Sokakta dede ve torunu bir arada yürüyordu,bende onların arkasındayım istemeden konuşmalara tanık oldum.Torun dedesinin elini sıkı...
Sokakta dede ve torunu bir arada yürüyordu,bende onların arkasındayım istemeden konuşmalara tanık oldum.Torun dedesinin elini sıkı sıkı tutmuş,gördüğü her şeye,”bu ne,bu ne”,sonu gelmeyen soruları dedesine habire soruyor.Dedesi bıkmadan usanmadan her soruya büyük bir sabırla cevap veriyor.Yaşam tecrübesi bu olsa gerek işte.
Bir süre sonra çocuk sıkıldı ve,bastığı yer incinmesin diye usul usul yürüyen dedesini torunu çekiştirmeye başladı.
Bu olayı görünce, çok yakın bir arkadaşımın yıllar önce,dedesi ile arasında geçen bana anlattığı,akıllara durgunluk veren halleri gözlerimin önündecanlandı.
Sınav haftası…
Öyle yorgunum ki; yorgunluğum sadece gözlerimden, yüzümden değil adeta omuzlarımdan da akıyor. Biliyorum biraz da psikolojik bir durum. Sınav olmadığı günlerde gayet neşeli, enerjik olurum ama sınav öncesi maalesef bitmiş durumdayım.
Benim yattığım oda sessiz ve diğer odalardan uzakta. Kış günü dedem benim odamda uzanmış yatıyor. Ben de sessizce ders çalışmaya çalışıyorum.
O kadar çok çalışıyorum ki zaman nasıl geçmiş anlamadım ve artık kafam hiç bir şey almıyor. Odanın sıcaklığı da uykumu getirdi; bir de dedem tuhaf sesler çıkararak uyuyor, sanırsın pancar motoru çalışıyor. Bazen ses seviyesi yükseliyor, bazen alçalıyor; ama asla kesilmiyor. Ben bu şartlar altında ders çalışamam.
Zaten artık okuduğumu anlamaz durumdayım. Üstelik dedem arada bir gaz da kaçırıyor, odada hava kalmadı!
Bir saatten sonra dayanamadım ve masamdan kalktım, temiz hava gelsin diye pencereyi hafiften aralayıp salona geçtim.
Spor programlarının hepsini izlemeyi çok severim yeter ki spor programı olsun; hem uykum dağılır hem o esnada odanın havası temizlenir, gider çalışmaya devam ederim düşüncesindeyim.
Gelgelelim kendimi kandırmış ve uykuya yenik düşmüşüm. Nasıl olduysa bir süre sonra uyandım, saatler geçmiş tabii.
Hemen odama koştum, camı açık bırakmıştım. Yaşlı dedeciğim içeride uyuyor. “Eyvah eyvah, hasta olacak benim yüzümden “diye mırıldanarak odaya girdim. Işığı açıp dedeme baktığım anda korkudan ölecektim. Dedem kollarını çapraz
bir şekilde birleştirmiş, nefes almıyor; hiç yaşam belirtisi yok!
Oda buz gibi, dedem donarak ölmüş. Pencereyi hemen kapattım kimseye bir şey hissettirmeden korkudan salona gittim yatmaya çalıştım. Onlarca olumsuz düşünceyle, senaryoyla, o korkuyla sabahı nasıl ettim bilmiyorum.
Sabah ev halkı uyanmaya başladı, ben kime ne diyeceğim bilemiyorum;” dedemi öldürdüm! Dedemi öldürdüm yahu, ben öldürdüm”. Yattığım üçlü koltuktan kalkıp, yine de belli belirsiz bir ümit ve ondan katbekat büyük bir korkuyla odama gittim. Ama yok… Dedem dün gece bıraktığım gibi hareketsiz, kollar çapraz, öylece yatıyor. Yanına yaklaştım kulağımı tam ağzı hizasına getirecektim ki, dedem gözlerini açtı, tam da göz gözeyiz, “Hayırdır evladım, ne yapıyorsun ?” dedi.
Dedem uykusunu almış; “Dün gece oda soğuk muydu ne? Üşüdüm sanki” diye doğruldu.
Bir şey diyemedim.