Edebiyat tarihinin büyük yalnızlarından biri olan Anton Pavloviç Çehov, çoğu okurun zihninde incelikli öykülerin ve kırılgan tiyatro metinlerinin ustası olarak yer eder. Onun dünyasında insan ruhu, sürekli çatlayan bir porselen gibi hem ışığı yansıtır hem kırılganlığını saklamaya çalışır. Fakat Çehov’un hayatında öyle bir kitap vardır ki, bu porselen metaforu bile ona dar gelir. “Sahalin Adası”, bir sanatçının elinden çıkmış olmanın ötesinde, bir vicdanın sahile vuran dalga misali uzun, karanlık ve sarsıcı bir çığlığıdır.
Yolculuğun Başındaki SessizliK
1890 yılında, henüz 30’lu yaşlarının başında, şöhret basamaklarını hızlıca tırmanmakta olan bir yazarın neden her şeyi bırakıp Rusya’nın en uzak köşesine doğru yola çıktığını anlamak bugün bile kolay değildir. Çehov o tarihte zaten sevilen bir öykücüdür; Moskova’da rahat bir hayat kurabilir, tiyatro çevrelerinin gözdesi olmaya devam edebilirdi. Ama o, bilinçli bir tercihle, bir yazarı rahatsız eden o derin sorunun peşine düşer:
“Gerçek nerededir?”
Bu sorunun cevabını Moskova salonlarında değil, kıtanın en ucundaki esir kampında aramayı seçer. Yola çıkarken yanında ne bir yayıncının talimatı vardır ne bir gazetenin siparişi. Sadece içindeki yoğun, tuhaf bir sorumluluk—belki bir hekimin alışkanlığı, belki bir insanın merhameti…
Sahalin: Soğuk Bir Coğrafyadan Daha Fazlası
Sahalin Adası, Çarlık Rusyası’nın en çok saklamak istediği yara izidir. Kar üzerinde yürüyen zincir sesleri, acının kokusunu taşıyan rüzgâr ve geceleri kor gibi parlayan fenerlerin altında bekleyen nöbetçiler… Çehov’un vardığı yer bir ada değil, bir sürgün ruhun haritasıdır.
Orada gördükleri yalnızca bir ceza sisteminin çürümüşlüğü değildir; insanın çaresizlik karşısında nasıl silindiğini, unutulduğunu, adının tarihin kayıtlarından bile düşürüldüğünü fark eder. Mahkûmların yüzlerinde okuduğu yalnızlık, onun öykülerindeki sessizliklerden çok daha serttir. Burada hayat, “bir şeylerin yarım kaldığı” hissiyle değil, “bir şeylerin çoktan bittiği” duygusuyla sürdürülür.
Bir Yazarın Değil, Bir Tanığın Kalemi
Çehov’un Sahalin Adası’nı benzersiz kılan şey, onun gözlem yaparken gösterdiği titizliktir. Bir hekim soğukkanlılığıyla not alır, binlerce insanla uzun uzun konuşur, kaybolmuş hayatların kırıntılarını defterine işler.
Bu çalışma, roman olamayacak kadar gerçek, araştırma kitabı olamayacak kadar ruh taşımaktadır.
Her kaydın içinde küçük bir hüzün gizlidir. Bir çocuğun açlıktan şişmiş karnı, bir mahkûmun dizlerinin titremesi, bir kadının dilsiz bakışı… Kâğıda geçen her ayrıntı, adanın unutulmuş hayatlarından geriye kalan tek iz olur. Çehov, farkında olmadan bir “ölümsüzlük defteri” tutmaktadır; yok olmaya yazgılı insanların kaderini zamana çivileyen bir kayıt.
Dönüş: İçeride Kalan Sızı
Sahalin yolculuğu Çehov’u dönüştürür. Moskova’ya döndüğünde aynı kişi değildir. Dünyayı gözlemleyen bir yazar olmaktan çıkıp dünyaya tanıklık eden bir ruh hâline bürünmüştür.
Sahalin Adası yalnızca bir ada değil, onun iç dünyasında açılmış bir yaradır.
Bu yaradan sızan duyarlılık, sonraki eserlerine ince bir gölge gibi düşer. Vanya Dayı’daki boşluk, Üç Kız Kardeş’teki ertelenmiş yaşamlar, Vişne Bahçesi’ndeki yitiklik hissi—hepsi Sahalin’den dönen Çehov’un sesidir. Artık onun cümlelerinin altında yalnızca bireysel trajediler değil, toplumların görünmeyen karanlıkları dolaşmaktadır.
Unutulmuşların Çağrısı
Sahalin Adası bugün hâlâ kolay okunan bir metin değildir; hem soğuk hem ağır hem de suya yazılmış acıların kalıcı bir kaydıdır. Ama belki de bu zorluk onun esas değeridir. Çehov bize bir yazarın sadece kurgu yaratmakla değil, gerçekliğe dokunmakla da sorumlu olduğunu hatırlatır.
Zaman akar, imparatorluklar çöker, ceza kolonileri kapanır; fakat Sahalin Adası okuruna sessiz bir çağrı yapmaya devam eder:
“Gözlerinizi karanlığa da çevirin. Çünkü orada da insan var.”
Ve belki bu yüzden, bu kitap yalnızca bir belgesel niteliği taşımaz; aynı zamanda, insanlığın unuttuğu, görmezden geldiği hayatlara açılan bir penceredir. Çehov’un kaleminden dökülen her cümle, tarihin soğuk sayfalarına düşmüş sıcak bir nefes gibidir.
“Sahalin Adası” önemli bir gözlem kitabı. Merak edenlerin okumasını diliyorum.
UNUTULMUŞLARIN ADASI VE ÇEHOV: SAHALİN ADASI
Davut KÖKSOY
Yorumlar
Trend Haberler
Google'a '67' Yazınca Neden Sallanıyor?
Cinsel taciz, Meclis kapısında protesto edildi
Galatasaray'a yeni bir dünya yıldızı
Ankara’ya Kar Ne Zaman Yağacak?
Gölbaşı'nda 'aşık-ordo' kültürü yaşatılıyor
Çankaya Belediyesi Birlik Pazaryeri’nde Üst Kaplama Çalışmalarına Başladı