Geçtiğimiz hafta, yazılarımı takip ettiğini söyleyen bir okurum, son derece kibarca bir soru yöneltti. Ancak meali aşağı yukarı şu şekildeydi; “ya kardeşim hep yazıyorsun, kutuplaşmayalım diye de, nasıl olacak, anca konuş, çözümün yok mu?” Elbette var.
İlk olarak, bekçi atamasından, dış politikadaki değişikliklere kadar geniş bir yetki alanına sahip ve tek etkili imzanın sahibi Sayın Cumhurbaşkanımız, itidal çağrısı yapar ve eyleme geçirirse, onun sözünü emir telakki eden milyonlarca insan sakinleşir. 50 yılı aşkın politika tecrübesiyle Sayın Cumhurbaşkanımız neyi, nasıl yapacağını elbette benden daha iyi bilir.
İkincisi, kanunumuzda yer alan “halkı kin ve düşmanlığa sevketmek suçunun” cezası, adil savcılarımız ve hâkimlerimiz tarafından eşit olarak uygulanmalıdır. Uygulanırken kimsenin sıfatı, ailesi, maddi durumu ya da etki alanı dikkate alınmamalıdır. Kim, karşı taraf olduğunu düşündüğü kişiyi, toplumun önüne atıyorsa başına geleceklere katlanmalıdır.
Üçüncüsü, insanlar kendi dertlerini rahatça anlatabilmeli, yetkili mercilere aynı rahatlıkla ulaştırabilmeli ve çözüm ya da orta yol bulunabilmelidir. Böylelikle, derdini anlatabilen insanlar, öfkelerini “karşı” olarak gördüğü tarafa yansıtma gereği duymayacaktır.
Dördüncüsü, birisi saçma sapan bir konuda “öteki” yaratmaya çalıştığında, kendini “öteki” olarak görenler o insanı ciddiye dahi almamalıdır. Malumunuz, komedi dizileri, ya da bazı yemekler üzerinden bile kavga edebilen insanlarız ve birileri bu özelliğimizi çok iyi bilip kullanıyor.
Beşincisi; toplumun kolaylıkla konsolide edilebildiği alanlar; futbol, siyasi partiler, cinsel tercihler, mezhepler, inançlar gibi konularda, özellikle sosyal medya üzerinden başlayan tartışmalar derhal mercek altına alınmalı ve kim bu konularda fitne çıkartıyorsa derhal hesabı sorulmalıdır.
Altıncısı; toplumda infial yaratan suçların failleri derhal ve hiçbir dış tepkiye gerek kalmadan kanun önüne çıkartılmalı ve cezası derhal verilmelidir.
Yedincisi; Ahaber izleyenler kendilerini Halk TV izlemek zorunda hissettirilmeli, Sözcü Gazetesini okuyanlar, yarın Sabah Gazetesini de okumaya başlamalı, insanlar sadece kendi siyasi partilerinin mitinglerine değil, diğer siyasi partilerin de mitinglerine gitmeli, dinlemelidir. Kendine yazar, fenomen ya da kanaat önderi diyenlerin provokasyonlarını önlememizin başka yolu yoktur.
Sekizincisi; okumalı, araştırmalı ve sorgulamalıyız. Birilerinin sosyal medya üzerinden paylaştığı her şeyin doğru olmadığı, birilerinin söylemlerinin büyük bir çarpıtma içerdiği, bazı oluşumların özellikle ve maniple ederek bizi birbirimizden ayırmaya çalışıyor olabileceği her zaman düşünülmelidir.
Evet, sayın okurum benim önerilerim bunlar. Olur mu, yapabilir miyiz, ya da ahir ömrümüz yeter mi bilmiyorum ama bunların en azından bir kısmını hayata geçirirsek, bazı rahat nefesler alabileceğimizi biliyorum. Haydi, kalın sağlıcakla.