Ülkemizin ikinci Dünya savaşı sonrası, çok partili rejime geçme çabaları ve sonuçta 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinin 84. yıldönümünü yaşıyoruz Bu yazımızda bu müdahaleye giden süreci ve sonuçlarına değineceğiz.
Tarihçi Şevket Süreyya Aydemir, yazdığı kitabında, 27 Mayıs 1960 sürecini değerlendirirken '‘müdahale ve ihtilaller için’ yıllar sonra şöyle diyecektir: “İhtilal, ne iyi nede fenadır, İhtilali şartlar yaratır. Eğer şartlar ihtilale gebeyse ve iktidarlar bu şartları gereği gibi değerlendiremezse ihtilal olur” demektedir.
Dünya ve Devletler tarihi incelendiğinde, yaşanan bir tarihi ve sosyal olayın, arka planı ve onu hazırlayan tarihi şartları ve toplumsal sosyolojik iklimi/ortamı vardır. Bu ortam gerek yurtiçi gerekse yurtdışında; gelişen bir dizi olaydan etkilenir. Bu etkiler bazen de bilinçli bir şekilde hazırlanır. Bazen de birbirinden bağımsız görünen gelişmeler sonucu oluşur. Bu sosyolojik gelişmeler oluşan ortam “zamanın ruhu” diye de adlandırılır. Hiçbir toplumsal olay/sonuç, bir sabah kendi kendine oluşmaz.
Örneğin, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyetine giden süreci, dışarıda Fransız İhtilali ile Sovyet Devrimi; içeride, Tanzimatın İlanı, 1908 Meşrutiyetin ilanı, Çanakkale Savaşı, Mondros Mütarekesi ve Anadolu’nun işgal edilmesi doğurmuştur. Sonuçta “toplumsal yazgı”yı oluşturan diyalektik süreç, içte ve dışta farklı siyasal, askeri ve ekonomik toplumsal gelişmelerin iç içe geçmiş senteziyle oluşur. Yani pozitif bilimlerdeki “etki ve tepki yasasının sosyolojideki karşılığıdır. Bu nedenle, bu yazıda 27 Mayıs Askeri Müdahalesi “neden –sonuç ilişkisi” kurularak anlatılmaya çalışılacaktır.
27 MAYIS ASKERİ MÜDAHALESİNİ YARATAN GELİŞMELER NEDİR?
Bu satırların yazarına göre nedenler, dışarıda 2. Dünya Savaşı ve yarattığı ekonomik buhranlar, sonrasında Stalin’in yayılmacı politikaları, 1948 San Fransisko Konferansı’nda alınan kararlar, Kıbrıs’ın, ENOSİS ile Yunanistan’a ilhak girişimleri; içeride ise çok partili rejime geçiş, 1946 seçimlerinde yaşanan acemilikler, 6-7 Eylül olayları, 1952 de NATO güdümüne giriş, DP nin denk bütçe yerine, dış borca ve hibeye dayalı ekonomi ve büyüme politikaları ile Atatürk Devrimlerinden (laiklik) saparak eski feodal düzenin temsilcilerine (ağalar ve tarikatlar) ödün verilmesi, buna gençliğin ve halkın tepkisi, 1957 seçimlerinde hile yapılması vb. nedenlerdir.
Sonuçta, ABD ninde sessiz kalarak desteklediği ve hatta idamlar için MBK bastırdığı 27 Mayıs müdahalesi; ilk defa çok partili demokratik sisteme geçişin, iktidarı ve muhalefetiyle Genç Cumhuriyetimizin ilk demokrasi deneyimsizliğinin yarattığı bir sonuçtur. Başbakan Adnan Menderes,Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun trajik idamları ile sonuçlanan, etkileri bugüne kadar süren bir toplumsal travma ve siyasi kan davasını başlatmıştır. Ancak, bu askeri müdahalenin en önemli sonuçlarından biri de başta işçilerin örgütlenme hakları olmak üzere, toplumsal özgürlüklerin ve demokratik geleneklerin önünü açan “1960 Anayasası” diğer en önemli sonucudur. Bu yazıda sizlere üç önemli şahsiyetin (Org. Cemal Gürsel, istifa eden Demokrat Parti Milletvekili A.Hamdi Başar ve Mersin’de Türkiyenin İlk Kadın Belediye Başkanı seçilen, Müfide İlhan’ın bizzat tanıklıkları ve yazdıklarından 27 Mayıs müdahalesinin nedenlerini açıklamaya çalışacağım. Öncelikle dönemin Kara Kuvvetlerinin Komutanı Org. Cemal Gürsel tarafından Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e 3 Mayıs 1960 tarihinde yazdığı mektupta tüm nedenler genel olarak özetlenmektedir.
CEMAL GÜRSEL’İN TANIKLIĞI VE TARİHİ MEKTUBU
“Muhterem vekilim, şu hakikati kabul etmek lazımdır ki, Kayseri hadiseleriyle başlayıp, son karar ve feci olaylara kadar devam eden vakalar, vatandaş ruhunda derin tesirler ve hükümete karşı telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratmıştır. Hele ordunun talebelere karşı akılsızca kullanılması işin vehametini artırmış, ordu mensuplarında huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş, korkulan şey olmuş, ordu politikaya karıştırılmıştır.
Sayın vekilim, bu ahval küçümsenecek,, cebir ve şiddetle geçiştirilecek şeylerden değildir. Memleket, hükümet ve partinizin düştüğü bu müşkül vaziyeti kurtarmak ve sükûnetli, fakat ciddi ve zecri tedbirler almak lazımdır. Bu tedbirler şunlar olmalıdır.
1/ Cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Çünkü bütün fenalıkların bu zattan geldiği hakkında memlekette umumi kanaat vardır.
2/ kabinede iyi kabul edilmeyen ve suihalleri bütün memlekete yayılmış bulunan zevat çıkartılmalı adalet ve şefkat ve yeni kabine mutlak dürüş, makul, zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taşıyan zevattan kurulmalıdır.
3/ İstanbul ve Ankara valileri ve emniyet müdürleri süratle değiştirilmelidir.
4/ Ankara Örfi –İdare (sıkıyönetim) kumandanı derhal değiştirilmelidir.
5/Son çıkarılan ve tahkikat komisyonları ihdas eden kanun kaldırılmalıdır.
6/Mefkuf gazeteciler bir af kanunu ile kısa zamanda tahliye edilmelidir.
7/ Son hadiselerde tevkif edilen (tutuklanan) talebeler serbest bırakılmalı, ilim müessesleri yeniden faaliyete geçirilmelidir.
8/Şimdiye kadar çıkarılan bütün anti demokratik kanunlar tedricen kaldırılmalıdır.
9/Vatandaşın hürriyet ve eşit muamele hakkına mutlak surette riayet edilmelidir.
10/Ordunun meseleleri süratle halledilmelidir.
11/Din istismarcılığından vazgeçilmelidir.
12/Suistimaller oluyor mu bilmiyorum Fakat olduğu hakkında umumi bir kanaat mevcuttur.ve milletin milletin hükümete karşı itimatsızlığına sebep olmaktadır. Bu gibi kötülüklerin şiddetle bertaraf edilmesi lazımdır.
13/ Müstesna zamanlar ,ve günler haricinde, hükümet büyüklerinin memleket gezilerinde suni büyük vatandaş toplulukları ile karşılanmaları usulü terkedilmelidir.
Sayın Vekilim, bu yazdıklarım asla bir parti ve politika mülahaza ve tesiriyle yazılmamıştır. Memleketin durumunun bu tedbirlerin alınmasının zaruri kıldığına inandığım için yazılmıştır. Sizlerin vatanperverlik ve vicdanlarınıza hitap ediyorum. İyi düşününüz, iyi hareketler yapınız. Memlekette çok şeyler yaptığınız muhakkaktır. Fakat asla kafi değildir. Bu yapılan işleri müstemleke idareleri de yapar, yapıyor ve yapmıştır. ”Asıl mühim olan toplumun ruhunda yaşama şevk ve azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşkının kökleştirilmesi ve vatandaş idrakinin yüksek ve necip(soylu) hislerle donatılmasıdır.” Olaylar bu yönde olmadığınızı göstermektedir. Talebelerin hürriyet duygusu ile yaptıkları masumane tezahürata karşı (askeri) kıtalar sevk edilmesi ve onların desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilim yuvalarının içine kadar girerek talebeleri profesörleri ile beraber coplarla ve kurşunlarla tedip etmesi dünyada görülmemiş çok feci bir şeydir. O hengamede kız talebelerin yürekleri parçalayan çığlıklarının analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz yaralar açacağını ve açtığını anlamamak memleketin huzuru açısından büyük bir hata ve hazin bir gaflet olduğuna kaniyiim. Bizim gençlerimizde hak, adalet, ve hürriyet duygularının gelişmesinden ve kemalinden(olgunluğundan) memnun olmamız lazım gelmez mi? İstikbali hissiz, duygusuz, müstemleke ruhlu, yalnız maddeci bedbaht insanlara mı bırakmak istiyoruz.
Sayın Vekilim, maruzatım muhakkak ki çok mühim ve hatta çok cüretkarhanedir. Fakat memleket için, milletin selameti için hükümet ve hatta partinizin kurtarılması için dikkate alınması lazımdır ve hatta çok lazımdır. Saygılarımla, 3 Mayıs 1960, Kara Kuvvetleri Kumandanı Orgeneral Cemal Gürsel”
Dönemin en yetkili ağızlarından ve askeri müdahaleyi yapan yapılan bu önemli saptamalar ve saygılı dille dostane uyarılar içeren bu tarihi mektubunu, o zamanki Müdafa(savunma) bakanı ve hükümet dikkate alsaydı, acaba bugün bu müdahale olur muydu ?
Yada 15 Temmuz 2016 FETÖ askeri darbesi ve 20 Temmuz 2016 AKP sivil darbesi yaşanır mıydı? diye sormadan edemiyor insan.