Bugün 3 Haziran 2024
Türk şiirinin Dünya’da tartışmasız en büyük şairlerinden Nazım Hikmet 3 Haziran 1960 tarihinde Moskova’da vatan hasretiyle ölümünün üzerinden 64 yıl geçti. Nazım Hikmet’in dedesi Nazım Paşa 1896-1898 yılları arasında, görevlerindeki başarıları nedeniyle Adana Vilayetine bağlı Mersin Sancağına Mutasarrıf (bugünkü kaymakamlık) olarak atanmıştır. Mersin, 1860'lı yıllarda başlayan, Amerikan iç savaşı sonrası Çukurova’da başlanan pamuk üretiminin ihracat kapısı ve Doğu Akdenizin yıldızı parlayan ticaret merkezidir. Artan dış ticaret hacmi, adli ve ekonomik kapitülasyonların sağladığı kolaylıklar nedeniyle, Nazım Paşa Döneminde Mersin’de, 1893 tarihinde açılmış Düyun-u Umumiye Mersin Şubesi ile 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acente ve temsilcilikler vardır(*).
Bu temsilciliklerde çalışanlar doğal olarak yabancılar, çökmekte olan imparatorlukta kendilerini çok ayrıcalıklı görmekteydiler. Nazım Paşa döneminde yaşanmış bir olay, o dönemin atmosferini ve yabancıların Mersinlilere bakışını, bir Osmanlı yöneticisinin de ruh halini ortaya koymaktadır. Nazım Hikmet küçüklüğünde bir süre dedesinin himayesinde yaşarken dinlediği bu olayı, daha sonra yakın dostu Rus Gazeteci Radi Fiş’e anlatmış, o’da “Nazım’ın Çilesi” adlı kitabında bu olayı Nazım’dan bir anı olarak yazmış(**).
O dönemlerde yoksul ailelerin çocukları sırtlarında küfeleriyle yoğurt pazarından veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak aile geçimine katkıda bulunurlarmış. Bu çocuklardan biride, 12 yaşındaki kara kuru çocuk Memet’tir. Küçük Memet’in kazandığı para ile ailesi geçimini sağlamaktadır. O dönemde Mersin’de yaşayan yabancılardan biride Lord Thompson’dır. Bir gün yurt dışından gelen eşyalarını taşıtmak için Memet’i çağırır. Memet, küfesine doldurduğu eşyalar çok ağır olduğu için ilk anda bacakları üzerinde kaldıramaz. Çevresindekilerin yardımıyla, yük küfesi Memet’in sırtına yüklenir. Memet Mersin’in ara sokaklarında Lord’a yetişmeye çalışarak, Lord’un malikânesinin taş avlusunda kan ter içinde küfesini indirir. Lord eşyalarını hizmetçiler parça parça evin içine taşırken, Memet parasını ister, Lord umursamaz. Eliyle tersler. Memet, kararlıdır, gözü yaşlı işaretlerle, hakkını almakta ısrar eder. Ailesi ondan ekmek beklemektedir. Kibirli Lord, çıkan tartışmada topuzlu bastonu Memet’in başına vurur. Memet hemen yere yığılır ve anında ölür. Haber anında Mersin’de yayılır. Nazım Paşa olayı inceletir. Çocuğun haksız yere öldüğünü anlayınca, Lord’u makamına çağırır. Lord suçunu inkâr etmez .Osmanlı yasalarına göre cezası ölümdür. Ancak Lord, adli kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı mahkemelerinin kendisini yargılayamayacağını söyler. Nazım Paşa bu ukala Lord’u tutuklatır. Mahkemeye çıkartır. Olay , İngiliz konsolosluğu aracılığı ile açıkta bekleyen İngiliz Harp Gemisi komutanına ve İstanbul’a akseder. İngiliz komutan, Lordu serbest bırakmazsa Mersin’i bombalayacağını ültimatomunu verir. Nazım Paşa, emir verir kentteki hiçbir yabancı temsilci ve özellikle İngiliz uyruklular Mersin dışına çıkarılmaz. Abdülhamit’ten de Lord'u serbest bırakması için posta haneye telgraf geldiğinde artık çok geçtir. Lord hızla mahkemeye çıkarılmış, idama mahkum edilmiş ve bugünkü yoğurt pazarında kurulan dar ağacında infaz edilmiştir. Bu arada İngiliz gemisi kenti bombalayamaz. Bir süre sonrada , Mersin’den başka bir görev için ayrılmak zorunda kalır.Telgraf öncesi idam gerçekleştiği için Nazım Paşa’da sarayın gazabından kendini zor kurtarır. Nazım Paşa daha sonra,1898 yılında bir olay nedeniyle Avusturya başkonsolosunu Mersin dışına kovar, Avusturya hükümeti donanmayla konsolosu geri gönderir. Saray hükümeti özür dilemediği takdirde azledeceğini bildirir. Nazım Paşa’da istifa eder(*).
Küçük Nazım’ın, dedesinden dinlediği ve anılarında yazmadığı bu anılarını; küçük hamal ve emekçi Memet’in hakkını almak için gösterdiği cesaret, İngiliz vatandaşı Lord Thompson’ın sömürgeci, Mersinlilere yukarıdan bakan ukala tavrı ve dedesinin haklıdan yana onurlu duruşu onun çocuk ruhunda nasıl bir etki bıraktı? Bu olayın, Nazım Hikmet’in, antiemperyalist, emekten yana ve komünist bir şair olmasında bir etkisi oldu mu? Oğlunun adını da Memet koyması bu olayla bir ilgisi var mıydı? Takdir tabiki okuyucuların Nazım Hikmet, yaşadığı dönemin her bir olayını, şiirleriyle anlatan, her bir şiiri bir edebiyat dersi olabilecek ve o dönemin Dünya’nın önde gelen şairleri tarafından, en büyük Dünya şairi olarak nitelenen bir şairimizdir. Kendisiyle mazlum milletler adına Anadolu’da verilen ilk antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşını ve Başkomutan Mustafa KEMAL’i en iyi anlatan Kuvva-i Milliye Destanı’nı okuduğumda tanışmıştım. Demokrat Parti tarafından yurttaşlıktan çıkartılmış, bir daha ülkesine dönememiştir. Mezarı yurt dışında da olsa kalbi, Anadolu’da halkının ruhuna gömülmüştür.
Nazım Paşa’nın ve Nazım Hikmet’in anısına saygıyla…