Her gün gazetelere düşen o küçücük satırları okuyunca içimden bir şeyler kopuyor. Bir satırda “çocuk” yazıyor, diğerinde “evlilik”. Bir satırda “13 yaşında” diyor, diğerinde “hamile”.
Bir köşede bir kız çocuğu okul yolunda elinde defter taşırken, başka bir köşede aynı yaştaki bir başka kız çocuğu kucağında bebek taşıyor. Biri hayatını kurtarmak için derslerde öğretmenine yetişmeye çalışıyor, diğeri “eş” denilen adamın şiddetinden kaçmaya.
Bu mudur bizim adaletimiz?
Bu mudur vicdanımız?
Henüz on birinde bir kız çocuğuna nikah kıyılıyor. Henüz on ikisinde karnı burnunda hastane kapısına bırakılıyor. Henüz on üçünde “eş” diye yanına koydukları adam tarafından dövülüyor. Henüz on dördünde toprağa veriliyor.
Ve biz susuyoruz, görmüyoruz, duymuyoruz, konuşmuyoruz…
Komşular, “aile meselesidir” diye bakıyor.
Devlet, “gelenektir” diye göz yumuyor.
Toplum, “kaderidir” diyerek sırtını dönüyor.
Ama o “kader” dedikleri, aslında bizim utancımızdır. Ve o utanç, her gün bir çocuğun hayatını söndürüyor.
Çocuğun rızası olmaz!
Çocuğun nikahı olmaz!
Çocuğun karnında bebek olmaz!
Bunlar “gelenek” değil, bunlar “insanlık suçu”dur.
Bunlar “ailenin kararı” değil, bunlar “geleceğin katli”dir.
Kaçımız duyduğumuzda tepki veriyoruz?
Kaçımız karakola gidip “bu suçtur” diyebiliyoruz?
Kaçımız bir çocuğun elinden tutup “yalnız değilsin” diyebiliyoruz?
Suskunluğumuzla suç ortağı olduğumuzu ne zaman anlayacağız? Bir kız çocuğunun masumiyeti çalındığında, sadece onun değil, bu ülkenin de geleceği çalınıyor. Bir kız çocuğu “kadın” olmaya zorlandığında, sadece onun hayatı değil, hepimizin insanlığı kararıyor.
Her çocuk doğduğu gün bize emanet edilir. Biz, o emaneti korumayıp da mezara gömüyorsak, hangi başarıdan, hangi kalkınmadan, hangi ahlaktan söz edebiliriz? Ama umut da var. Çünkü bu ülkenin güzel insanları var. Bir öğretmen sınıfta bir öğrencisinin gözlerindeki korkuyu fark ediyor. Bir doktor, doğum için gelen küçük bedenin aslında çocuk olduğunu görünce sessiz kalmıyor. Bir komşu, bir akraba, bir yurttaş “yeter artık” deyip ihbar ediyor.
Ve işte o anda, bir hayat kurtuluyor.
Çünkü bir çocuğun kurtuluşu, bazen sadece bir yetişkinin cesaretine bakıyor.
Artık bu utanca son vermeliyiz.
Artık “kader” deyip geçmek yerine, “adalet” demeliyiz.
Artık sessizliğimizi değil, sesimizi büyütmeliyiz.
Çünkü bir çocuğun gözyaşı, hepimizin kalbine damlar. Ve bir çocuğun kahkahası, hepimizin geleceğini aydınlatır.
Gelin, çocukların sessiz çığlıklarını duyalım.
Onların ellerinden tutalım.
Onların hayallerini büyütelim.
Bir çocuk susarsa, dünya kararır.
Bir çocuk gülerse, hepimiz kurtuluruz.
SONSÖZ
“Bu ülkede bir kız çocuğu defter taşıyorsa umut vardır; bebek taşıyorsa hepimiz suçluyuz. Suskunluğumuz, onların mezar taşı olmasın.”