Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, tarımın yeni mottosunu “Sen üret yeter” olarak açıkladı ve burada kastedilenin sen üret gerisini unut olduğunu söyledi.

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, tarımın yeni mottosunu “Sen üret yeter” olarak açıkladı ve burada kastedilenin sen üret gerisini unut olduğunu söyledi.

Oldu paşam, çiftçi üretsin gerisini düşünmesin, sonra boyunun ölçüsünü icra dairesinde alsın değil mi?

Sadece bu söz ve yaklaşım bile Tarım ve Orman Bakanının ülke gerçeklerinden ne kadar habersiz olduğunun kanıtıdır.

Çiftçilik zor zanaattır, yoğun bilgi, emek ve mesai ister birde üstüne üstlük bu günün şartlarında parayı gömecek hasat zamanında kar elde etmeyi umacaksın. Sonuç olarak çiftçi Hilal-i Ahmer hayrına üretim yapmaz, hem geçimini sağlamak ve hem de kar etmek derdindedir. Çiftçi kar etmek derdindedir çünkü artık çiftçi geleneksel yöntemler ile el emeğine dayanarak üretim yapan eski çiftçi değildir. Bu devirde çiftçilik yapacaksan yatırım yapmak, traktör, biçerdöver, mibzer, pulluk vb. makineler almak ya da sera vb. inşaatlar yapmak zorundasın. Üstelik bununla da bitmiyor üretim yapabilmek için enerji kullanmak, akaryakıt ve elektrik faturası ödemek, işçi çalıştırıp maaş vermek zorundasın. Çiftçinin üretim yapabilmek için muhtaç olduğu tohum, ilaç, gübre hep satın alınması gereken sınai mamuller. Yeter mi yetmez ürettiğin ürünleri pazara ulaştırabilmek için nakliye ödemek, komisyoncular ile çalışmak zorundasın. Kısacası bu gün çiftçilik yapabilmek için nereden baksan küçük çaplı bir yatırımcı olman, bu yatırımı yönetebilecek finansal okuryazarlık ve iş yönetimi kapasitesine sahip olman gerekmektedir. Üstelik tarımsal üretim uzun dönemli bir iştir, bu gün harcar en az altı ay sonra gelir elde edebilirsin bu noktada üretimin doğal afetlerden hastalığa kadar birçok dış tehdide açıktır.

Üstelik ne üreteceğini bilmek ve kaça satabileceğini öngörebilmek çok ama çok zordur, ciddi bilgi ve planlama gerektirir.

Bu gün Türkiye’de birçok çiftçi zarar ettiğini, borca battığını, iflas ederek atadan dededen kalma topraklarının icra dairesi tarafından haraç mezat satılmasını seyretmek zorunda kalmaktan korktuğunu beyan etmektedir. Çiftçide bu korku varken nasıl cesaret edip üretim yapsın?

Tarım bakanlığına bakarsan çiftçinin hali gayet iyi, bir şikâyeti de yok, bakanlık üzerine düşeni yapıyor oysa gerçekte çiftçi dert küpü, yana yakıla derdini anlatmaya çalışıyor.

Bence de devlet tüm kurum ve kurumları ile tarım konusunda sınıfta kalmıştır üzerine düşeni yapmamakta ya da yapamamakta, çiftçinin üretmesi için gerekli şartları oluşturamamaktadır.

İktidarın tek yaptığı tarımsal ürün fiyatları yükseldiği zaman tüketiciden tepki almamak, enflasyonist etkiyi bastırmak adına çiftçiyi, besiciyi ithalat ile terbiye etmeye çalışmaktır.

İthalata yönelik tarım politikaları eleştirildiği zaman Tarım Eski Bakanı Bekir Pakdemirli, “bu ‘Saman ithal ettiniz, buğday ithal ettiniz’ diyenlere karşı şunu söylüyorum, Türkiye’de para var ki ithalat yapabiliyor” demişti.

Yeni Bakan Kirişci ise, Türkiye’nin nüfusunun 2002’den bu yana 65 milyondan 85 milyona yükseldiğini, ülkede misafir olarak yaşayanlar ve turistlerle gıda ihtiyacının giderek arttığını söylemektedir. Bu noktada Kirişci “Sözde bazı aklı erenler diyorlardı ki ‘Sizin tarımsal hasılanız ne kadar? 30 milyar dolar. 35 milyar dolar veririz dışarıdan satın alırız.’ Oysa pandemi ve Rusya savaşı gösterdi ki bizi doyuran, eli öpülesi üreticilerimizdir.” Demektedir.

Görünen o ki gerçekler yavaş yavaş iktidarın kafasına dank etmektedir. Gıda meselesinin şakaya gelmeyeceğini, tarım sektörünün son derecede stratejik bir sektör olduğunu anlamaya başlamaları ve son derecede başarısız olan eski bakanı görevden almaları son derecede makuldür.

Fakat bu noktada bile iktidar hala orta sahada top çevirmekte, tarımsal üretim konusunda üreticiyi destekleyecek, önünü görmesine yardımcı olacak önlemleri hala almamaktadırlar. Bu tavırları sürerse daha çok köylü çiftini çubuğunu bozar, üretimden çekilir ve kentlere göç etmeye başlar ve o saatten sonra bu olguyu geri çevirmek de mümkün olmaz.