Dünya’da ve evim, yurdum Türkiye’de iyi insan olmanın ilk koşulu olan iyi duyguları ve iyi düşünceleri taşıyorsanız, huzurlu, güvende ve mutlu yaşamanız, şimdilik çok zor. Çünkü, ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor, iyi insanları da etkiliyor.

Belki de insan soyunun geldiği andan başlayarak, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddet türlerinin en ağırlarını, cinayetleri, kıyımları, katliamları, işgalleri, fetihleri, savaşları yaşadı Dünya. Kan ve gözyaşının hiç durmadığı, ancak, sevgi, dostluk ve barış içinde yaşama umudunun ve direncinin de hiç azalmadığı bir Dünya.

Şiddete karşı, şiddetsiz tepkiler ve çözümler üretmeye başlayan her yaştaki gençlerin yaşadığı Türkiye.

Hafif veya ağır silahları, uyuşturucu etkisi yapan maddeleri üretenler, satanlar, alanlar, kaçakçılık yapanlar, zayıf kişilikli, ancak vicdansızlardan silahlı çeteler oluşturanlar, yalanlar, iftiralar, hakaretler, tehditler, sahtecilikler ve kumpaslarla kendileri için cennet, farklılıklar için cehennem gibi bir Türkiye’yi kurmak isteyenler, bunları başaramadıklarını yaşarken göreceklerdir kesinlikle. Öldükten sonra da tarihteki özel yerlerini alacaklar veya unutulup gideceklerdir, o da kesin.

29 Temmuz 2025 2025 tarihli yazımda, haftada bir kez AK PARTİ, MHP ve CHP Genel Başkanlarının birbirlerine yönelik yazılı veya sözlü açıklamalarına değineceğimi, bunun için en fazla 10 gün bekleyeceğimi belirtmiştim. Üç Genel Başkanı, olanaklarım ölçüsünde izliyorum.

“Şiddetsiz Türkiye” hedefi için TBMM’de oluşturulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Kurulu”, umarım Genel Başkanlar arasındaki dil şiddetinin sevgi, dostluk ve saygı düzleminde sürmesini sağlar.

5 Ağustos 2025 tarihli yazımda ise 2023 yılındaki milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak 6 siyasal parti tarafından oluşturulan Millet İttifakı ve TBMM’de yeni oluşturulan Kurula yönelik bazı görüşlerimi sizlerle paylaşacağımı dile getirmiştim. Ne yazık ki, ülkemde siyaset, yargı ve toplum içinde yaşanan, iyi insanları aşırı derecede üzen ve tek kelime ile dillendiremeyeceğim konular nedeniyle bugünkü yazıma çok duygusal kısa 4 paragrafla giriş yapmak gereği duydum.

6’lı Masa diye adlandırılan Millet İttifakı konusunda iki görüşümü çok geç de olsa paylaşmak istiyorum.

2023 yılı Mayıs ayı seçimlerinde o zaman CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklanmasına ilk sessiz tepkim “eyvah, yanlış yaptılar” şeklinde olmuştu. Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kazanamadı. Sonuca bakarak söylemiyorum, başka bir ortak Cumhurbaşkanı adayı belirlenmeliydi.

Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile seçim kazanıldığı takdirde Cumhurbaşkanı Yardımcılığı görevlerine getirilmesi kararı verildiğinden dolayı İYİ Parti’nin o zamanki Genel Başkanı Meral Akşener’in, Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, Saadet Partisi o zamanki Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın milletvekili adayı olmamalarını ve Parlamento dışında kalmalarını Türkiye Demokrasisi açısından büyük bir talihsizlik ve yanlış bir karar olarak değerlendiriyorum. Ayrıca, İttifakın kurulması ve farklı görüşlerin uzlaşması konusunda verdikleri çabalara ve yaptıkları özverilere de bakarak 6 siyasal kişiliğin TBMM’de milletvekili olarak bulunmaları gerektiği görüşündeyim.

Bu köşenin yazarı, Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu (1974-1995), Türkiye Gençlik Federasyonu (1997-2014) ve Şiddetsiz Toplum Derneğinin (2015-…) kuruluşuna önderlik yaptığı yıllarda, sürekli olarak yüz yüze, göz göze iletişimi, konuşmayı, uzlaşmayı, farklılıkları doğal zenginlik saymayı savunmuştur, savunacaktır. Bu görüşünü kitaplarına, yazılarına ve konuşmalarına da yansıtmıştır.

“Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Kurulu”, Türkiye’nin, giderek ağırlaşan ve çeşitlenen şiddetin sona ermesine, sevgi ve dostluk içinde yaşanan örnek ülke haline gelmesine yönelik ortak hedeflerimizin gerçekleşmesine katkıda bulunabilir. Şiddetsiz yöntemlerle sahalardan, alanlardan masalara, masalardan alanlara ve sahalara gidilmesi insan soyuna yakışandır. Bu toprakların insanlarına da.

Elbette, tek silahın teslim edilmesi bile önemlidir. Ancak, silahlı şiddet örgütlerinin kendilerini dağıtması, silahsız ve şiddetsiz bir yaşama geçilmesi kolay değildir. Nükleer olanlar dahil silah üretiminin, ticaretinin ve kaçakçılığının, uluslararası sözleşmelere uygun olarak engellenmesi, bireysel silahsızlanma, denetleme ve güvenin sağlanması, bekleyen ağır sorunlar ve konulardır.

Silahların susmasını isteyenler, aslında şiddetin hiç konuşmamak üzere susmasını savunmaktadır.

Halkın seçtiği belediyelere kayyım atanması, kaçmaları veya belgeleri ortadan kaldırmaları olanaksız belediye başkanlarının, siyasetçilerin ve belediye çalışanlarının tutuklu yargılanmaları, sabahın erken saatlerinde evlere baskınlar düzenlemesi, gözaltına alınan insanların Emniyet Müdürlüklerine ve Adliyelere götürülme şekli, oralardaki canlı haklarına aykırı koşullar, kelepçe takılması acaba görenlerde, izleyenlerde ve yaşayanlarda nasıl etkiler üretiyor?

Türkiye’yi evi, üstünde yaşayanları ailesinden, farklılıkları doğal zenginlik sayan bir insan olarak çok üzüldüğümü, kaygılandığımı ve utandığımı söylemek istiyorum.

Şiddet, her zaman silah, cop, kelepçe, sopa, tekme, tokat, yumrukla üretilmez.

Silahlı şiddetin engellenmesini ve sürdürülmesini sağlayacak ana güç; sevgi, dostluk ve barış dili, toplumsal adalet, her görüş ve inancın temsil edildiği demokrasi, yoksulun olmadığı sosyal güvenlik, herkesin erişebildiği parasız sağlık ve eğitim hizmetleri, silahsızlanma, temiz ve yeşil çevre, doğa gibi alanlardan sağlanabilir. Bu kaynaklar olmazsa, barış bu kaynaklardan sürekli beslenemezse, gelecek kuşaklara, istenmese de ağır miraslar bırakılmış olacaktır. Bu aynı zamanda doğmamış insanlara, çocuklara, annelere, babalara yönelik bağışlanamaz bir haksızlık, ağır bir suçtur.

Bu suçları, üstelik bilerek işleyenlerle aynı dünyada yaşamak ise çok büyük bir talihsizliktir.

Haydi, melek kişilikli insanlar, kadın, erkek, her yerde ve her zaman birlikte, dayanışma içinde, haydi…