Her çocuk kendi yolunda, kendi ritmiyle gelişir.
Kimi çocuk harflerle daha geç tanışır, kimisi sosyal iletişimde zorlanır bazısı ise Down sendromunun sıcacık yüzüyle dünyaya gelir.
Zihinsel yetersizlik, öğrenme güçlüğü ya da genetik farklılıklar gibi gelişimsel durumlar çocuğun eğitim hayatını olduğu kadar ailenin ruhsal dünyasını da doğrudan etkilemektedir.
Bu süreçte çocuğun gelişim potansiyelini destekleyen en güçlü kaynak, aileyle kurulan bağ ve onların sürece ne kadar katıldığıdır.
Çünkü aile sadece bakım veren değil, aynı zamanda çocuğun duygusal pusulasıdır.
Gelişimsel farklılıkları olan bir çocuğa sahip olmak aileler için hem öğretici hem de duygusal açıdan oldukça yoğun bir süreci beraberinde getirmektedir.
Zihinsel yetersizlik, öğrenme güçlüğü ya da Down sendromu gibi durumlar sadece çocuğun değil, tüm ailenin hayatına yeni bir bakış açısı getirir.
Bu noktada ailelerin çocuğun gelişim sürecine olan yaklaşımı belirleyici rol oynamaktadır.
Eğitim kurumları, uzmanlar ve psikologlar elbette önemli destek kaynaklarıdır ancak çocuğun gelişiminin sürekliliği ve içselleşmesi için en etkili alan ailenin aktif olmasıdır.
Ailenin günlük yaşamdaki ilgisi ve yönlendirmesi yalnızca öğrenilen bilgilerin pekişmesini sağlamaz, aynı zamanda çocuğa “değerliyim, görülüyorum’’ duygusunu kazandırır.
Ailelerin sürece aktif biçimde dahil olması hayati önem taşımakta.
Günlük gözlemler, öğretmenlerle kurulan iletişim, psikologlarla yapılan açık paylaşımlar çocuğun gelişimine doğrudan katkı sağlar.
Bu katkı yalnızca akademik becerilerle sınırlı kalmaz; çocuğun kendini ifade etme gücünü, ilişkilerini ve özgüvenini de destekler.
Çünkü çocuğa eşlik eden, onu anlayan, onunla öğrenen bir aile ortamı en değerli destek sistemidir.
Elbette bu sürece giden yol her zaman düz değildir.
Aileler tanı sonrası birçok karmaşık duyguyla baş başa kalabilir: hayal kırıklığı, korku, suçluluk, toplumsal baskılar...
Bu duygular zamanla yerini kabule bırakabildiğinde aile içindeki ilişki biçimi de dönüşmeye başlar.
Çünkü ailenin çocuğu bir sorun olarak değil de bir farklılık olarak kabul etmesiyle şekillenir.
Bu kabul, çocuğa yönelen bakışlarda, kullanılan dilde ve hatta birlikte geçirilen basit anlarda kendini gösterir.
Aile ile uzmanlar ve öğretmenler arasındaki ilişki de oldukça önemlidir.
Çocuğun gelişimi çok paydaşlı bir süreçtir ve ancak bu iş birliği sağlıklı şekilde kurulduğunda etkili sonuçlar alınabilir.
Aile sürecin dışında kaldığında, destek yalnızca belirli saatlere sıkışır ve etkisi sınırlı kalır.
Her çocuğun gelişim hızı ve biçimi kendine özgüdür.
Çocuğun dünyayla bağı aileyle başlar.
Sevgi ve anlayış gelişimin en güçlü dayanağıdır.
Çünkü büyümek sadece öğrenmek değil hissedilmektir.
Farklılıkla Büyüyen Çocuklar...
Sera Aydaş
Yorumlar
Trend Haberler
Bursa’da Servis Minibüsü Kadına Çarptı
Mamak'ta Yenilik Rüzgarı Sürüyor!
Türkiye'de, Hyundai IONIQ 9 satışa çıktı
Çağan Irmak’ın “Palamut Zamanı” oyununa ünlü isimlerden yoğun ilgi
Erbakan’dan Hükümete Mesaj: AİHM Kararına Uyulmalı, Erken Seçim Kaçınılmaz
Gönül Dağı'na Üç Yeni Oyuncu Daha!