Kanal İstanbul, Türkiye’nin son yıllarda en çok tartışılan projelerinden biri haline gelmiştir. Bu devasa proje, İstanbul Boğazı’ndaki yoğun deniz trafiğini hafifletmeyi ve ekonomik faydalar sağlamayı hedeflese de, ardında ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal tahribatlar bırakma riski taşımaktadır. Savunucuları, Kanal İstanbul’un stratejik açıdan önemli bir fırsat sunduğunu öne sürse de, bu dev yatırımın uzun vadede Türkiye ve çevresi için felakete yol açacağına dair ciddi endişeler bulunmaktadır.

 Sonuç olarak, Kanal İstanbul, tarihe “yüzyılın en büyük yanlışı” olarak geçebilir ve gelecekte unutulacak bir yatırım olarak anılacaktır.

Doğaya yapılan en büyük katliam, Kanal İstanbul’un inşa edilmesiyle İstanbul’un doğal yapısı büyük ölçüde değişecek ve bu değişim çevreye geri dönüşü olmayan zararlar verecektir. Projenin inşa edileceği alanlarda binlerce hektarlık orman, tarım arazisi ve su kaynakları yok olacaktır. Bu durum, yalnızca İstanbul’un ekosistemini etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki biyoçeşitliliği de tehdit altına alacaktır. Kanal İstanbul, doğaya yapılan en büyük katliamlardan biri olarak tarihe geçebilir. Kanalın inşasıyla İstanbul Boğazı’ndaki doğal su akışı değişecek, Marmara ile Karadeniz arasındaki deniz yolu yapay bir şekilde yeniden şekillendirilecektir. Bu durum, deniz ekosisteminin dengesini bozacak ve bölgedeki su yollarındaki doğal dengeyi alt üst edecektir. Ayrıca, su kaynaklarının tahrip olması ve su akışının değişmesi, İstanbul’un su teminini olumsuz etkileyecek,bölgenin kuraklaşmasına neden olacaktır.

Kanal İstanbul’un kısa vadede ekonomik fırsatlar vaat etmesi bekleniyor, ancak bu fırsatların uzun vadede nasıl bir ekonomik fayda sağlayacağı henüz net değildir. Projenin maliyeti oldukça yüksek olup, bu devasa yatırımı karşılamak için önemli bir borç yükü altına girilecektir. Projenin getireceği ekonomik kazançlar, çevresel tahribat ve altyapı maliyetlerinin gölgesinde kalabilir. Bunun yanı sıra, Kanal İstanbul, İstanbul’un mevcut ulaşım ve altyapı sorunlarını daha da karmaşık hale getirebilir. Şu anda bile İstanbul’da trafik, ulaşım ve konut sorunları ciddi boyutlardayken, yeni projelerin yapılması ve büyük bir nüfus hareketliliği, bu sorunları daha da derinleştirecektir. Ayrıca, kanal çevresinde yapılacak yeni yerleşim alanları ve ekonomik merkezler, kısa vadede büyük bir ekonomik büyüme vaat etse de uzun vadede kaynakların tükenmesine ve yaşam kalitesinin düşmesine yol açabilir.

Kanal İstanbul’un inşa edilmesi, yerel halkı doğrudan etkileyebilir. Proje kapsamında yeni yerleşim alanlarının açılması, büyük bir nüfus hareketliliğine yol açacaktır. Bu durum, İstanbul’un mevcut altyapısını daha da zorlayacak ve sosyal gerginliklere neden olabilir. Ayrıca, projeye bağlı olarak, yerinden edilme riskiyle karşı karşıya kalan binlerce insan, yaşamlarını sürdürebilecekleri yeni alanlara taşınmak zorunda kalabilir.

Kanal İstanbul’un sosyal etkileri, yalnızca İstanbul’u değil, çevresindeki diğer bölgeleri de etkileyecek. Bu yerinden edilme ve yeni yaşam alanları kurma süreci, toplumsal huzursuzluk yaratabilir ve İstanbul’un mevcut demografik yapısını değiştirebilir. Şehirdeki sosyal dokunun bozulması, uzun vadede ekonomik ve kültürel olarak geri dönülmesi zor kayıplara yol açabilir.

Kanal İstanbul, Marmara ve Karadeniz arasındaki doğal deniz akışını değiştirecektir. Bu, deniz canlıları için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kanal, su yollarındaki doğal dengeyi bozacak ve bu durum, deniz ekosisteminde çeşitli bozulmalara yol açacaktır. İstanbul Boğazı, uzun yıllar boyunca birçok deniz canlısı için geçiş yolu olmuştur ve Kanal İstanbul, bu türlerin yaşam alanlarını daraltacaktır.

Bir diğer kritik nokta ise, Kanal İstanbul’un İstanbul Boğazı’ndan geçişi zorlaştıracak büyük bir alternatif su yolu oluşturacağı için, deniz trafiğinin daha da yoğunlaşacağı ve deniz kazalarının artacağı endişesidir.
Ayrıca, Kanal İstanbul’un inşa edilmesi, deniz canlılarının göç yollarını değiştirecek ve bazı türlerin yok olmasına neden olabilir. Ekosistemdeki bu tür değişiklikler, sadece yerel balıkçılık sektörünü etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki turizm faaliyetlerine de olumsuz yansıyacaktır. Bu da, çevresel etkilerin sadece doğa değil, insan yaşamı üzerinde de ne denli derin izler bırakacağına işaret etmektedir.

Doğa her zaman hakkını insanoğlundan geri alır. Kanal İstanbul, insanın doğaya karşı yaptığı büyük bir müdahale olarak öne çıkmaktadır. Ancak tarih, doğanın insanoğlunun bu tür hatalarına karşı her zaman geri dönme gücüne sahip olduğunu gösteriyor. Doğa, ekosistemin dengesini bozan her müdahaleyi bir şekilde telafi etmeye çalışacak, ancak bu süreç çok uzun zaman alabilir ve geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir. Kanal İstanbul, tarihteki en büyük yanlışlardan biri olarak kaydedilebilir ve gelecek nesillere önemli bir ders bırakacaktır.

Kanal İstanbul, çevresel, ekonomik ve sosyal açılardan doğuracağı zararlara rağmen, çok büyük bir yatırım olarak görülmektedir. Ancak bu yatırım, sadece kısa vadede elde edilecek birkaç fırsattan ibaret kalacak ve uzun vadede doğacak zararlarla birlikte unutulacak bir hataya dönüşecektir. Doğa, her zaman insanoğlunun hatalarını geri alacak ve bu proje tarihe yalnızca bir yanlış yatırım olarak geçecektir. Kanal İstanbul, belki de Türkiye için büyük bir hata olarak kayıtlara geçecek ve ilerleyen yıllarda unutulmuş bir proje olarak anılacaktır.

Zaman içinde, doğa her şeyin bedelini sessizce geri alır. İnsanlık, doğayı değiştirme gücüne sahip olsa da, doğanın kendisini yenileme ve dengeleme gücü her zaman daha baskın olmuştur. 

Çünkü doğa, insana her zaman sessiz bir şekilde geri dönme gücüne sahiptir.

Ozon tabakasını bozmakla insanoğlu salgın hastalıklara ve küresel kuraklığa nasıl neden olduysa Trakya çöl olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Yerküre bağıra bağıra insanoğlunu yeryüzünden atacaktır. Çünkü insanoğlu doğaya işkence etmektedir.
İstanbul depremi doğanın çığlığıdır, bu çığlığa sessiz kalmayalım !