Üç kez seçildiği Mardin Belediye Başkanlığı görevinden üç kez açığa alınan ve yerine kayyum atanan, daha önce milletvekilliği görevinde de bulunan, ayrıca son Barış Süreci kapsamında İmralı’daki Abdullah Öcalan ile iktidar arasındaki temasları yürüten heyette kendisine görev verilen Ahmet Türk, son açıklaması ile tüm kesimlere demokrasi dersi veriyor.

Sosyal medyada yayılan habere göre, kendisine görevine iade edilme teklifi yapılan Ahmet Türk, siyasal baskılardan bunalmış toplumsal kesimlerin yüreklerine su serpen bir açıklamada bulunuyor:

“Ben bu aşamada CHP’li belediyelere kayyumlar atanırken böyle bir şey olmasını istemem. Bunu kabul etmem. Düzeltme yapılcaksa bütün kayyum uygulamaları kaldırılmalı...”

Ahmet Türk’ün, barış ve demokrasi dersi veren bu açıklamasını okurken, bir anda kendimi 1985’lerde bir gazeteci olarak gittiğim Mardin’deki çiftliğinde kendisi ile tanıştığım ve misafiri olduğum gün canlandı gözlerimin önünde.

O zamanlar, bölgede bitmek bilmeyen aşiretler arası kan davalarından birisi yine patlak vermiş, Türk Aşireti’nin merkezinde bulunduğu bu olay üzerine Mardin’e gönderilmiştim. Mardin’deki gazeteci arkadaşım Adnan Avoka ile birlikte Türk Aşireti, Necimoğlu, Kahraman gibi yörenin tanınmış aşiretleri ile görüşmeler yapmıştım ve merkezi Adana’da bulunan günlük bölge gazetesi Ekspres’te günlerce süren “Güneydoğu’da Bitmeyen Kavga” başlığı ile yazılarım yayınlanmıştı.

Mardin’in Kızıltepe ilçesinde Kasrı Kanco denilen ve 60 bin dönüm arazisi bulunduğu söylenen çiftliğinde Ahmet Türk tarafından karşılanmamızı ve ağırlanmamızı hiç bir zaman unutamam. Uçsuz bucaksız arazilerin orta yerinde bir kale görünümündeki çiftliğin dış kapısında, Renault marka arabamız sivil görevliler tarafından durdurulmuş, Adnan Avoka’nın, “Ahmet Türk ile randevumuz bulunduğunu” söylemesi üzerine içeriye alınmıştık.

Çevresindeki tek katlı binaların orta yerinde bulunan iki katlı büyük tarihi bir konağın sofasında lacivert takım elbisesi ve beyaz gömleği ile beliren Ahmet Türk, görevlilerin bilgi vermesi üzerine merdivenlerden inmiş, bizi arabamızın yanında karşılamış, tokalaşmış ve hal hatır sorarak birlikte yeniden merdivenlerden üst kata çıkmıştık. O gün Kasrı Kanco çiftliğinde ilk kez yörenin geleneksel acı kahvesi Mırra’nın tadına bakmıştım; nefis bir öğle yemeği ziyafeti eşliğinde Türk aşireti ve sürmekte olan kan davası hakkında geniş bilgiler edinmiştim. Ahmet Türk’ün abisi Demokrat Parti Milletvekili Abdurrahim Türk’ün, aynı kan davası yüzünden geçmişte hasımları tarafından pusuya düşürülerek öldürülmesinin acı öyküsünü dinlemiştik.

Nereden nereye... Benim gazetecilik maceram yıllar içerisinde Adana’dan Ankara’ya, sonrasında 1993 yılında Tansu Çiller Başbakanlığında kurulan hükümette Başbakanlık Basın Müşavirliği kadrosuna kadar uzandı. Bu arada Ahmet Türk’ün adı da siyaset sahnesinde duyulmaya başladı ve bir çok kez milletvekili seçildi, parti genel başkanlığı ve eş genel başkanlığı görevlerinde bulundu, üç kez Mardin Belediye Başkanı seçildi, her keresinde de görevinden alınarak yerine kayyumlar atandı.

2024 yılının 7 Ekim günü, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “İmralı’daki Abdullah Öcalan’ı bırakalım, gelsin TBMM’de konuşsun, PKK silah bıraksın” çıkışı ile gündeme gelen, geçmişte denendiği gibi yeniden başlatılan Barış Süreci ve Terörsüz Türkiye hareketinin önde gelen isimleri arasında yer aldı Ahmet Türk. İktidar ve İmralı arasında diyaloğu sağlayacak DEM Parti heyetinde kendisine görev verildi. Yerine kayyum atanmış açıkta bırakılmış Mardin Belediye Başkanı olarak hiç itiraz etmedi, devlet adına verilen görevine hastalanıncaya kadar aksatmadan katıldı. Bu arada DEM Parti Heyetinde birlikte görev yaptığı partilisi ve TBMM Grup Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder’i, ani bir rahatsızlık sonucu kaybetmenin acısını yaşadı.

Uzun yıllardır DEM Partili belediyelere uygulanmakta olan görevden alma ve kayyum atama işlemlerine son aylarda CHP’nin de eklenmesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile birlikte bir çok belediye başkanının tutuklanması, tüm toplumsal kesimlerde vicdanları sızlatırken, Ahmet Türk’ün, kendisinin görevine döndürülmesi talebine verdiği yanıt, son derece anlamlı ve demokrasi dersi niteliğindedir.
Terörsüz Türkiye ve PKK’nin silah bırakması sürecinde Cumhurbşkanı Erdoğan, “Biz bu yolda Ak Parti, MHP ve DEM Parti olarak birlikte hareket edeceğiz” açıklaması yapmış, bunun üzerine DEM Partili ve PKK’li bir çok mahkumun serbest bırakılacağı, kayyum atanmış belediyelerin sahiplerine iade edileceği söylentileri ortalığa yayılmıştı. Ancak, PKK’li ve DEM Partililer için çıkarılacak bir af sürecinde, haklarında aylardır bir iddianame bile hazırlanamayan CHP’li ve diğer muhalefet partilerinden siyasi tutukluların kapsam dışı bırakılması olasılığı tartışılıyordu.

Umarız, Ahmet Türk’ün bu çıkışı, demokrasiye doğru yeni adımların atılmasına yol açar.