Kesin bir tarih veremesek de, şiddetin azalacağına ve tamamen ortadan kalkacağına olan inancımız yavaş gibi görünse de giderek artıyor. Katıldığım toplantılarda, hatta tüm etkinliklerde, insana, hayvana, doğaya ve çevreye yönelik her çeşit şiddetin, köyden kente, Türkiye’den uluslararası alanlara dek kadın-erkek birlikteliğinde, dayanışmasında azalacağına, bir gün mutlaka sonlanacağına yönelik görüş ve umudumuz da güçleniyor.

Birden fazla örnek var. Sizlerle üç örneği paylaşmak istiyorum.

İlk örnek, Öğrenci Veli Derneği’nce 22 Kasım 2025 tarihinde Ankara’da, Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen “Laik, Bilimsel, Eşit ve Nitelikli Eğitim Hakkı Taleplerimiz İçin Bir Araya Geliyoruz” başlıklı Forumda iletişim kurduğum kadın konuşmacı ve katılımcıların tümü kadın-erkek dayanışması ile ilgili görüş ve umutlarımıza destek verdiler.

Psikolog, Eğitimci, Akademisyen Özlem Özden Tunca’nın kolaylaştırıcılığındaki Forumun konuşmacıları; Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Cemile Didem Karaboğa, Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayhan Ural, Dr. Nurcan Korkmaz ile Eğitimci Yazar Özgür Bozdoğan’dı.

Forumda, Öğrenci Veli Derneği Genel Başkanı Ömer Yılmaz, Genel Başkan Yardımcısı Sibel Yılmaz Yurdakul ve Ankara Şubesi Başkanı Hülya Daran Deveci de yer aldı.

İnsana, hayvana, çevreye ve doğaya yönelik şiddete karşı toplumsal uzlaşı hareketini “Biz Susmuyoruz Girişimi,” adı altında birlikte ve dayanışma içinde olan 20 demokratik kitle örgütünce, “Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle 25 Kasım 2025 tarihinde ve Ankara’da, Türk Hukuk Kurumu’nda düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet” konulu panele, Av. Dr. Nezahat Doğan Demiray ile Ankara Barosu Gelincik Merkezi Başkan Yardımcısı Av.Sanem Küçükarzuman konuşmacı olarak katıldı. Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı Av. Elif Kabadayı Tatar’ın kolaylaştırıcılığını yaptığı panelin konuşmacılarından Av. Dr. Nezahat Doğan Demiray, sunumunu, Nijeryalı yazar (1977-…..) Chimamanda Ngozi Adichi’nin şu sözleri ile tamamladı.

“Bana göre bir feminist, ‘evet, günümüzde bir toplumsal cinsiyet sorunu var ve onu çözmeliyiz, daha iyisini yapmalıyız’ diyen kişidir. Kadın erkek, hepimiz daha iyisini yapmalıyız.”

Uzun ve sağlıklı ek yıllar dilediğim Chimamanda Ngozi Adichi’nin bu sözleri, yıllardır savunduğum kadın-erkek dayanışması açısından çok önemli.

Üçüncü ve bu yazımızdaki son örneği 30 Kasım 2025 tarihinde yine Ankara’da yaşadım.

Anadolu Güç Birliği Konfederasyonu’nun bileşeni olan ve Genel Başkanlığı’nı Murat Akyüz’ün yaptığı Kızılırmak Yerel Dernekleri Federasyonu Kadın Komisyonu’nun düzenlediği “Kızılırmak Kadınları Şiddete Karşı Buluşuyor” konulu söyleşinin konuşmacıları Psikolojik Danışman, Çocuk Gelişim Uzmanı ve Aile Danışmanı Hilal Odabaş ile Federasyon’un Kadın Kurulu üyesi Gazeteci Sultan Özer’di.

Etkinlikte, görüşlerimi kısaca paylaşırken şunları dillendirdim.

“Şu anda burada şiddet görüyorum. Dünya’ya bir erkek olarak gelmiş bir insan olarak burada gördüğüm yakınlığa ve dostluğa karşın aynı zamanda şiddeti yaşıyorum. Çünkü, kadına yönelik erkek şiddeti ile ilgili verilen örnekler ve belgesel gösterimi, beni bir kez daha utandırdı, üzdü. Benim burada yaşadığım şiddet, bu örneklerin verdiği ağır üzüntü ve utançtır. Gerçekten şiddete karşı olan, sevgi dolu iyi yürekli erkekler, kadına yönelik şiddete karşı utanç duymalıdır. Zaman yitirmeden, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin önlenmesi için Türkiye’de ve Dünya’da kadın-erkek birlikteliğini tam sağlamak için girişimler daha da yoğunlaştırılmalıdır.”

Konuşmamın alkışlarla karşılanması, şiddetin azalması ve tamamen ortadan kaldırılması yolundaki umudumu oldukça artırdı. Çünkü, Kızılırmak Yerel Dernekleri Federasyonu’nun “Kızılırmak Kadınları Şiddete Karşı Buluşuyor” adını taşıyan etkinliği, kadınların çoğunluğunda, kadın-erkek dayanışmasına dönüştü. Bu durum, erkeklerden önce, katılan kadın canlara daha yakıştı.

Üç etkinlikte dile getirilen görüş ve önerileri bir kitaba sığdırmak çok zor. Üzülerek paylaşıyorum, bu görüş ve öneriler, çok uzun yıllar güncelliğini koruyacak. Korkarım, içimdeki yoğun umuda karşın, çözümlerin çoğunu, belki de hiç birisini göremeyeceğim. Ancak, geride, kadın-erkek dayanışması ile sevgi, dostluk ve barış için emek ve ömür verecek olanlara umudumu canlı olarak bırakacağım, inanın.

Yaşadıkça ve fırsat düştükçe dillendirmeyi sürdüreceğim iki paragraflık şu sözlerle bugünkü yazımı sonlandırıyorum.

Dünya’ya bir erkek olarak gelen bir insan olarak, tasarlamadan şiddet anlamına gelen söz ve hareketlerimden dolayı öncelikle eşim ve iki kızımdan, üzdüğüm diğer insanlardan, kadınlar başta olmak üzere canlı cansız tüm varlıklara yönelik erkek şiddetinden dolayı bir kez daha özür diliyorum. Ancak, af dilemiyorum. Çünkü, şiddet suçlarında af olmamalı, mutlaka hukukta, idam dışında bir karşılığı bulunmalıdır.

Tüm şiddet türlerinin, kadın-erkek dayanışmasında mutlaka sonlanacağı güveni, inancı ve umudu ile, yaşayan veya artık aramızda bulunmayan Türkiye’nin ve Dünya’nın tüm kadınlarının, annelerinin önünde eğiliyor, alınlarından öpüyorum.