Suriye İç Savaşı 2011 yılında başladı, biz de anlamlandıramadığım (!) bir şekilde kapılarımızı savaştan kaçanlara, plansız...

Suriye İç Savaşı 2011 yılında başladı, biz de anlamlandıramadığım (!) bir şekilde kapılarımızı savaştan kaçanlara, plansız programsız sonuna kadar açtık.

Avrupa “bana gelmesinler, para verelim sizde kalsınlar” dedi, biz de Kabul ettik. Binlerce sığınmacı Akdeniz de boğuldu gitti, yollarda öldü, küçücük çocukların casız bedenleri kıyılara vurdu.

Sonra ABD Afganistan’ı terk etti, oradan da bonus sığınmacılar geldi. Nedense, Müslüman ülkelerdeki iç savaşlardan, karışıklıklardan kaçıp Batıya sığınmak isteyenler bize geldi.

Kesin rakamın bilinmemesine rağmen 5 ila 10 milyon arasında mülteci olduğuna dair rakamlar havada uçuşuyor. Toplam nüfusun neredeyse %10’u gibi bir insan grubunun girişinin altından kalkılınması oldukça güç sosyal ve ekonomik sonuçlar yaratması beklenmiş olmalıdır.

Mülteci konusunda yapılmış olması gereken plan ve programların “şu kadar harcadık daha da harcarız”ın ötesinde sosyolojik, ekonomik ve kültürel konuları içerecek şekilde hazırlanmış olması gerekirdi veya geleceğe yönelik olarak da hazırlanması gerekir.

Sosyal ve kültürel sorunlara (mesela mültecilerin dünyaya bakış açıları, kurallara yaklaşımları vs) girmeden bazı ekonomik sorunlar diğer şeyler sabit diyerek şöyle özetlenebilir:

İstihdam Sorunları: Milyonlarca insan bir şekilde çalışıp geçimini temin etmek zorunda olduklarından emeklerini arz edeceklerdi ve ettiler de. Yani iş gücü arz eğrisi sağa kaydırdılar ve süreç ücretler üzerinde aşağı doğru bir baskı oluşturmuştur.

İstihdam konusunun yarattığı ikinci problem ise göçün yerli işsizliğe olan katkısıdır. Özellikle sigortasız ve düşük ücretli işlerde çalıştırılmaları nedeniyle düşük ücretli emek arzında bulunan gruplarda işsizlik oranlarını artıcı yönde katkı yaptıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Kayıt dışı çalıştırılmaları yüzünden de vergi kaybı ve sigorta prim kaybından da bahsetmek yerinde olacaktır. Vergi kaybının sonuçlarını biliyoruz. Prim kaybının sonucu ise SGK’nın finansman sorunlarının ağırlaşmasını işaret etmektedir.

Talep Sorunu: Ekonomiye Giriş ders kitaplarının ilk konularında anlatıldığı üzere

nüfustaki bir artış talep eğrisinin sağa kaymasını getirir. Arz eğrisinin kaymadığı (veya az kaydığı) durumda, nüfustaki bu artış piyasadaki fiyatların artışını ve ardından da enflasyonu tetiklemesini beklemek normaldir.

Kişi Başı Gelir Sorunu: Göçmenlerin hayatlarını kazanmak için çalıştıkları ve tükettikleri düşünülürseGayri Safi Milli Hasıla’ya da katkı yaptıkları açıktır. Ancak kişi başı gelirin hesaplanmasında bir sorun ortaya çıkmaktadır. TÜİK tarafından ilan edilen kişi başına gelir rakamlarında, göçmenlerin GSYH’ya katkıları dikkate alınırken, bölüşüm konusunda dikkate alınmamalarıdır. Dolayısıyla kişi başına milli gelir rakamlarının olduğundan yüksek çıkıyor olmasıdır.

Sonuç olarak mülteci sorunu ekonomik ilişkileri ve yapıları derinden etkilemiştir ve etkileyecektir. Dolayısıyla konunun son derece kapsamlı, çok katmanlı bir sorun olarak ele alınması şarttır. Aksi halde toplumsal ve ekonomik faturasının çok fazla olacağı dikkate alınmalıdır.