milliyetçilerle değil, tüm Batı ittifakına direnmek zorunda kaldık. NATO ittifakı ülkeleri, Kiev yönetimine her geçen gün daha gelişmiş silahlar vererek doğrudan Rusya’ya saldırmasını teşvik ediyor. Üstelik bunu çekinmeden açıkça dile getiriyorlar. Ukrayna’da başlattığımız özel askeri harekât Batı tarafından Rusya’ya karşı savaşa dönüştürülerek, neredeyse tüm silah türleri kullanılmaya başlandı. Rusya topraklarında Belgorod, Kursk şehirleri ile Kırım’ı vurmaya başladılar. Washington, Londra ve Brüksel’den savaşı Rusya topraklarına taşıma çağrıları karşısında egemenlik ve toprak bütünlüğümüzü savunmak için kısmı seferberlik ilan etmekten başka çaremiz kalmadı. Dolayısıyla son gelişmeleri dikkate alarak kısmi seferberlik ilan ediyorum” dedi.

Putin konuşmasının devamında Batılı ülkelerin Ukrayna’da barışçıl çözüm istemediğini savunarak, “Toprak bütünlüğümüz tehdit edilirse, Rusya mevcut tüm yolları kullanacak, bu bir blöf değil” diyerek nükleer silah tehdidini de masaya sürdü.

Bu tarz tipik bir Hitler tarzı kendi saldırganlığını örtbas edip karşı tarafı suçlamak bütün diktatörlerin ortak dilidir. Rusya tüm iktidarı bir kişide toplayıp bir diktatör yaratmasının bedelini elbette en ağır şekilde ödeyecek. İster 3. Dünya savaşı çıksın isterse de çıkmasın eninde sonunda Putin ve Putinist rejim devrilecek ve çok büyük bir olasılıkla Rusya bir tur daha bölünecek ve ortaya birçok küçük devlet daha çıkacaktır.

BM toplantısı için gittiği Amerika’da Amerikan PBS kanalına konuşan Recep Bey, “Sizce Putin, Ukrayna halkının kendini savunma iradesini küçümseyerek aslında yanlış hesap yaptığının farkında mı?” şeklindeki soru üzerine “Hiçbir lider attığı adımdan sonra ‘Ben yanlış yaptım.’ demez. Bunu görmek lazım. Liderler girdikleri bir yoldan geri dönüşleri çok zor olan insanlardır.” Demişti.

Aslında Recep Beyin de onun peşine düşenlerin de buradan çıkaracağı bir ders var! Tek adam rejimleri ve lider kültü her daim çok tehlikelidir lider hata yaparsa onun hata yapmasını engelleyecek bir mekanizma yoktur. Oysa demokrasilerdeki güçler ayrılığı ilkesi ve bağımsız yargı hem politikacıların hata yapmasını engeller ve hem de yapılan bir hata olursa o hatadan zamanında dönülmesini sağlar. Bu yüzden Türkiye’de de inşa edilen tek adam rejimi son derecede sakıncalı ve tehlikelidir bu vesile ile hatırlatmış olayım.