Türkiye, 4 mevsim, küllük ve çöplük haline getirildi. Büyük bir aile gibi olması gereken evim, canım Türkiye’de, insan, hayvan ve doğa ile ilişkiler açısından üç kesim yaşıyor.
Doğayı, çevreyi kirletenler, sadece izleyenler ve şiddetsiz yöntemlerle temiz, yeşil, sevgi ve dostluk içinde yaşanan Türkiye için gönüllü çaba gösteren kahramanlar.
Türkiye’nin toprağını, suyunu, ormanını, dağlarını ve havasını, daha kısa bir ifade ile bulunduğu, yaşadığı alanları kirletenler, halkımızın çok büyük bir kesimi. Her meslek ve her yaş kesimi dahil, halkımız.
Kirletme sürecini ve kirletilmiş alanları rahatsızlık duymadan izleyenler kimler?
Bakanlıklar, bakanlar, kamu görevlileri, belediye başkanları, çevreden ve temizlik işlerinden sorumlu olanlar dahil belediye çalışanları, eğitimciler, öğretim üyeleri, öğretmenler, öğrenciler, gençler, çocuklar, anneler, babalar, arkadaşlar, dostlar, emekliler, çalışanlar, işsizler[P1] …
Belirledikleri saatlerde temizlik yapmaları[P2] ve çöpleri toplamaları, Belediyelerimizin de “izleyenler” arasında bulundukları acı gerçeğini benim açımdan değiştiremez. Çünkü, önleyici, engelleyici, kirletme davranışını değiştirici yönde girişimleri yok. Çöp toplamak, açık veya kapalı yerlerde sigara yasağına ilişkin ara sıra ceza vermek, önleyicilik sayılamaz.
Kirletenleri kadın, erkek, şu yaş, bu yaş, şu meslek veya bu meslek diye ayıramayız gerçekten. Kirletmeyenler her kesimde var, kirletenler de. Sivil veya resmi, çok insan gördüm, iyi örnek olmaları gerekirken çocukların yanında sigara içen ve çevresini kirleten, açıkta tükettiklerinden artanları yerlere, çimlere, çiçeklere atan.
Seçildikleri kentlere huzur getiren belediye başkanları var. Gittiğim illere, ilçelere[P3] bakıyorum, tüm sokakları, parkları küllük ve çöplük. Hatta köy meydanları, tarlalar, meralar, ormanlar.
Belediye başkanlarına, ilgili bakanlara, genel müdürlere, milletvekillerine, kent, ilçe veya beldede sokağa çıkmalarını, birkaç saat sokaklara, caddelere, kaldırımlara, iş yerlerinin önlerine, ağaç ve yeşilliklerin diplerine, parklara, çocuk oyun ve spor alanlarına, üniversite, hastane ve konutların bahçelerine, otobüs, taksi ve dolmuş duraklarına bakmalarını öneriyorum. Kanımca çok üzülecekler ve belki de çok utanacaklar.
Birkaç kamu kuruluşundan da söz etmek istiyorum. Gerçekten çoğu kirletmeyi ve oluşan kirliliği sadece izliyor. Sadece izleseler iyi. Kirletiyorlar da. Kamu kuruluşlarından, bankalardan, çalışma saati bitiminde toplu halde çıkanların çoğunluğunun ilk işi sigara yakmak ve izmariti, ellerindeki çöpleri hiç çekinmeden, asla utanmadan yeşile, geçtiği veya araç beklediği yerlere atmak.
Çöp kutuları boş, çevreleri çöplük olan kaç ülke daha vardır, Türkiye dışında?
Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kısa adı ÇEDES olan bir proje başlattılar okullarda. “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum”.
Türkiye’de ve Dünyada, çok değerli değerler var. “Çok sayıdaki bu değerleri yok sayıp hangi değeri veya değerleri öne çıkarmak istiyorsunuz” diye sormama bile gerek yok. Benim değerimi bir başkası belirleyemez. Bir başkasının değerini de “Ortak değerimiz” diye bana veya başkalarına dayatamaz. Benim de aklım, vicdanım, inançlarım ve görüşlerim var, başkalarının da. İçinde şiddet olmayan her inanç ve görüş saygıya, hoşgörüye değer. Benim en büyük değerim Türkiye Cumhuriyeti ile şiddetten uzak herkesi ve her kesimi kucaklayan demokrasi, insan, hayvan ve çevre hakları.
ÇEDES Projesini bilim insanları, uzmanlar ve siyasetçiler yorumladılar, çağdaşlığa, laik eğitme ve laik yaşama aykırı buldular. Bu satırların yazarı da aynı görüşte. Hatta ekleyeceklerim de bulunuyor, eleştirilere. “İki Bakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı ateşle oynuyor. Hatta Hükümet ateşle oynuyor.” Bu projenin ve gördüğümüz yaklaşımların, gelecekte şiddet çeşitlerini önleyemeyeceği, ulusal birliği sağlayamayacağı, hatta tehlikeleri artıracağı kaygısını taşıyorum. Milyonlarca insanı, sizin belirlediğiniz değerlerde asla buluşturamazsınız. Çağdaş ve haklara dayalı değerler, tek değeri öne çıkaranlara göre daha güçlü ve daha fazla.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı nerede, neden Cumhuriyet ve demokrasi değerlerine, canlı cansız varlıkların haklarına saygılı bir şekilde işbirliği yapmazlar? Nerede, Türkiye Belediyeler Birliği?
ÇEDES uygulamalarının, çevre-doğa kirliliğinin önlenmesi, Bakanlıkların ve Diyanet İşleri Başkanlığının “Temiz ve Yeşil Türkiye “hedefine katkı yapabilmesi çok düşük bir olasılık. Şimdiye kadar okullarda, camiler başta olmak üzere ibadet yerlerinde temiz, yeşil, sevgi ve dostluk dolu Türkiye hedefi için kaç konuşma yapıldı, kaç etkinlik düzenlendi, köy ve mahalle sakinlerine, ses cihazları ile günün belirli saatlerinde kaç defa ve hangi önerilerde bulunuldu? Duymuş veya görmüş değilim. Milli Eğitim Bakanlığı’nın örgün ve yaygın eğitim programlarının insan, hayvan ve doğa ile ilişkilere katkısına iyi örnekler gösterilebilir mi?
Türkiye’m ve Dünya, yalanı, baskıyı ve kirliliği daha fazla taşıyamaz. Yalana, baskıya ve kirliliğe karşı çıkan gönüllü kahramanlar, yalanı ve kirliliği üretenlere ve sadece izleyenlere göre sayıca çok az görünebilir. Gönüllü kahramanların bilgi, akıl, vicdan ve şiddetsiz karşı çıkışlarında, insan türünün milyarlarca yıllık birikimleri var. Bu birikimleri aşmaya veya yok etmeye hiçbir hükümetin, siyasal partinin, örgütün, topluluğun, silahlı veya silahsız, gücü yetemez. Zaten böyle bir güç de güç değildir.
Türkiye ve Dünya hızla kirleniyor.
Kirletenler ve sadece izleyenler, haydi, yerin üstünün cehennem değil, cennet olması için, akıl ve vicdan ile haydi. Gönüllü kahramanlar, sevgi ve dostluk dolu, yeşil ve temiz Türkiye için umutla, kararlılıkla devam.