Geçen haftanın devamı

Araştırmacı Gazeteci, Yazar dostum, Yüksel Işık, Şah İsmail, için de Aşık Veysel kitabı gibi her anlamda titizliği ve özeni göstermiş. Daha önce de yazdığım gibi Şah İsmail ve pek çok tarihe mal olmuş kişiler hakkında araştırma yapmak tarafsız bakabilmek her babayiğidin harcı değildir. Çünkü; dünya tarihi din, toprak ve sınıf savaşlarıyla doludur bunları diyalektik bir gözle görüp ayıklamak/aktarmak her kişinin değil, er kişinin harcıdır, bunu da Yazar dostum Işık, hakkıyla yapmış.

ŞAH İSMAİL Cumhuriyet Kitap’tan yayımlandığında; önce satış noktalarından birinden almayı düşündüm, sonra da sevgili Işık’ın Ankara Büyükşehir Belediyesindeki makamından. Söyleşi ve imza etkinliğinin yapılacağını sosyal medyada duyunca heyecanlandım. Söyleşiye gidip o heyecanı yaşamalıydım. Birkaç dostumla birlikte gittik. Çankaya Belediyesi Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi Salonu’nda herkes kitabını almış heyecan içinde bekliyordu. Okuyuculardan kimileri bir köşeye çekilmiş, merakla sayfaları çeviriyordu kimileri de Yüksel Işık’ı bekliyordu imzalatmak için. İmza, söyleşiden sonra dense de heyecanlı kitle ben başta olmak üzere imza istedik. Güzel yürekli dostum Işık, o nahif yüreğine uyar, kural tanımaz geri çeviremezdi, çevirmedi de. Bana emeği sinmiş ŞAH İSMAİL’i imzalarken çoktan sıra oluşmuştu, imza söyleşiden önce başlamıştı bile. Söyleşi saatinin gelmesiyle (zorunlu olarak) Usta kalem Yaşar Seyman’ın da uyarısıyla imzanın bir bölümü söyleşiden sonraya kaldı.

Ekran Görüntüsü (634)

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı, Işık Kansu’nun, ŞAH İSMAİL kitabının basımıyla ve içeriğiyle ilgili kısa bilgi paylaşımından sonra söyleşiye geçildi.

Siyasetçi, yazar, sendikacı ve CHP parti meclisi üyesi Yaşar Seyman, kolaylaştırıcı olarak Yazar, Yüksel Işık’ın karşısındaydı ama Dersine çalışmış bir çocuk edasıyla ve heyecanıyla kıpır kıpır koltuğunda duramıyordu. Yaşar Seyman, kitabın içeriğine dair tüm ayrıntılara hâkimdi. Bunu her kurduğu cümlede ve Işık’a sorduğu soruda anlıyorduk. Sabahattin Âli Konferans Salonu’nun, tıklım tıklım dolu olduğu, harika bir söyleşinin aralarında, değerli sanatçı Cem Doğan’ın da Şah Hatayî deyişleriyle yüreklere dokunması ayrı bir duygu yükledi salondaki konuklara.

-5

Kıymetli okurlarım; Kitap hakkında ne söylesem içeriğiyle ilgili pek çoğu şey eksik kalacak. Önerim, alıp okumanızdır. Ama, fikir vermesi bakımından kitabın arka kapağındaki yazıyı siz dostlarımla paylaşmak istiyorum.

“Tarih, Şah İsmail ile müsemma görür Safevi Devleti’ni. Alıcı gözle bakılmazsa tarikattan devlete dönüşen bir süreçtir söz konusu olan; alıcı gözle bakılırsa öncesiz ve sonrasız kadim bir geleneğin izdüşümüdür. O iklimin köklerini Horasan’da, dal budak salmış halini Anadolu’da görürüz; Erdebil, bir ara duraktır. Safevilerle parlamış ama orada doğup, orada sönümlendiği söylenemez. O iklim, dün Horasan’dan Mısır’a, Anadolu’dan Balkanlara kadar çok geniş bir coğrafyayı etkisi altına almıştı; yarın ne olacağı bilinmez.

Elbette Safevilerden öncesi de vardır; Safeviler tarihe not edilip geride bırakıldığında da Anadolu’da köklü bir gelenek olmayı sürdürür. Söz konusu iklimi oluşturan o geleneğin, geniş kitlelerin yüreğini ısıtan bir tarafı olduğunu biliyoruz. “Bir derdim var bin dermana değişmem” sözü, bu sıcaklığı özetliyor. Anadol tarihinin pek çok dönemecinde uğradığı baskı ve şiddete rağmen kendisini bugüne kadar getirmesi, kökünün derinde olmasındandır.

Horasan ve Rum erenleri de o geleneğin bir parçasıdır; Hacı Bektaş Veli de…

Şah İsmail de o geleneğin parlak bir yıldızıdır; “Telli sazdır bunun adı/ne ayet dinler ne kadı” diyen Âşık Dertli de… O suya gözelik eden kaynağa, bütün Anadolu’da, Yakındoğu’da ve Balkanlar’da rastlamak olasıdır. Şah İsmail ve onun edebi kimliği Hatayi, işte böyle bir iklimin simgesi konumundadır. Bu kitabı okurken geçmişe tutulan ışık bugünü de anlamanızı sağlayacaktır.”

Araştırmacı Gazeteci Yazar dostum Yüksel Işık; emeğine sağlık. Yeni kitaplarını okumak için sabırsızlıkla bekliyoruz. Yeni kitaplar yazman hem okuyanlarına karşı bir sorumluluğun hem de senin yaşamının, mücadelenin bir parçası olduğu bilinciyle, yolun açık olsun dostum.

Şimdi HAYAYİ’yi dinleyelim mi?

Muhammed Ali’nin kurduğu yoldur

Ak üstünde akı görebilirsen

Tanıyan i’tikad söyleyen dildir

Hakikat bahrine dalabilirsen

Gel derler de seni Cem’e çekerler

Evvel bildiğin yabana atarlar

Andan sonra yularından tutarlar

Yettikleri yere varabilirsen

Özü mercan olan ümmâna dalmaz

Özü Hak’ka vâsıl olan can ölmez

Mü’minin hisâbı yarına kalmaz

Bunda suâlini verebilirsen

Yola bele deyen can ulu olur

Kaynar kudret küresinde el olur

Dünyâdan ahrete doğru yol olur

Verdiğin ikrâra durabilirsen

Teslimiyet seni yola götürür

Eksik olan işlerini bitürür

Bir kardaşın alub Hak’ka götürür

Özünden Mervân’ı sürebilürsen

Şâh Hatâyî’m eder yola getûren

Yerini bekleyûb posta oturan

Tâlibi rehberdir Hakka yetûren

Cennette Rıdvân’ı görebilirsen