Hangi tarafın tarihini, kitabının hangi sayfasına yazacaksın?
Hayatta herkes bir şeyler yapar. Kimi taş taşır, kimi kelime. Ama farkı yaratan, hangi izi bıraktığın, neyin parçası olduğundur. Mesele sadece bir iş başarmak değil, o başarıyla nasıl bir hikaye yazdığındır.
İnsanlık tarihi, sıradan eylemleri değil, sıra dışı anlamları hatırlar. Bir çocuğun elini tutmak bile, doğru zamanda yapılırsa tarihe yön verir. Bir söz, bir duruş, bir direniş… belki dünyayı değiştirmez, ama bir yürek değiştirir. Bugün attığın her adım, yarının satırlarında bir iz bırakır. O yüzden mesele, ne yaptığın değil…
Hangi tarihi yazdığın, nasıl bir insanlık mirası bıraktığındır.
Filistin yanarken, insanlık küle dönüyor!
Ateşin içinde çocuklar yanıyor, dünya susuyor!
Çocuklar ölüyor, susan insanlık da ölüyor!
Bir millet ağlıyor, bir dünya bakıyor!
Suskunluk suç ortaklığıdır!
Soykırıma sessizlik insanlığa ihanettir!
Bugün dünya, tarih önünde bir sınav veriyor.
Gazze’de çocuklar bombaların altında can verirken, sözde “uygar dünya” susuyor.
Bir insanlık dramı yaşanıyor ama diplomasi kağıt üstünde geziyor. Mesele burada apaçık.
Tarihe geçmek, sadece barış zirvelerine katılmakla olmuyor. Tarihe geçmek, zulüm karşısında susmamakla oluyor. Çünkü mesele, sadece ne yaptığın değil, ne zaman nerede durduğundur.
Dünyayı değiştirmek değil, bir kalbi değiştirmek bile yeter. Her insan bir şeyleri değiştirebilir. Ama büyük değişim, gücü olanın değil, yüreği olanın işidir. Bir halk yok sayıldığında ve açlığa mahkum kaldığında, bir anne çocuğunu okula değil, toprağa verdiğinde, çocuklar okul yoluna değil savaş meydanına düştüğünde, insanlar hastane yerine mezarlığa yatırıldığında… O acıya sessiz kalmak, sadece siyasetsizlik değildir, bu insanlıktan düşmektir. Bugün bir tweetle, bir sözle, bir yürüyüşle, bir duruşla fark yaratmak mümkün. Ama ne yazık ki, iktidarlar çıkarlarını, insanlar konforlarını seçiyor. Yine de umut hep bir avuç yürekli insanın elinde büyür. Vicdanın sesi olurlar, sessizliğin hüküm sürdüğü anlarda zulme karşı ses verir, risk alarak gerçeği savunurlar. Perde arkasında destek olurlar, bilgi ulaştıran isimsiz bir el mutlaka vardır. Barışı sessizce kurarlar, görünmeden yürütülen müzakereler, tercümeler ve bazen bir çocuğun taşıdığı not bile tarihin akışını değiştirebilir, her biri görünmeyen birer mihenk taşıdır. Işık olur, umut taşırlar. Karanlık zamanların aydınlık insanlarıdırlar. Tarihin görünmez kahramanları, sahne ışıklarını değil, sorumluluğu seçer. Adları anılmaz belki…Bir Filistinli annenin gözyaşına ortak olan, bir Yemenli çocuğa kalem uzatan, tarihin görünmez kahramanıdır. Belki ekranlara çıkmaz, manşetlere girmez ama gelecek onun hikayesini yazacaktır.
Hayat bir kitapsa, bazıları sayfa çevirir, bazıları iz bırakır. Tarihin yazıldığı anlar vardır. Bir susuş, bir haykırış, bir omuz verme anı…
Ve her birey o anlarda bir taraf seçer.
Seyirci mi, yazar mı? Tarihi değiştirenler, sadece liderler değildir. Tarihi değiştirenler, doğru anda doğruda duranlardır. Bir adalet yürüyüşüne katılan, bir mahkeme salonunda adalet için bekleyen, bir oy pusulasında hakikati seçen, işte onlardır geleceği inşa edenler. Büyük işler yapanlar değil, büyük iz bırakanlar hatırlanır. Ve bugün iz bırakmanın tek yolu, sessizliğe karşı haykırmak, yok sayılanın sesi olmak, göz ardı edilenin gözyaşını görmek ve söylemektir. Bugün hangi fotoğraf karesinde olmak istediğine sen karar verirsin. Zulmü izleyenler mi, yoksa ona karşı duranlar mı? Çünkü mesele yalnızca ne yaptığın değil…
Hangi tarihi yazdığın, nasıl bir insanlık mirası bıraktığındır.
Ve bir gün tarih soracak!
Bu bir savaş değil, bu bir soykırımdır.
Bu bir devlet politikası değil, insanlık suçudur.
Bu sadece bir bölge meselesi değil, bir insanlık sınavıdır.
Ateş düşerken çocuklara, insanlık
sustukça yanar!
Çünkü bir çocuğun çığlığına susan dünya, kendi tarihini yakar.
Yalnızlığa terk edilmiş bir coğrafya açlığın, ateşin ve sessizliğin adı Filistin!!!!
Açlık, alev, kan, yokluk, modern zamanların en karanlık tablosu, Filistin. Filistin’de çocuklar bir taraftan bombalarla, diğer yandan açlıkla öldürülüyor. Yemek yok, su yok, ilaç yok, güven yok. Bir annenin bebeğine süt verememesi artık sadece bir yoksulluk göstergesi değil bu, bir milletin sistemli olarak yok edilmesinin ispatı. Modern çağın ortasında, dünyanın gözleri önünde, bir halk haritadan silinmeye çalışılıyor. Üstelik bu sadece bir askeri operasyon değil, bu organize bir yok etme planı, bir kültürel, fiziksel, toplumsal soykırım. Suskunluk yeni yüzyılın en derin suçu…
Dünya liderleri konuşmalar yapıyor, diplomatik cümlelerle süslü kınamalar geliyor. Ama çocuklar ölüyor. Ne Birleşmiş Milletler’in kararları, ne mahkemelerin raporları, ne de uluslararası kuruluşların raporları, bir çocuğun gözyaşını silemedi, bir annenin mezar başında döktüğü ağıtı susturamadı.
Çünkü dünya sustu.
Çünkü insanlık sustu.
Ve suskunluk, bazen en büyük suç ortaklığıdır.
Her sessizlik bir mezar kadar soğuktur. Bir yerlerde kahvaltı sofraları kurulurken, bir başka yerde çocuklar toprağın altına gömülüyor. Bir coğrafyada refah konuşulurken, Filistinli çocuklar ne okul, ne oyun, ne güven gördü. Açlık, silah, yokluk, ölüm… Hepsi sistemli bir şekilde yıkımın araçları haline geldi. Savaş yok diyorlar. Ama bombalanan hastaneler, yıkılan okullar, boğazında düğümlenen çığlıklar, neyle açıklanabilir
Sen tarihin hangi sayfasındasın?
Tarih yazılıyor. Bir milim geri çekilmeyen annelerle, toprakların arasında kalan oyuncaklarla, çökmüş binalar arasından gelen fısıltılarla… Bugün kim olduğumuz, ne yaptığımız kadar, neye karşı durduğumuzla da yazılacak. Bir çocuğun “anne” çığlığına gözlerini kapayan bir nesil, hiçbir başarıyla övünemez. Adaletin olmadığı yerde refah da geçicidir. Büyük işler yapanlar değil, büyük iz bırakanlar hatırlanır. Ve bugün iz bırakmanın tek yolu, sessizliğe karşı haykırmak, yok sayılanın sesi olmak, göz ardı edilenin gözyaşını görmek ve söylemektir.
Bu bir savaş değil, bu bir soykırımdır.
Bu bir devlet politikası değil, insanlık suçudur.
Bu sadece bir bölge meselesi değil, bir insanlık sınavıdır.
Ateş düşerken çocuklara, insanlık sustukça yanar. Çünkü bir çocuğun çığlığına susan dünya, kendi tarihini yakar. Kül olan sadece Filistin değil, insanlık, adalet ve sessizliğin tarihi. Filistin, dünyanın vicdan haritasındaki kara delik, 2023’ün sonundan 2025’e uzanan süreçte, dünya sahnesi çok yoğundu. Liderler ekonomi forumlarında buluştu, iklim zirveleri düzenlendi, yapay zeka tartışıldı… Ama aynı günlerde, Gazze’de çocuklar su bulamadan, ilaç göremeden, acı içinde öldü. Bir yanda teknolojik çağın nimetleri, diğer yanda bir halkın nefes alamadığı enkazlar. Bir halk, kökünden koparılmaya çalışılırken, bir millet, haritadan silinmeye çalışılırken, dünya susmayı seçti. Bu bir savaş değil, bu bir sistemli yıkım, Filistin’de yaşananlar bir savaş değil, iki tarafın karşılıklı çatışması değil. Bu sistemli bir kuşatma, bir aç bırakma, bir yok etme projesidir.
Adını açıkça koymalı…
Bu, bir soykırımdır.
Bir halk, hastaneye ulaşamıyor.
Bir annenin sütü yok, çünkü yemeği yok.
Bir çocuğun oyuncağı, toprağın altında patlamamış bir bomba.
Ve dünya liderleri ne yapıyor?
Konuşmalar…
Basın açıklamaları…
Diplomatik “denge” oyunları…Ama gerçek şu;
Çocuklar ölüyor. Ve her ölümün sorumlusu sadece tetiği çeken değil, susmayı seçen herkestir. Uluslararası sistem, insanlığın iflası, Birleşmiş Milletler “endişeliyiz” dedi. Avrupa “taraflara itidal” çağrısı yaptı. Amerika “İsrail’in kendini savunma hakkı” dedi. Ve her kelime, her cümle, bir çocuğun mezarına bir kürek toprak daha attı. Uluslararası hukuk suskun. İnsan hakları örgütleri sınırlı. Medya çoğunlukla tek gözle bakıyor. Ve olan yine, yalnızca çocuklara, annelere, masumlara oluyor. Dünyanın gündeminde sessizlik varken, dünya bugün başka şeylerle meşgul. Yapay zekanın geleceği, kripto paraların regülasyonu, seçim sonuçları, dijital diplomasi… Ama hiçbir algoritma bir çocuğun ağlamasını susturamaz. Hiçbir yapay zeka, bir annenin evlat mezarında sustuğu o sessizliği yorumlayamaz. İnsanlığın teknolojiyle değil, vicdanla sınandığı bir çağdayız. Ve bu çağda en değerli yazılım, merhamet.
Sen hangi tarafın tarihini yazıyorsun?
Her birey, her lider, her ülke bugün bir sınavda.
Bu sınav sadece siyasi değil, ahlakidir. Sadece Filistin’i ilgilendirmiyor, gelecekte nasıl bir dünya kurulacağına dair bir referandum niteliğindedir. Çünkü mesele artık sadece Gazze değil. Bu, dünyanın hangi değerler üzerine kurulu olduğunu sorgulama meselesidir.
Bir çocuk açken sen tok yaşayabilir misin?
Bir çocuk ağlarken sen kahkaha atabilir misin?
Bir halk yeryüzünden silinirken sen “tarafsız” kalabilir misin? Eğer kalabiliyorsan, o zaman sadece Filistin değil, sen de yoksun demektir. Büyük işler yapanlar değil, büyük iz bırakanlar hatırlanır. Bugün hangi izde yürüyorsun?
Sessiz kalanlardan mı, ses olanlardan mı?
İzleyenlerden mi, duranlardan mı?
Mazlumun yanında olanlardan mı, “denge”yi seçenlerden mi?
Çünkü bir gün tarih soracak.
Sen o gün ne yaptın?
Ve cevabın sadece seni değil, senden sonra gelenleri de etkileyecek.
Ateş düşerken çocuklara, susmak da bir silahtır. Çünkü bazen en ölümcül kurşun, sessizliktir. Filistin Yanıyor. Ve Dünya… Utanç içinde seyrediyor. Filistin, bir ülke değil artık.
Bir mezar taşıdır. Üstünde “İnsanlık başarısız oldu” yazıyor.
Yokluk var.
Açlık var.
Bebek mamaları tükenmiş.
İlaçlar yok.
Hastaneler yıkılmış.
Kanın kokusu sokakları örtüyor.
Oyuncak ayılar molozların altında kaldı.
Bir bebek, annesinin kollarında son nefesini verirken, dünya hala, denge politikası konuşuyor.
Ne dengesinden bahsediyorsunuz?
Bir kefeye çocuk cesetleri konur mu?
Bir kefeye sessizliğinize gömülmüş vicdanlar konur mu?
Suskun dünya, bu suçun en büyük ortağısın, Birleşmiş Milletler endişeliymiş. Liderler kınamış. Basın, “çatışmalar” diyor hala.
Bu çatışma değil!
Bu bir etnik temizlik.
Bu, açıkça sistemli bir soykırım.
Ve siz, susanlar…
Siz sadece tanık değilsiniz.
Siz, suç ortağısınız.
Bu yalnızca Filistin meselesi değil, bu insanlığın son virajıdır.
Düşün:
Bir annenin çığlığı ne kadar yankısız kalabilir?
Bir çocuğun mezarı ne kadar küçüktür?
Bir gözyaşı kaç megabayta sığar?
Dünya ileri teknoloji konuşuyor.
Ama o teknoloji bir çocuğun nabzını geri döndüremiyor. Yapay zeka üretiyoruz. Ama doğal merhameti kaybettik. Bütün bu sessizlik, bütün bu kayıtsızlık… Artık sadece bir siyasi tutum değil. Bir vicdan çöküşüdür. Tarih seni de yazacak, ama onurlu mu, utanç verici mi? Bugün susan herkes, yarının tarih kitaplarında kara bir leke olacak. Çünkü tarih, sadece ne yaptığınızı değil… Ne zaman sustuğunuzu da yazıyor. Bir çocuk ağlıyorsa, bir anne göğe değil, toprağa bakıyorsa… senin en büyük günahın ekran başında “üzülmek” olamaz.
Ayağa kalk! Ses ver! Çünkü sesin yoksa, insanlığın da yoktur. Büyük işler yapanlar değil, büyük yürek taşıyanlar hatırlanır. Bugün susmak, sadece zayıflık değildir. Bugün susmak, suçtur. Bugün bakıp da görmemek, duyup da konuşmamak, bilip de susmak… en az bomba kadar öldürücüdür. Bir çocuğun kanıyla yıkanan bu çağın adı artık belli, utanılacak insanlık dönemi. Tarihin satırlarında adının geçip geçmemesi değil mesele. Geride nasıl bir iz, ne kadar yürek, hangi değer kaldı?
İz bırakmak için neler yapmalısın.
Ses Ver
Sosyal medya, yazı, sanat, konuşma… Sessizlik değil ses çıkar!
Susmak suç ortaklığıdır.
Bilinçlendir
Yakın çevreni, okulunu, iş yerini bilgilendir.
Filistin sadece haber değil, insanlık meselesidir.
Boykot Et
İşgal politikasını destekleyen markaları, şirketleri, kültürel etkinlikleri bilinçli tüketimle boykot et.
Yardım Et
Güvenilir insani yardım kuruluşlarına bağış yap.
Mama, ilaç, battaniye, temiz su… Hayat kurtarır.
Siyasi Baskı Kur
Milletvekillerine, yerel yöneticilere, karar alıcılara mektup yaz.
İmzalar topla, protestolara katıl.
Hukuki Dayanakları Savun
Uluslararası hukuk çerçevesinde savaş suçu ve soykırım belgelerini destekle, yay.
Medya Eleştirisini Yap
Tek taraflı yayınlara karşı dur. Tarafsız ve insani haber kaynaklarını destekle.
Sanat ve Kültürle Diren
Film, yazı, müzik, sergi, afiş… Sanatın gücüyle anlat.
Çünkü bazı şeyleri sadece rakamlarla değil, duyguyla gösterebilirsin.
Dua Et / Manevi Dayanışma Kur
İnançlıysan, dua et.
Manevi destek de yalnızlığı dağıtır.
Unutma ve Unutturma
Gündem değişse de adalet mücadelesi kalıcıdır.
Filistin meselesi bir “trend” değil, vicdan meselesidir.
SON SÖZ
Ve bir gün tarih soracak:
O gün ne yaptın?
O gün oradaydın…
Peki hangi taraftaydın?