Şiirlere sarılarak. Şiirlerle savrularak
Sevenlerinin bilincinde derin, samimi, dostça izler ve şiirler bırakarak, bu dünyadan bir LEYLA KARATAŞ geçti.
Yaşarken çoğu şeyin farkında olmuyoruz/olamıyoruz maalesef. Kazanma hırsı, en büyük olma hırsı, egolar, kaprisler, kibirler vs. vs. ne oluyor ki böyle olunca! Bedenimize sarılan birkaç metre kefenden ve üzerimizi örten kara topraktan ötesi yok. YOK. YOK…
En önemlisi geride bıraktığımız bir gülen yüz, bir tatlı dil ötesi yok. YOK. YOK…
Hep gülen yüzüyle gördüm, hep mütevazı duruşuyla ve hep karşılık beklemeden cömert ve vefalı yanıyla tanıdım.
Davranışlarıyla örnek, duruşuyla doğuştan şairdi.
Bazı şiirleri okuduğunuzda şiirsel yanına bakarsınız bir de yazarının yazdığı anki ruh halini hayal etmeye çalışırsınız.
Sevgili Leyla’nın kitabını okuduğumda “Üşüyorum” dizesi böylesine dokunmamıştı. Vefatını duyduğumda Karataş’ın yazarken yaşadıklarını böyle hayal ettirmemişti.
“Üşüyorum
…
Soğukmuş ölüm.”
Ah güzel dostum, nasıl da derin yazmış da ben okurken fark etmemişim. Evet şair dostum, sevenlerin, dostların arkadaşların da şimdi, Mayıs sıcağında, gözyaşlarıyla ardın sıra sırılsıklam ıslattığı yanaklarından üşüyor.
Bir dost dostuna ölümü hangi sözcüklerle anlatır?
Ölmediğini bile bile
Ölüm acısı insan yüreğini nasıl ağlatır?
Omuzlarda giderken
Dost yüreğini nasıl kanatır?
Olmaz biliyorum da
Bir daha gelsen
Bir daha gülsen
Sonra ölsen!
Yok yok ölmesen
Hiç ölmesen
Gelsen
Hep gelsen ve kalsan…
DÜĞÜMLENEN DİL
Üşüyorum
Geç kalmışım
İliklenmemiş hırkalar gibi ayrık ölüm
Emek hırsızları derinlerde yoksulluk
Titredi dalında kuş, elinde sonbahar
Yıkık duvarlara dayanan kırılgan yalnızlık
Adaletin çarpık izleri
Sokaklarda yıkılan kapılar
Kış yılgın, söz durgun sabahlara aymamış çığlık
Umarsızlığa sığınan güz gülüydüler
Geç kalmış
Duraklarda bekleyen yorgun esler
Nakaratlar üzgün
Ekmeksiz düğümlendi dil…
Soğukmuş ölüm.
Leyla Karataş/Gecenin izi kitabından
Yıldızlar yoldaşın olsun, şairim, dostum, gülüşünde güller açan arkadaşım. Toprağın içitmesin…