İnsanlarla iletişimde empati duygusunu ön plana çıkartmayı da amaçlayan proje kapsamında üniversite öğrencileri gönüllü olarak, huzurevi sakinlerini ziyaret ederek, sohbet edip, farklı aktivitelerde bir araya gelip onların sosyalleşmesine katkı sunuyor.
Huzurevi sakinleri "torun" hasretini giderirken, öğrenciler de "dede-nine" sıcaklığını yaşayarak birbirlerine "yaren" oluyor. Sık sık huzurevinde yarenlerini ziyaret eden öğrenciler, zaman zaman sakinleri arayarak da dertleşip sohbet ediyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Göztepe Semiha Şakir Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Emel Miroğlu, AA muhabirine, yaşlıların duygusal bağa ihtiyacı olduğunu için "yarenlik" sistemini hayata geçirmeye karar verdiklerini söyledi.
Miroğlu, bu kapsamda ilk etapta kurum içinde sistemi geliştirdiklerini, fakat bunun yeterli olmadığını fark ettiklerini ifade etti.
Bunun üzerine İstanbul 29 Mayıs Üniversitesiyle işbirliği yaptıklarını belirten Miroğlu, "Yarenlik, yandaşlık, sırdaşlık, uzun süreli sevgi ilişkisi. Üniversite, bize başvurarak sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirmek istediklerini söyleyince 'Böyle bir projeyi onlarla birlikte yürütebiliriz' dedik. Onlara 'Yarenlik' projesi yapıp yapamayacağımızı sorduk, onlar da olumlu baktı. Bunun üzerine hukuk fakültesi öğrencileriyle 'Yarenlik' projesini başlattık." dedi.
Miroğlu, ilk olarak gönüllü olarak bu sisteme dahil olan öğrencilerle tanıştıklarını, özellikleri ve ilgi alanlarını öğrenerek, onlara en uygun yaşlıyı tespit edip birbirlerine yaren yaptıklarını anlattı.
"Yaşlılarımız tek başına kaldığında geçmişle hesaplaşmaya başlıyor"
Yarenlik projesinin düzenli kurulan bir sevgi ilişkisi olduğunu kaydeden Miroğlu, huzurevi sakinlerine bu projenin çok iyi geldiğini dile getirdi.
Miroğlu, kuruluşta pozitif psikoloji uyguladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Çünkü yaşlılarımız tek başına kaldığında ya geçmişin karanlık sularına dalıp geçmişle hesaplaşmaya başlıyor ya da gelecekle ilgili kaygılara kapılıyor. Bizim istediğimiz, anda kalmaları. Anda kalabilecekleri çeşitli yaşlı atölyeleri yaptık ama bu ilgi alanlarını yaparken de elbette bu başarılarını, bu öyküleri birileriyle paylaşmak istiyorlar. Birilerinin de yaptıklarını görmesi gerekiyor, bu motivasyon çok önemli. Biz buna 'yaşlının güçlendirilmesi' diyoruz. Yaşlının iyi olan yönlerinin çıkartılması, bu konuda onu cesaretlendirmek, iyi gittiğini onu hissettirmek gerekiyor. Bu sadece bizim dememizle olmuyor. Başka yerlerden gelip onları gören, onları cesaretlendiren insanlara ihtiyaçları var. İşte gençlerimiz de bunu sağladı. Sadece bu karşılıklı bir hoş sohbetin ötesinde aktif yaş almanın bir parçası olan yaşlının güçlendirilmesine yönelik bir çalışma oldu. Sakinlerimizin halini sormaktan, geçmişteki anılarını dinlemekten, küçük sorunlarını öğrenmekten, birçok şeye uzanan, düzenli, devam eden bir ilişki bağı bu."
Toplu yaşamanın zor olmasından kaynaklı zaman zaman yaşlı çatışmalarının yaşandığını anlatan Miroğlu, yaşlıların öfkelerini yöneticilerle son anda paylaştığını söyledi.
Miroğlu, yaşlıların bu sıkıntıları yarenleriyle erken paylaştığını belirterek, "Biz de bunları erkenden öğrenmiş oluyoruz ve sorunu çözebiliyoruz, büyümeden erken müdahalelerini yapabiliyoruz. Yaşlılarımız bir şikayet ile geldiğinde 'Yareninle paylaştın mı' diye soruyoruz, 'Keşke paylaşsaydın' diyoruz. 'Evet' diyor." diye konuştu.
"Yarenleriyle gözlerindeki yaşam ışığı daha çok arttı"
Huzurevlerinde sakinlere güvenli ortamların sağlandığını kaydeden Miroğlu, yaşlılar için sevginin, duygusal bağın çok önemli olduğunu ifade etti.
Bu duygusal bağı yarenlerin verdiğini aktaran Miroğlu, "Sakinlerimizin gözlerindeki yaşam ışığı yarenleriyle daha çok arttı. 'Etkinliklere katılır mısın?' diye sorduğumuzda bazen 'İstemiyorum.' diyenler bir bakmışım bir gün yoga atölyesinde, bir gün başka atölyede. Birisi süslenip püsleniyor 'Neden?' diyorum, 'Yarenim geliyor.' diyor. Yarenlik onlara çok iyi geldi. Amacımız yıllara hayat katabilmek." dedi.
Miroğlu, yarenler arasında hiç yaşlılarla bağ kurmamış öğrencilerin de bulunduğunu, gençlerin yarenlik sistemiyle yaşlılarla nasıl iletişim kurmaları gerektiğini öğrenip empati yapabildiklerini dile getirdi.
"Bu bir iyilik hareketi"
Yarenlik sisteminin gençler için de önemli bir deneyim olduğunu vurgulayan Miroğlu, "Zamanlarından, derslerinden feragat edip hiç tanımadıkları bir insanı saatlerce dinliyorlar. Askerlik anılarını, ilk aşklarını, eşlerini, çocuklarını dinliyorlar. Çok ciddi buna zaman veriyorlar ve hatırlamaları da gerekiyor. Çünkü sonraki süreçte devam edecek. Sakinlerimiz 'Hatırladın mı sana şunu demiştim.' diyor. Bu çok ciddi bir iyilik hareketi." ifadelerini kullandı.
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi'nden Dr. Öğretim Üyesi Arzu Öztürk de 70 öğrencinin huzurevi sakinlerine yaren olduğunu, yaş almış kişilerle zaman geçirerek onları dinlediklerini, bazen okey oynadıklarını bazen de atölyelerde zaman geçirdiklerini söyledi.
Öztürk, projeyle öğrencilerin empati yapma yeteneklerinin geliştiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Yaş alan bireyleri hayata bağlamak, enerji vermek ve bir taraftan da tabii ki kendi hayatını görmek ve öğrenmek açısından çok önemli bir proje. Çekirdek aile yapısı içinde genelde büyüklerden uzak büyüyor gençlerimiz. Çocukluktan itibaren belki senede bir kere görüyorlar. Bu vesileyle aslında hem kaybettikleri dedelerine, büyüklerine kavuşmuş olduklarını bizzat ifade ettiler. Yaşlılığın nasıl bir şey olduğunu, kendi hayatlarının aslında nasıl bir şey olduğunu, hayat deneyimleri, tecrübeleri açısından çok olumlu geri dönüşler var. Olumlu anlamda farklı ilişkiler, duygusal bağ kuruluyor. Telefonla da görüşüyorlar, irtibat halindeler. Bu tür projelerin huzurevlerinde artmasını, yaşlılarla daha çok ilgilenilmesini isterim."
"Yarenlik ilişkimiz, dede-torun ilişkisine döndü"
Hukuk fakültesi öğrencisi Zehra Ceren ise yarenleriyle sohbet ederek onların yaşam hikayelerini dinlediklerini, dertlerine ortak olduklarını söyledi.
Ceren, onların yaşam hikayelerinden esinlendiklerini belirterek, "Farklı yaş gruplarıyla entegre oluyoruz. Onlar bize göre çok daha tecrübeli, biz onlara göre çok toyuz. Bu şekilde birbirimizle çok güzel bir iletişim yakaladık. Bizim yarenlik ilişkimiz dede-torun ilişkisine döndü. Sohbet ettikçe onlar çok mutlu oluyor. Çünkü onların farklı yüzlere, farklı kişilere, farklı dinamiklere ihtiyaçları var." dedi.
Birbirlerine ilaç olduklarını aktaran Ceren, "Onların yüzündeki ufacık bir mutluluk bile bizim için çok önemli. Aynı zamanda onlar da bize çok iyi geliyor. Kesinlikle birbirimizin hayatlarına dokunuyoruz. Tecrübelerinden bahsediyorlar, yeri geldiğinde öğüt veriyorlar. Ben bir şey yaşadığım zaman hemen koşa koşa buraya geliyorum, 'Hayri Amca bugün böyle bir şey yaşadım.' diyorum. O çözüm üretmeye çalışıyor. Çok güzel bir ilişkimiz var." diye konuştu.
Öğrencilerden bazıları da huzurevi sakinlerinin hayat hikayelerini dinlemenin aile varlığının kıymetini bilmelerini sağladığını, zamanla dede torun olduklarını, proje sonrasında da yarenleriyle iletişimlerini kopartmayacaklarını belirtti.
Huzurevi sakinleri de yarenlerinin kendilerine çok iyi geldiğini, güzel zaman geçirerek sohbet ettiklerini, birbirlerine arkadaş olduklarını belirterek, gelecekleri günleri heyecanla beklediklerini kaydetti.
Muhabir: Şaduman Türkay