*Yazıya yukarıdaki tanımı açıklayarak başlayalım; sürekli olarak şişirilmiş kişisel yetenek, ayrıcalık veya yanılmazlık duygularıyla karakterize, sarsılmaz bir inanç.
İnsanlığın kendi sonunu hazırlayan en büyük sorunu, işte bu tanımın karşılığıdır. Neden mi?
Tarlası, tapanı, parası, pulu yoktur ama bir sürü çocuk yapar. Muhteşem (!) genlerini birilerine aktarmak, soyunu sürdürmek ister. Bilinmek, tanınmak, anılmak ister. Ona neymiş; aile planlamasından, yiyeceğin yetip yetmeyeceğinden, gezegenin dengesinden, o bebelerin geleceğinden.
Gün gelir tarla sahibi olmak ister ya da var olan tarlası ona yetmez. Bakar boş ver yok, yakar etrafındaki ağacı, ormanı. Dünya nasılsa onun için vardır. Ne çevreyi düşünür ne de sonrasını.
En akıllısı odur. Boş bir arazi çevirir. Tapulaştırmaz, vergi vermez. Hatta belediyeden hizmet bekler utanmadan. Nasılsa habire seçim vardır. Birileri gelir, iki oy karşılığı tapusunu veriverir, belediye de hizmetini götürüverir. Birden bire bu adaletsizlikle milyoner oluverir.
Unutur kendi garibanlığını. Parayı buldu ya, açıverir bir iş yeri. Çalışanın emeğini görmezden gelir. Maaşı lütufmuş gibi verir… Bir bakmışsın kovuverir. A aaa o da ne? Meğerse seni sigortasız çalıştırmış, haklarını yemiş, üç kuruş bile vergi vermemiş.
Bunlardan bazıları bir anda siyasetçi olmaya karar verir. İnanmazsınız bazıları da seçilir. Yine inanmazsınız, bazıları da hiç ortada görünmeden, deve ve hamuduyla ilgilenir. Eee bu tiplerin yöneteceği ülke de durduk yere boka sarıverir.
Siyasetçi olan birdenbire başka bir ülkeye gıcık olur, çıkarı ters düşer, ilahi işaretler yaratır veya canı öyle ister. Ülke vatandaşı bir anda kendini savaşın içinde bulur. Yanlış anlaşılmasın, sadece vatandaş kendini savaşın içinde bulur. Yoksa onun tuzu her daim kurudur.
Her şeyi tamamdır artık ama yetmez, yetinemez. Bakar etrafına, görür, kediyi, köpeği ve der ki; “bunları neden öldürmeyeyim?” İnsanı göz kırpmadan ölüme gönderen, hayvana acır mı hiç? Bildiği tek şeyi yapar; ÖLDÜRÜR. Bunun için de binyıllardır kendi egosuyla oluşturduğu yasaları ve sadece kendine işleyen adalet mekanizmasını kullanır. Durumu hukukileştirir.
Tarihin en güzel tarafı; tekerrür etmesidir. Ders alınmayan her geçmiş kırıntısı, gün gelir başa bela olur. İnsan, Tanrı Sendromuyla yaşayadursun, Tanrı ve Doğa, önünde sonunda intikamını alır. Yaşadığımız her kötülük, akılsız başımızın sonudur.