Sorunları üreten insanlar, çözümleri üretecek olanlar da insanlar. İnsana, hayvana, çevreye ve doğaya yönelik şiddet çeşitlerini üreten, böylece yerin üstünü cehenneme çevirmeye çalışan da insanlar. Buna karşılık sevgi, dostluk, farklılıkları doğal zenginlik kabul ederek saygı göstermek ve barışı sağlamak, böylece yerin üstünde hayal edilen cenneti gerçekleştirmek için ömür ve emek verenler de insanlar.
Şöyle de diyebiliriz.
İyiler de insanlar, iyi olmayanlar da insanlar. Tarihi yapanlar ile yazanlar da insanlar.
İnsanın egemen olduğu bir gezegende yaşıyoruz. Tarih, çoğunlukla iyi denilemeyen insanlardan kaynaklanan savaşları, kıyımları, adaletsizliği, baskıları ve yoksulluğu yazar. Tarih aynı zamanda, bağımsızlık, cumhuriyet, demokrasi, adalet, içe ve dışa yönelik barış için önderlik yapanlar ve önderlerle birlikte hareket edenleri de belgeler ve sonraki kuşaklara taşır.
Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde binlerce yıl, kan ve gözyaşının dökülmesine neden olan çeşitli şiddet örnekleri yaşandı.
Önceki yazılarımda dile getirdiğim gibi, şiddetsiz, barış içinde yaşamak ve yaşatmak için emek ve ömür veren çok sayıda insanı da yetiştirdi bu topraklar.
İsimleri bilinen veya bilinmeyen bu insanlar için, tarihi yazanlar veya belgeleyenler genelde şu nitelemeyi yapar. Kahraman veya kahramanlar. Okuyanlar, değişik kaynaklardan araştıranlar veya güvendikleri insanlardan dinleyenlerin içinden, kahraman denen insan veya insanlar için farklı nitelemeler yapanlar da çıkabiliyor. Bu nitelemelerin yeri burası değil, çünkü benim aklım, vicdanım ve bilincim onlardan çok farklı.
Demek istiyorum ki, birimizin veya birilerimizin kahraman diye nitelediği bir insan, başka birisi veya birleri için daha farklı algılanabilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. Yıldönümü, 29 Ekim 2025 tarihinde kutlandı. 10 Kasım 2025 tarihi ise Türkiye Cumhuriyetini kuranların önderi ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 87.ölüm yıldönümü idi. Türkiye, kısa aralıklarla Cumhuriyetin kuruluşunu kutladı, kurucuların önderini andı.
Dünya’da, Cumhuriyetini böylesine kutlayan ve kurucuların önderini böylesine anan başka bir ülkenin bulunmadığı kanısındayım.
Ankara dışından gelenlerin de yer aldığı her yaştaki insanlar, 10 Kasım 2025 tarihinde, Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nın iki kahramanının yattığı Anıtkabir’i ziyaret ettiler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1881-10 Kasım 1938) ve İsmet İnönü (1884-25 Aralık 1973).10 Kasım 2025 tarihinde, daha önceki yıllarda olduğu gibi gün boyunca halk, gidiş ve dönüş yönünden, sel gibi aktı sanki Anıtkabir’e.
Kadın, erkek, çocuk, genç, her yaştaki insanın sel gibi akması, Anıtkabir’in meydanını ve merdivenlerini çiçekler gibi süslemesi; bu toprakların, Türkiye Cumhuriyetini ve çok eksikleri bulunsa da demokrasiyi yaşatacak, sevgi, dostluk ve barışı başaracak insan gücüne sahip olduğunun 2025 yılındaki belgesi gibiydi.
Türkiye’de yaşanan demokrasi dışı çok sayıdaki örneklere karşın umudunu asla yitirmeyen bir insan olarak, kurucuların önderini, büyük evinde ziyaret edercesine hareket eden insanların arasında bulunmaktan bir kez daha onur duydum.
Ziyaretin anlamlı bir yanı daha vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularının önderi ve ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında, bağımsızlık savaşının kahramanlarından ve İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Anıtkabir’deki gömütünü ziyaret edenlerin sayısında da önemli bir artış olduğunu gözlemledim.
Arkadaşlarımla birlikte iki kahramanı ziyaret ederken, çok iyi biliyorum ki, hepimiz, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin diğer kahramanlarını da duygularımız, düşüncelerimiz ve sözlerimizle andık ve iyi dileklerde bulunduk.
Çünkü böylesine tarihsel başarıların önderleri ve kahramanlarının yanında mutlaka binlerce, yüzbinlerce, bazen milyonlarca isimsiz kahraman da vardır.
Anıtkabir’deki iki kahramanı ziyaret edenleri, yaşadıkları yerlerde bağımsızlık ve demokrasi kahramanlarını başı dik ananları da kahramanlar olarak algılıyor ve selamlıyorum.
Genel Kurmay Başkanlığına, 29 Ekim ve 10 Kasım başta olmak üzere, Anıtkabir’in büyük kalabalıklar tarafından ziyaret edilmesi sırasında, herkesin mozolenin içine girebilmesi ve saygı geçişi yapabilmesi için, kimsenin rahatsızlık duymayacağı ve kabulleneceği toplanma ve yürüyüş yöntemi bulunmasını öneriyorum.
Keşke, insanlar, barış ve güven içinde yaşamayı, sorunları konuşarak ve uzlaşarak çözmeyi, çatışmamayı, savaşmamayı başarabilselerdi. Keşke, bu topraklarda ve diğer yerlerde, kan ve gözyaşı dökülmeseydi.
Haydi, “Türkiye ve Dünya evimiz, üstünde yaşayanlar ailemiz, farklılıklar doğal zenginliğimiz” anlayışını benimseyerek yaşamak ve yaşatmak için her yerde ve her zaman kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde, haydi…
