Bu ülkeye, Myanmar’da pirinç, Zimbabve’de tütün, Guatemala’dan domates, Gana’dan soya, Kanada’dan mercimek, ABD’den pamuk, Hollanda’dan patates, Suriye’den zeytin, Rusya ve Ukrayna’dan buğday, mısır, Ayçiçek yağı ve arpa geldiğini söylesek şaşar kalırsınız değil mi? Hele yazımızın ilk yatırında yer alan ülkelerin haritada yerini gösterebilir misiniz desek, pek çok vatandaşımız yerini dahi bulamaz.
Ama gelin görün, “paramız var ki ithal edebiliyoruz” diye diye bu hallere düştü tarımımız. Canlı hayvan ve karkas et ithal etmediğimiz ülke kalmadı. Güney Amerika ülkelerinden, binlerce kilometre öteden canlı hayvan ve et ithal ediyoruz. O ülkelerin insanları, bizim yarı fiyatımıza et tüketirken, ülkemiz insanı et yiyemez hale geldi.
Nüfusumuzun yüzde 39.3’ü maddi yetersizlikten ötürü iki günde bir et ve tavuk yiyemiyor. Eğer ikiden fazla çocuğunuz varsa bu oran yüzde 52.3’e yükseliyor. Yani nüfusumuzun yarıdan fazlası ne kırmızı ete ne de tavuk etine ulaşamıyor. Hal böyle olunca da bodur çocuklardan ve karbonhidratla beslenen çocuklarımızın zeka durumlarını tartışıyoruz.
Bir tarım ve hayvancılık ülkesi olarak yüzlerce yıldır bu topraklarda yetişen ürünleri ithal etmek, bu ithal ürünleri sofraya getirmek başlı başına bir ayıp.
Bizde yüzde 52.3 olan 4-5 kişilik bir ailenin ete ulaşamama oranı, Malta’da yüzde 34.5, Bulgaristan’da yüzde 28.6, Slovakya’da yüzde 25.2, Macaristan’da yüzde 19.9, Romanya’da yüzde 17.8 ve Yunanistan’da yüzde 16.4. Liste böyle uzayıp gidiyor. Listenin son sırasında ise yüzde 4.1 ile Hırvatistan, yüzde 2.8 ile İsveç, yüzde 2.6 ile Norveç ile İsviçre, İrlanda ve Güney Kıbrıs gibi ülkeler yer alıyor. AB ortalamasının yüzde 10.1 olduğu listede, birçok Avrupa ülkesi de yüzde 13 ila yüzde 7’ler arasında yer buluyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin en son tespitleri ise bildiğiniz gibi. Takip edilen 37 ürünün 30’unun fiyatları yükselirken, sadece 6 ürünün fiyatı gerilemiş bir üründe ise bir önceki ayın fiyat seviyesi tutturulmuş.
İşin aslını isterseniz “artık paramız da yok”. Yüksek faizle borçlanıyoruz, yüksek döviz kurlarımızla ithalat yapmak zorunda kalıyoruz, ülkemizin çiftçisini değil, ithalat yaptığımız ülkelerin çiftçilerini zengin etmeye devam ediyoruz.
Geçtiğimiz günlerde KKM hesaplarının artık kapatıldığını, vadesi dolan hesaplarında bundan böyle uzatılmayacağına ilişkin bir karar açıklandı. KKM’ye geçildiği günlerde, bunun yanlış bir karar olduğunu ve Türkiye’nin buna benzer DÇM hesapları nedeniyle 20 yıl süresince borç ödemek zorunda kaldığını yazmıştık. Rahmetli Turgut Özal, DÇM hesaplarının kapatıldığını açıkladığı günlerde “Allah bir daha ülkemize böyle ağır fatura getiren uygulamalardan bizleri korusun” demişti. O yazımızda da bu görüşlere yer vermiştik. Daha sonra yılın tamamlanmasıyla birlikte ortaya ilk faturanın çıkması üzerine tekrar bu yanlıştan dönülmesi gerektiğine işaret etmiş ve bu ağır faturanın ülkenin dar gelirlilerinin üzerin bir kambur olduğunu yazmıştık. Elbette ki, birçok ekonomi yazarı, ekonomist bu uygulamanın zararları üzerine onlarca yazı yazdılar. Değişen bir şey olmadı. Olmasını beklemek de zaten bir hayaldi ve bu hayalden parası olanlar çok güzel para kazandılar. Kazandıkları her kuruş için ne bir vergi verdiler, ne de bir yaptırımla karşı karşıya kaldılar.
Özetle;
Bu yılın ilk yedi aylık döneminde faiz giderleri bütçe harcamalarının yüzde 16’sına ulaştı. Bunun önemli bir kısmı KKM hesapları oluşturuyor. Ayrıca, çarkların döndürülebilmesi için alınan yüksek faiz oranlı kredilerin de payı unutulmamalı.
Ekonominin bir bilim olduğunu aklımızın erdiğince onlarca kez yazdık. Eğer ekonominin koşullarını yerine getirmezseniz, vatandaşınıza verebileceğiniz paranın yüzde 16’sının faiz olarak ödemek zorunda kalırsınız.
İşte okullar da açılmaya başladı. Milyonlarca çocuğumuz, sıralarına kavuşacaklar. Ancak, eğitim yılının ne kadar sancılı başladığı da hepimizin malumu. Çocukların beslenme çantaları ne yazık ki bu senede boş kalacak. Kilosu 100 liradan elma alıp beslenme çantalarına koymak mümkün mü? Et, süt ve bunların ürünlerine erişemeyen çocuklarımıza hiç olmazsa bir öğün sağlıklı ve yeterli yemek verilemez mi?
Ne yazık ki, bu şartlar altında vermek mümkün değil. Çünkü bütçe kalemleri içinde öncelik, faiz giderlerine, KOİ projelerinin müteahhitleri yani geçilmeyen yolların, uçulmayan havaalanlarının, köprülerin ve tünellerin, şehir hastanelerinin hazine garantili ödemelerine verilmiş durumda. Üzgünüz ama, yine size, bize yeterince kaynak kalmadı!