İstanbul’daki kongre kararı bir mahkeme salonundan çıktı, ama asıl etkisi siyasetin kalbinde hissedildi.
Bir asliye hukuk mahkemesinin, YSK’nın yetkisine giren bir kongreyi iptal etmesi sadece teknik bir hukuk tartışması değildir. Bu, toplumun demokrasiye olan güvenini zedeleyen, yurttaş iradesini yok hükmünde sayan bir müdahaledir.
Burada asıl sorulması gereken soru şudur: CHP bu tabloyu yalnızca kendi iç meselesi olarak mı görüp,iç tartışmanın ve/veya hesaplaşmanın bir aracı olarak mı görecek, yoksa demokrasiyi yeniden inşa etmenin vesilesi mi yapacak?


Demokrasi ve Adaletin Bağlantısı


Demokrasi yalnızca sandığa gitmek değil, iradeye sahip çıkmaktır. Adalet ise yalnızca mahkeme kararları değil, toplumun hakkaniyet duygusudur. Eğer dar gelirli yurttaş ekmeğini kazanırken her gün adaletsizliğe uğruyorsa, eğer vergi yükü emekçinin sırtındaysa ama sermaye grupları imtiyazlarla korunuyorsa, orada demokrasi kâğıt üstünde kalır.
CHP bu kararı halka anlatırken, yalnızca “yargı siyasallaştı” dememeli. Aynı zamanda şunu göstermeli.Adalet yoksa, geçim de yoktur. Hukuk yoksa, mülkiyet hakkınız, sendika seçiminiz, meslek odasının seçim sonucu da güvende değildir.


Adil Paylaşım ve Hukuk Devleti


Sermaye örgütleri bu hukuksuzluklara sessiz kalıyor. Çünkü düzen, kısa vadede onların lehine işliyor. Ama hukukun yok olduğu yerde sözleşme, yatırım ve piyasa güvenliği de yok olur. CHP, bu çelişkiyi halka göstermeli.
Hukukun üstünlüğü yalnızca bir hukukçu meselesi değil, dar gelirlinin sofrasındaki ekmek meselesidir.
Adil paylaşım olmadan demokrasi işlemiyor. Bir yanda ayrıcalıklı imtiyaz sahipleri,
diğer yanda günü kurtarmaya çalışan milyonlar. Hukukun siyasallaşması, işte bu adaletsiz paylaşımı daha da pekiştiriyor.


Yeni Bir Toplumsal Yapılanma


CHP’nin önündeki en büyük fırsat budur: Bu müdahaleyi, yalnızca parti kongresi tartışması olmaktan çıkarıp, yaşamını sürdürürken büyük sıkıntılar yaşan işçisiyle, emeklisiyle, esanafı ve köylüsüyle, genci ve kadınıyla halkın hayatına dokunan bir demokrasi davasına dönüştürmek durumundadır.
- Hukuku savunurken, adil paylaşımı da savunmalı.
- Demokrasi derken, dar gelirlinin geçim sıkıntısını da gündeme getirmeli.
- Adalet derken, sadece mahkeme salonlarını değil, halkın mutfağını da işaret etmeli.
Çünkü yurttaş şunu görmek istiyor: Benim oyum, benim örgütlenmem, benim mülkiyetim, benim ekmeğim, aşım, eğitim hakkım, sağlık hakkım…
Hepsi aynı zincirin halkalarıdır.


Gelecek İçin Toplumsal Bir Uyarı


Bugün bir partinin kongresine mahkeme kararıyla müdahale edilirse, yarın sendikanın seçimine, öbür gün meslek odasının seçim sonucuna, çiftçinin kooperatifine, sıraadan insanların yaşam hakkına sıra gelir.
Hukuk, toplumun ortak evi olmaktan çıkarsa, kimse kendini güvende hissedemez.
CHP’nin yapması gereken tam da budur: Bu kararı, yeni bir toplumsal yapılanmanın demokrasinin yeniden halkın, hak sahibi olduğu başlangıç noktası olarak halka anlatmak.
Demokrasi, adalet, adil paylaşım ve hukuku birlikte savunmak.
Çünkü demokrasi, yalnızca özgürce oy kullanmak değil, aynı zamanda özgürce yaşamak demektir.