İstanbul’un nüfusu giderek 16 milyona dayandı.

Yunanistan’ın toplam nüfusundan 3 milyon fazla…

Türkiye’nin en büyük avukatlık barosu İstanbul’da…

Görsel, yazılı ve işitsel basının merkezi orada…

En çok yargıç, savcı, polis, memur, işçi ve öteki toplum katmanları İstanbul’da… Buna siz “İstanbul Dukalığı” da diyebilirsiniz.

O tarihte Bekir Bozdağ’a bağlanmış olan Adalet Bakanlığı çatısı altında görev yapan yargıç ve savcılarda İstanbul dukalığında…

İstanbul dukalığını 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde AKP kaybettiği gün hak ve hukuku doğru okuma miladı başlayacaktır. Ama o tarihte bu olmadı.

Suç ve suçlular istatistiklerine baktığınız zaman evrensel olarak İstanbul başta geliyor. 

Kendi kendinize hiç sordunuz mu?

O tarihte Özel Yetkili Mahkemeleri kurup, Ordunun canına ot tıkayan AKP iktidarı Silivri Ceza ve Tutukevi Yerleşkesi içine “Özel Mahkemeleri” neden kurdu?

“İstanbul Dukalığı” hudutları içinde kalan adliyelerde neden “cadı kazanı” kaynatılmaya başlandı?

O tarihte Birinci Ergenekon Davası’na bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’ün Bolu’ya tayin edilmesiyle, Beşiktaş Adliyesi’ndeki “cadı kazanı” yeniden alevlendi. 

Daha önce de Dursun Çiçek, Hurşit Tolon ve Balyoz Davası sanıklarını tahliye eden beş yargıcın özel yetkileri kaldırıldı. 

“Ergenekoncu” diye dinlenen Başsavcı Aykut Cengiz Engin bu görevden ayrılıp istinaf mahkemesine geçmişti. “Baskı altındayız” diyen iki mahkeme başkanı takip edildi.

“ Bir yargıca yasadışı örgütle bağı” olduğu öne sürüldü.

Bir diğeri için “çetenin nöbetçi yargıcı” suçlaması yapıldı. 

Bu yargıçların tümü ya ayrıldı ya da AKP iktidarı tarafından sürüldü.

O tarihte Beşiktaş Adliyesi’nde sadece bir “muhalif!” olarak bilinen yargıç Şeref Akçay kalmış... İyi mi?

Beşiktaş Adliyesi’nde AKP iktidarı 2009’dan bu yana sürdürdüğü kavgada 5 sıfır önde gidiyordu. 

12. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Necdet Ede iktidar yandaşları tarafından boy hedefi yapıldı. Ede; Hurşit Tolon’u “kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığı” gerekçesiyle tahliye etmişti. 

Mehmet Haberal’ı da bırakacağı yazılınca Ede, davadan çekildi ve tıpkı RTE’den özel mersedesli İstanbul Başsavcı vekili Zekeriya Öz’ün limon gibi sıkılıp Bakırköye sürgün edilmesi gibi Ede’de Bakırköy’e atandı.

İstanbul Adliyesi’ni babalarının çiftliği gibi yöneten “Dukacılar”, Hurşit Tolon’un yeniden tutuklanması yönündeki itirazı reddeden üye yargıç Selda Kutluata da adliyeden ayrıldı.

O tarihlerde dava arifesinde bile sürgün yaşandı. Yargıç Zafer Başkurt’un başında olduğu 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz Davası’na bakıyordu. Bu davanın başlamasına birkaç gün kala, Aralık 2010’da, yeni HSYK hem Başkurt’u hem 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın özel yetkilerini kaldırdı. 

Başkurt Gebze’ye, Canak ise Sakarya’ya “tayin” edildi. İki yargıç emekliliğe ayrıldı. Canak’ın bir uyuşturucu şebekesiyle bağı olduğu ileri sürüldü. 

AKP iktidarı HSYK’nu istediği gibi kullanıyordu. O tarihte RTE; HSYK’nın tüm yetkilerini imam kökenli Adalet Bakanı Bozdağ’a bağlamak istiyordu. Yargı iktidarın emir ve komutasına alınıyordu. (Sürecek) &&&