Bir Amerikan uçağı, İstanbul–New York seferindeyken birkaç acil durum yaşandı: önce ışıklar söndü, sonra motorlardan biri arızalandı, ardından bir yolcu doğum sancısına girdi. Her seferinde, yolcular arasında yaşlı bir adam tereddüt etmeden elini kaldırdı. Ve elektriği onardı, motoru tamir etti, doğuma yardım etti. Yolcular hayretle sordular: “Kim bu adam?” O sakinlikle cevapladı: “Ben, Türk ve Köy Enstitüsü mezunu emekli bir öğretmenim.”
Bu küçük ama çarpıcı anekdot…
Köy Enstitülerinin ruhunu anlatır: yiğitlik, dürüstlük ve bilgiyi insanlığa hizmete dönüştürme iradesi. Enstitüler yalnızca okuma-yazma öğretmedi; pratik yaşam becerileri, sorun çözme yetisi ve topluma katkı bilinci kazandırdı. Bu yaşlı öğretmen, bir motoru çalıştırmakla kalmayıp bir bebeğin dünyaya gelmesine de yardımcı olarak, tek bir insanın değil bir toplumun eğitiminden doğan güveni temsil etti.
Enstitüye adım atan her çocuk, köyünden getirdiği yoksulluğa rağmen içinde bir ışık taşırdı. Kapı eşiğinde sadece öğrenci değil, umut taşıyıcısı olurdu. Sessiz bir törende, kalbi çarparak şu sözü verirdi:
“Ben, bu köyün çocuğu olarak, öğrendiklerimi köyümün, köylümün ve ülkemin kalkınması için kullanacağıma; bilgimi, emeğimi ve yüreğimi her zaman hizmete sunacağıma söz veririm.”
Mandolin, kazma ve kalem… Biri toprağın nefesini, biri emeğin alın terini, biri de bilginin ışığını taşırdı. Köy Enstitülerinde bu üç ses birleştiğinde, yalnızca bir köyün değil, koca bir milletin ufku aydınlanırdı. Mandolinin teli umut çalarken, kazmanın darbesi üretimi, kalemin izi geleceği yazardı. İşte bu yüzden, Köy Enstitüsü mezunları sadece öğretmen değil; aynı zamanda üretici, sanatçı ve milletine yol gösteren birer ışık oldular.
Mezuniyet günü geldiğinde o çocuk artık öğretmen olmuş; bilgisini, sanatını ve üretim gücünü köyüne ve ülkesine taşırdı. Köy Enstitüsü Andı bir disiplin işareti değil, kalbe kazınmış bir ahit; toprağa, kitaba, müziğe, emeğe ve insana adanmış bir ömür sözüdür.
Murat Bardakçı’nın “Köyde mandolin çalmakla ülke kalkınmaz” gibi bir yorumu olabilir; yine de Köy Enstitülüler için mandolin, yalnızca müzik değil, üretimin ve kültürün simgesiydi. Mandolinin sesi, toprağın nefesi ve kalemin izi bir araya geldiğinde bir milletin yeniden doğuşu yazılır.
SONSÖZ
Köy Enstitüsü Andı, bir eğitim geleneğinden öte; bilginin, emeğin ve umudun birleştiği bir geleceğe verilen sözdür.