Manşete çıkardığım bu başlık bana ait değil, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres COP26 toplantısında yaptığı konuşmasında “Fosil yakıtlara olan bağımlılığımız insanlığı uçurumun kenarına itiyor. Kendi mezarımızı kazıyoruz” ifadelerini kullandı. Bende oradan cımbızladım…

Manşete çıkardığım bu başlık bana ait değil, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres COP26 toplantısında yaptığı konuşmasında “Fosil yakıtlara olan bağımlılığımız insanlığı uçurumun kenarına itiyor. Kendi mezarımızı kazıyoruz” ifadelerini kullandı. Bende oradan cımbızladım…

COP26’da konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, COP26 katılımcılarını iklim değişikliği karşısında “insanlığı kurtarmaya” çağırarak, “Sirenler çalıyor. Gezegenimiz bizimle konuşuyor ve bize bir şeyler söylüyor. İklim eylemi, ülkeler, yaş ve cinsiyet ayırmaksızın insanların endişeleri listesinin başında geliyor. Bu ve gelecek nesiller adına size sesleniyorum, geleceğimizi korumayı ve insanlığı kurtarmayı seçin” diye seslendi.

Guterres konuşmasının devamında, “Karbon ile kendimizi öldürmeye, doğaya tuvaletmiş gibi davranmaya artık son verelim. Kendi mezarımızı kazıyoruz.” Diyerek “Bilim, çok açık bir şekilde bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor. İlk olarak küresel sıcaklık artışını 1,5 santigrat derecede tutmalıyız.” İfadelerini kullandı.

Küresel ısınma sonucunda oluşan iklim değişikliği artık insanların günlük hayatını etkilemeye başladı, çölleşme ve kuraklık tarımsal üretimi vurdu, tarımsal ürün arzı azalınca fiyatlar hızla artmaya başladı.

Gıda fiyatlarındaki küresel ralli agflasyon kavramını yeniden gündeme taşıdı. Analistler, tahıl fiyatlarındaki artışın süreceği uyarısını yaparken, agflasyonun gıda güvenliğini tehlikeye sokabileceği belirtiliyor.

Agflasyon, hem gıda, hem endüstri ve hem de biyoyakıt olarak kullanılan tarımsal tarımsal ürünlere yönelik artan talep nedeniyle gıda fiyatlarının diğer mal ve hizmetlerin fiyatlarından daha hızlı artması olgusunu tanımlar.

İlk olarak 2007 yılında Merrill Lynch ve 2008 başlarında Goldman Sachs tarafından kullanılan agflasyon kavramı “tarım (agro)” ve “enflasyon” kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bir ekonomide gıda fiyatları diğer mal ve hizmetlerin fiyatlarından daha yüksek bir oranda arttığında agflasyon meydana gelir.

Kuraklık, kıtlık ve salgın hastalıklar insanlığın varoluşundan bu yana karşılaştığı en yaşamsal tehditlerdir. İnsanlar sahip oldukları teknoloji sayesinde artık bu tehditlerden kurtulduklarını düşünürken, sahip oldukları teknolojinin bu kadim düşmanı hortlatabileceğini hiç hesap edemediler. Sonuçta bu gün bulunduğumuz noktaya geldik, küresel ölçekte iklim değişiyor insan nüfusu hızla artmaya devam ederken kuraklık ve kıtlık yayılıyor. Bu küresel sorun ile mücadele de ancak ve ancak küresel bir iş birliği ile olabilecektir.

Türkiye’nin durumu ise bu noktada daha da vahimdir, bir taraftan çoğunlukla dolar bazında belirlenen gıda fiyatları döviz bazında artarken diğer taraftan da döviz kurları radikal bir biçimde artmaktadır sonuç olarak Türkiye özelinde gıda krizi bir döviz krizi eşliğinde yaşanmaktadır. Bu durumun neticesinde yurt içi gıda fiyatlarının hızla artması, fiyatlar genel seviyesini ve enflasyonu çok yükseltmesi beklenmektedir.

Guterres’in benzetmesinden hareketle biz sadece mezarı kazmıyoruz, tabuta son çivileri bile çakmış bulunuyoruz…

Gıda fiyatlarındaki bu artışın bedelini elbette ki en ağır şekilde en yoksul kesim ödeyecek. Bu hem küresel ölçekte böyle olacak ve hem de yurt içinde aynı şekilde görülecek. En düşük gelirli, en yoksul, gelirinin en büyük dilimini gıdaya harcayan kesim en agflasyondan en çok etkilenen kesim olacak. Bu kesimin gıdaya ulaşması, yeterli ve nitelikli beslenmesi çok ama çok zorlaşacak.

Küresel ölçekte ise agflasyon en çok zaten gıdaya ulaşmakta çok zorlanan yoksul Afrika ülkelerini vuracaktır.

Ekonomileri yönetenler acil önlemler almaz, yoksul kesimin gıdaya ulaşımını sağlayacak politikalar uygulamazsa açlık, yokluk ve yoksulluk sosyal ve siyasal huzursuzluklara ve belki de sıcak çatışmalara yol açacaktır. Böyle bir durumda terör yöntemlerini benimseyen ve uygulayan radikal inanç ve ideolojilerin kendilerine mümbit bir ortam bularak palazlanmaları ise kaçınılmaz olacaktır.