Ali Ekber Ataş’ın hazırladığı “Doğumunun 100. Yılında Enver Gökçe’ye Armağan” adlı derleme, (h2o kitap, 2020 yılı baskısı) yalnızca bir anma kitabı değil; Türkiye’de toplumcu şiirin belleğini yeniden kuran bir edebî ve etik girişimdir.
Ataş’ın bu çalışması, Enver Gökçe’nin unutulmuş sesini günümüz şiir dünyasına taşıyarak, direniş ve vicdan eksenli bir hatırlama biçimi önerir.
Derleme, Can Yücel’in “Bizim Enver, Enver Gökçe’ye” şiiriyle başlar. Doğan Hızlan’ın, “Enver Gökçe’nin Türk Şiirindeki Yeri” önsözüyle devam eder.
Derleme başlıca üç bölüme ayrılır. 1)Anılar, 2) İnceleme, 3)Portreler.
Anılar bölümünde Mehmed Kemal, Ahmet Say, Remzi İnanç, Ali Demirsoy, Zeynal Gül gibi kişilerin Enver Gökçe ile olan anıları yer alıyor.
İnceleme bölümünde, Ataol Behramoğlu, İbram Erdem, Öner Yağcı, Osman Çutsay, Metin Turan, Hatem Türk, Ayşe Ertaş’ın incelemeleri derlemeye renk katıyor.
Portreler bölümünde ise Muzaffer İlhan Erdost, Ahmet Özer, Tuğrul Keskin, Aziz Nesin, Mustafa Ekmekçi, Sevim Belli, Kemal Burkay, H.Hüseyin Yalvaç ve diğerlerinin yazıları da bu bölüme eşlik ediyor.
Ali Ekber Ataş’ı bu önemli derlemesinden dolayı kutlayarak yazımı başlıyorum.
Edebiyat tarihinde kimi isimler, yazdıklarından çok yaşadıklarıyla, direnişleriyle, sessizlikleriyle hatırlanır.
Enver Gökçe bu isimlerden biridir. 1950’lerin karanlık atmosferinde susturulan, sürgün edilen, ama hiçbir zaman unutturulamayan bir sınıf şairidir.
Ali Ekber Ataş’ın derlemesi, bu unutuluşun karşısına, hem edebî hem vicdani bir “hatırlama politikası” koyar.
Ali Ekber Ataş, Enver Gökçe’nin şiirini yalnızca bir edebiyat nesnesi olarak değil, insan kalmanın ve direnmenin bir biçimi olarak ele alır.
Onun sözleriyle, “Enver Gökçe benim için hep ilk sırada ve öyle de kalacak.”
Bu cümle, kitabın duygusal ve düşünsel temelini açıklar.
Derleme, akademik bir inceleme değil; bir vefa, bir vicdan borcunun ürünü olarak okunmalıdır.
Ataş’ın çalışması, Türkiye’de uzun süre görmezden gelinen toplumcu gerçekçi şairlerin yeniden gündeme taşınmasını sağlar.
Gökçe’nin şiiri, halkın diliyle felsefeyi birleştiren ender örneklerden biridir.
Bu yönüyle, unutuşa karşı bir direniş hattı kurar.
Kitaptaki yazılar, şairin yaşamındaki trajediyi değil, bu trajediden doğan umudu öne çıkarır.
Derlemede öne çıkan temel izleklerden biri, Gökçe’nin şiirinde halkın sesinin yeniden kurulmasıdır.
Halk dili onun için bir araç değil, bir özdür.
Türkü formu, estetik bir tercih olmanın ötesinde, kültürel belleğin taşıyıcısıdır.
Gökçe’nin şiiri, halkın yoksulluğunu, acısını ve direncini felsefi bir derinlikle birleştirir.
Ali Ekber Ataş’ın derleme yöntemi, tek sesli bir anlatıdan uzak, çoklu tanıklıklara dayanan bir yapıya sahiptir. Bu sayede Gökçe üzerine hem tarihsel hem duygusal bir diyalog kurulmuştur.
Kitapta yer alan yazarlar farklı kuşaklardan gelir; bu da metne hem zamansal hem de estetik bir derinlik kazandırır.
“Unutmanın Politikası ve Direnişin Sesi”, yalnızca Enver Gökçe’yi değil, onun temsil ettiği bir halk geleneğini, bir vicdan çizgisini de yeniden hatırlatır.
Ali Ekber Ataş’ın derlemesi, unutuşa karşı bir söz, sessizliğe karşı bir hatırlama eylemidir.
Bu yönüyle eser, hem bugünün genç kuşaklarına hem de toplumcu şiir geleneğine önemli bir katkı sunar.
Enver Gökçe 19 Kasım 1981 günü aramızdan ayrıldı. Aramızdan ayrılışının 44. Yılında sevgi ve özlemle anıyorum.