Çocukların, oğulların, gençlerin kanlarının akması sürüyor, ülkemizde, bazı koşularımızda, binlerce kilometre uzakta, denizler, dağlar ötesi  topraklarda. Kan varsa, oralarda gözyaşı da vardır. Annelerin, babaların, kadınların, erkeklerin gözyaşları.

Evimiz Türkiye, kentleriyle köyleriyle çöplüğe, sigara izmariti mezarlığına döndü.

Türkiye dahil, hemen hemen her ülkede, adalet sağlanmış değil.

İnsana yönelik adalet yok. Acaba, hayvana, doğaya, çevreye yönelik adalet sağlandı mı?

Ülkemin kahvehaneleri, hastaneleri ve hapishaneleri insan dolu. Dünya hapishanelerinde tutsak olarak yaşayan, inandıklarını, düşündüklerini söylemek yürekliliğini gösteren kadın-erkek; gazeteci, hukukçu, siyasetçi, sanatçı, eğitimci, bilim insanı, acaba bu yazıyı hazırladığım akşam saatlerinde neler çekiyorlar, ailelerinden, arkadaşlarından ve özgürlükten uzakta ne yapıyorlar?

Sokaklarda acaba, kimi af, kimi yakalanmadığı, kimi yakalanamadığı, kimi suçunun hukuktaki karşılığını almadığı için kaç katil dolaşıyor, şu anlarda kaçı yemek yiyor, kaçı aile yuvasında çay veya kahve içiyor, kaçı yeni suçlular yetiştirmek için çalışıyor.

Bugün 2024 takvim yılının son günü. 2025 coşku ile karşılanacak.

Sokakları, parkları, yaşadığı alanları çöplüğe çeviren insan türünden kaçı kirletmeyi sürdürecek. Silahlar susacak mı, yoksa kan ve gözyaşı akacak mı yine?

Gece yarısı saat 24.00’te, kan, gözyaşı, insan, hayvan ve doğa kıyımı, toprak, su ve hava kirliliği içinde yaşanan 2024 takvim yılını geride bırakacak, 2025 yılına gireceğiz.

2025 yeni bir yıl mı olacak? Bunca kan, gözyaşı ve kirliliğin yaşanacağı bir takvime, yeni yıl nasıl denir? Keşke, her şey şiddetsiz bir şekilde yeniden başlayabilse.

Dünya’yı, yerin üstündeki gerçek cehenneme çevirenleri kim durduracak? Cehennemi, eski diyeceğimiz, geçen yıl diyeceğimiz 2024 yılı mı üretti ki, ikiz kardeşi 2025’te cennet gibi olmayı bekleyelim. Suçu 2024’e yüklemek, güzellikleri, iyilikleri, sevgiyi, dostluğu ve barışı da 2025 yılından, hem de hiçbir çaba göstermeden, örgütlü, iletişim ve dayanışma içinde olmadan beklemek de insana asla yakışmıyor.

Kan ve gözyaşını, haksızlıkları, yoksullukları, yoksunlukları, adaletsizlikleri, tek kelime ile şiddeti üreten insan soyu değil mi? Evet. O zaman, insan soyu, 2025 yılından değil, kendisinden beklemeli. “Ben ne yapabilirim” değil, “Biz ne yapabiliriz” diyerek, kadın-erkek birlikte ve dayanışma içinde, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddeti sonlandırmalı, yazılarımda ve konuşmalarımda sıkça dillendirdiğim gibi, gerçek insanlık tarihini sıfırdan başlatmalıdır.

Evet, herkes bilmelidir ki, temelsiz ve gerçekleşmesi olanaksız gibi görünse de, “İnsanlık tarihi henüz başlamadı, yaşanan insanlık tarihi değil, insanın tarihidir. Gerçek insanlık tarihi, insana, hayvana ve doğaya yönelik şiddetin her yerde sonlandığı gün yeniden başlayacak” sözünü ilk söyleyen ve yazan benim, başkaları veya başkası değil.

Mutlaka ve mutlaka, milyonlarca, milyarlarca yıl sonra olsa da, şiddet bitecek, sevgi, dostluk ve barış sağlanacak, işte o zaman gerçek insanlık tarihi başlayacaktır.

Türkiye’nin, bu tarihin başlamasına önemli katkılar yapabilecek, eğitimde, din anlayışında, siyasette ve toplumda yalanları, iftiraları ve sahtecilikleri önleyebilecek bilgili, duygulu ve yürekli insanları bulunmaktadır. Bu insanlar, Türkiye’yi yerin üstündeki gerçek cennet haline getirecek olan melekleşmiş yurttaşlarımız, farklı annelerden, babalardan doğsak da kadın-erkek kardeşlerimizdir. Silahsız ve şiddetsiz emek ve ömür verecek, bugünkü kardeşlerimiz veya gelecekte doğacak torunlarımız, gönül torunlarımız.

Yönetimleri silah zoru ile sürdürenlerin, hatta değiştirenlerin, Dünya’yı, belki de   uzayı ağır silahların deposu haline getirmeye çalışanların, inançlara ve yaşam biçimlerine silah ve şiddetle baskı yapanların, kan ve gözyaşı dökülmesine neden olanların, adaleti sağlamaları beklenirken adaletsizliği, hukuksuzluğu, yalanı ve aldatmayı sürdürenlerin, hakları çiğneyenlerin, yeni yılın son ve ilk saatlerinde bile çılgıncasına, yaşadığı alanları kirleteceklerin, siyasette, eğitim-öğretim kurumlarında, kamu kuruluşlarında ve yerel yönetimlerde bu tutumları sadece izleyenlerin varlığına karşın başarılacaktır, temiz, yeşil, kan ve gözyaşının bulunmadığı Türkiye ve Dünya.

2025 yılı değil, sizler veya gelecek kuşaklar başaracaktır mutlaka. 2025 veya sonraki yıllardan asla beklemeyin, asla.

Haydi, yerin üstündeki gerçek cennet için haydi, melekleşmiş insanlar, haydi…