Demedi demeyin: Orta Doğu bölgesinde siyasi ilişkiler ve müttefiklikler sil baştan yeniden dizayn ediliyor!

En son Rusya’nın bölgedeki en sağlam müttefiki Suriye’de Rusya’nın güdümündeki Esad rejimi düşmüş, İsrail ve Amerika’nın güdümünde olan yeni bir rejim kurulmuştu.

Şimdi de 1979’dan beri Rusların en sıkı müttefiki, petrol bölgesi ve sıcak denizlere açılan kapısı İran’da mollalar cuntası sallanıyor ve ha düştü ha düşecek gibi görünüyor. Bu da gerçekleşirse Ruslar Orta Doğu bölgesinden neredeyse tamamen süpürülmüş olacaktır.

O çok abartılarak anlatılan İran askeri sisteminin daha hava sahasını korumaktan bile aciz kağıttan bir kaplan olduğu alenen ortaya çıkmış bulunmaktadır. Anlaşılan rejimin gücü ancak hükümleri altında olan silahsız muhaliflere karşı efelenmeye yetiyormuş...

Gelelim savaşın seyrine:

Ben dünya tarihinde öldürülen bir genel kurmay başkanı vakası hatırlamıyorum, hele hele bir ülkede birkaç gün içinde peşi peşine öldürülen genel kurmay başkanları diye bir vaka hiç yok.

Malum bir söz vardır, bu sözde; “generaller savaşır askerler ölür” denir. Savaşlarda general seviyesinde ölüm bile çok ama çok nadirken bir savaşta çok kısa bir süre içinde iki genel kurmay başkanının ve onlarca üst düzey askeri yetkilinin öldürüldüğü böyle bir olayı ben daha önce hiç duymamıştım.

Hatta dünya savaş tarihinde eski savaşlarda rütbeli subayları belli bir oranda şiddetten muaf tutan bir centilmenlik anlaşması olduğu bile söylenir.

Bu sefer bu böyle olmadı İsrail doğrudan İran askeri gücünün komuta kademesini hedef alarak savaş kabiliyetini felç etmeye, sistemi kaosa sürüklemeye çalıştı ve açıkça söylemek gerekirse bu strateji epeyce başarılı da oldu.

Savaşın bu ilk beş altı gününde İsrail daha ziyade uçaklar ile saldırdı İran ise füze saldırıları ile karşılık vermeye çalıştı.

İran füzelerinin İsrail de çok fazla bir yıkıma açtığı söylenemez ama İsrail İran hava sahasını tam olarak kontrol altına alıp tabiri caize köpeksiz köyde değneksiz gezmeye başlayınca başta nükleer tesisler olmak üzere bir çok askeri üs ve altyapı tesisinin ağır hasar aldığı görülüyor.

Burada İran’dan fırlatılan füzelerin büyük bir kısmının İsrail hava savunma sistemi ve hava kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirildiği anlaşılıyor amma ve lakin gene de bir kısmının bu savunma sistemini aşarak bazı hedefleri vurmayı başarmış bulunuyor.

Bu noktada İran’ın uzak hedefleri balistik füzeler ile vurma yeteneği olduğu net bir şekilde kanıtlanmış bulunmaktadır. Fakat bu İran açısından yeni bir sorunun doğmasına yol açacak bir vakadır! Çünkü başta İsrail olmak üzere İran füzelerinin menzili içinde olan bir çok ülke İran’ın nükleer silah ya da kirli bomba sahibi olması durumunda kendileri için ölümcül bir tehdit oluşturacağı konusunda ayıkmış bulunmaktadır.

Geçmişte bu caydırıcılığı olan bir varsayımdı ama artık gerçek bir tehdide dönüşmüş bulunmaktadır. Bu noktadan sonra bu ülkeler için yapılabilecek tek akıllıca şey İran’ın füze ve nükleer silah kapasitesinin yok edilmesi olacaktır.

Özellikle batı ülkeleri öncelikle İran’ın füze kapasitesini yok etmeye odaklanacaklardır çünkü İran’ın nükleer kapasitesi yok edilse bile Kuzey Kore, Çin ya da Rusya gibi bir kaynaktan elde edebilecekleri nükleer savaş başlıklarını ya da kirli bombaları eldeki füze kapasitesi ile genede kullanabilir olacaktır.

Fakat bu da yetmez! İran da hüküm süren batı düşmanı molla cuntasının yıkılması demokratik insan hak ve özgürlüklerine saygılı yeni bir rejim kurulması en sağlam ve sağlıklı çözüm yolu olacaktır.

Bu olmaz da İran hem balistik füze ve hem de nükleer silah kapasitesine sahip olursa başta Orta Doğu ülkeleri olmak üzere tüm dünyada yeni bir nükleer silahlanma yarışı başlaması kaçınılmaz olacaktır. Bunun da gelişmiş ülkelerin işine gelmeyeceği ve nükleer silahların sınırlandırılması anlaşmasına aykırı bir durum olacağı açıktır. Bu yüzden Çin ve hatta Rusya’nın bile artık İran’ın arkasında durması çok kolay olmayacaktır.

Eğer İran birkaç gün içinde aklını başına toplayıp masaya oturmaz ve koşulsuz teslim olarak nükleer silah ve balistik kapasitesinin tamamen imhasına rıza göstermezse çok büyük bir yıkıma uğrayacağı kesindir.

Böyle bir yıkım sonrasında zaten halkın nefretine ve hatta zaman zaman hışmına muhatap olan mollalar cuntasının ayakta kalmasını ve hatta İran’ın birliğinin korunmasını beklemek ise gerçeklere aykırı, fazla hayalci bir beklenti olacaktır.