Allah, kâinatı yaratırken erkek ve dişi olmak üzere iki ayrı cins yaratmıştır. Bütün dünya, bu iki ayrı cinsin birleşmesi sonucunda oluşmuştur. İnsanlar da bu birleşmenin sonunda meydana gelmiştir. Erkek “baba”, dişi ise “ana” ismini almıştır. Yaratan tek Allah’tır. Biz Müslümanlara göre rızkı veren de yalnızca Allah’tır.
Çocuk, dünyaya gözünü açmadan önce bile, bilim insanları anne karnında eğitimin başladığını kanıtlamışlardır. Çok okuyan insanların çocuklarının, diğerlerine göre daha başarılı olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda, çocuğun karnını doyuran anne; onu sevgiyle kucaklayan baba, doğduğu ilk günden itibaren eğitime başlamış olur. İyi eğitenler, iyi insan yetiştirir. Eğitim, yedi yaşına kadar aile kontrolünde devam eder, sonra okulda ve sosyal çevrede sürer. Elbette ailenin takibi de devam etmelidir. Bence eğitim, insan ölünce biter. 90 yaşında bile okuyup yeni şeyler öğrenebiliriz. Öğrenmenin yaşı yoktur, yeter ki okuyalım.
İyi eğitim almamış, okuma alışkanlığı olmayan insanlar, nereye çekersen oraya giderler. Genellikle iyi insanlardan kaçar, kötü olanlarla bir araya gelirler. Nasıl ki içki içenler genellikle içki içenlerle, ibadet edenler camide, kumarcılar kumarhanede buluşuyorsa; kötü insanlar da birbirini çeker. Çünkü onlar, düzgün insanlardan ayrılmış, kendi dünyalarını kurmuşlardır. Her şeyin farkındadırlar; günah işlediklerini bilirler. Dünya malı gözlerini kör etmiş, ellerine geçen paranın haram olduğunu inkâr ederek kendilerini kandırırlar. Haramın hayrı olmadığını yaşayarak anladıklarında iş işten geçmiş olur. Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Son pişmanlık fayda etmez. Geriye baktıklarında çaldıkları hiçbir şeyin kendilerine ait olmadığını fark ederler. Ancak o vakit iş işten geçmiş olur. Öyle bir an gelir ki, kendi parası zannettiği bankadaki parasını bile kullanamaz. “Bunadı, ne yaptığını bilmiyor, parayı ne yapacak?” derler ve parasını vermezler. O zaman, haram yiyen, kul ve yetim hakkı yiyen her şeyi anlar; fakat artık hiçbir şey yapamaz. Ölmek ister ama bu da o kadar kolay olmaz. Bu dünyada yaptıklarının cezasını çekecektir.
Fakat bence en acı olan, haram mal ve paranın kalanlara da hayır getirmemesidir. Hiç günahı olmayan, hiçbir şeyin farkında olmayan insanların, atalarından kalan haram mallar yüzünden mağdur olduğunu gördüm.
Şimdi görevini kötüye kullanıp bazı insanlara zarar verenler bilmelidir ki, insanların bir sivilceye bile gücü yetmez. Allah her şeyi bilendir, görendir; hesap ve ceza gününün sahibidir. O ne yaparsa güzel yapar. Zalimlerin sonu hüsrandır.
Devlette görev alanlar, makam ve mevki sahibi olanlar, kanunlara uymalıdır. Amirlerinizin verdiği emirlerde kanuna aykırılık varsa, itiraz edin. O emri uygulamayın, yazılı emir isteyin. Sorumluluk, kanunsuz emir verendedir. Günah da onundur. Eğer amirinizin verdiği kanunsuz emri yerine getirirseniz, dönülmez bir yola girmiş olursunuz. Bir gün devir değişir ve en büyük cezayı siz çekersiniz. Bilin ki mazlumun ahını aldığınızda kurtuluş yoktur. Cehennemi bu dünyada yaşamaya başlarsınız. Suçlu aramayın, suçlu sizsiniz. Günahkâr aramayın, günahkâr sizsiniz.
Her gün o kadar önemli olaylar oluyor ki, gündemdeki diğer önemli olaylar unutuluyor. Ben anayasa komisyonunda görev alanlara bir vatandaş olarak, anayasada görmek istediğim bazı maddeleri ara ara yazacağım. Daha önce eğitimle ilgili düşüncelerimi paylaştım, şimdi adaletle ilgili isteklerimi yazacağım.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Oluşumu:
-
2 üye Danıştay’dan, 2 üye Sayıştay’dan, 2 üye Yargıtay’dan kendi aralarında seçimle belirlenecek. Adalet Bakanlığı’ndan 1 müsteşar yardımcısı olacak. Geri kalan üyeler, hâkim ve savcılar tarafından milletvekili seçimindeki gibi doğrudan seçilecek. En az 20 yıl hâkimlik yapmış ve kararları Yargıtay’dan dönmemiş kişiler arasından seçilmelidir.
-
Hâkim ve savcılar:
-
İlk olarak nüfusu 50 binin altında olan Doğu Anadolu ilçelerinde 3 yıl görev yapmalı.
-
Sonra nüfusu 200 binin altında olan yerlerde 3 yıl.
-
Ardından nüfusu 2 milyonun altında olan illerde 9 yıl.
-
Nüfusu 2 milyon ile 5 milyon arasında olan yerlerde 5 yıl görev yapmalı.
-
En sonunda ise 5 milyonun üzerindeki illere, en az 20 yıl hizmeti olan, sicili düzgün hâkim ve savcılar atanmalıdır.
-
-
Hâkimler, baktıkları davaları —teknik konular hariç— en fazla 3 ay içinde sonuçlandırmak zorundadır (ABD sisteminde olduğu gibi).
-
Bir yıl içinde 10’dan fazla kararı Yargıtay’dan dönen hâkimler, sınıf ve kademe kaybedecektir.
-
Bir yıl içinde hiçbir kararı bozulmayan hâkimler, kademe ve maaş artışıyla ödüllendirilecektir.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Anayasa Komisyonu bu gibi düzenlemelerle, hâkim ve savcıların itibarını artırabilir.
Dünya Kulüpler Şampiyonası başladı. Ne yazık ki Türkiye bu organizasyonda yok. Ama bence daha da acı olan, bir Türk hakemimizin de yer almaması. Eskiden Cüneyt Çakır, mutlaka bu tür şampiyonalarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ederdi. Hakemlerimizin çaldığı düdükler yalnızca kendilerini değil, bizleri de ilgilendiriyor. Dünyanın Türkiye’den bahsetmemesi hepimizi rahatsız ediyor.
Beşte beş yapan Kadın Voleybol Milli Takımımızla iftihar ediyorum. Kendilerinden sonra gelecek nesilleri de yetiştirdikleri için bir kez daha gurur duyuyorum. Hepsinin gözlerinden öpüyor, Allah’a emanet ediyorum. Bize en büyük gururu yaşatıyorlar. Ne mutlu Türk’üm diyene!
Dilerseniz bu metni köşe yazısı formatına da çevirebilirim. Başlık ve alt başlıklarla bölerek görsel olarak da zenginleştirebilirim. İsterseniz haberleştirebilir ya da öne çıkan fikirleri daha da sadeleştirebilirim.