Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan “Ekonomik göstergeler olumlu yönde ilerliyor. Aldığımız tedbirler etkisini gösteriyor. Tasarruf tedbirlerine büyük özen gösteriyoruz. Dövizdeki yükselişin bize bir yükü oldu. Ama dikkatli ve prensipli davranırsak, bu yükü hafifletiriz. Kurumsal kredilerde ve ödemelerinde sorun yok. Ama bireysel kredilerin sınırlandırılması için bankalarla görüşmelerimiz var, ciddi bir artış var. Bu konuda bazı tedbirler aldık, ama yeni tedbirler de gündeme gelecek. Bankalara bireysel kredilerin özenle takip edilmesini istedik. Ayrıca kurumsal olarak alınan kredilerin, yani bir yatırım projesi için alınan teşvik kredilerinin gerçekte bu proje için kullanıp kullanılmadığı konusunda yeni bir prosedür oluşturacağız. Takibi yapılacak. Yeni kredi verilirken, önceki kredinin gerçek anlamda yatırım için kullanılıp kullanılmadığına bakılacak. Alınan krediye konu olan yatırım gerçekleşme durumuna bakılacak.” Demiş…

Lütfi Bey kredilerin amaç dışı kullanımından şikâyetçi, AKP ekonomi kurmayları dağıtılan tüketici kredilerinin tüketime, yatırım kredilerinin yatırıma gitmemesini şaşkınlıkla seyrediyor, anlamlandıramıyor…

Bakın bunlar ekonominin en temel dinamiklerinin bilgi ve güven olduğunu ne yazık ki bilmiyorlar, anlamıyorlar.

Güven meselesinin önemini anlamak için bir örnek vereyim; bu gün Kabilde harika bir villayı kaça alırsınız, villa sudan ucuza olsa, bankada sıfır faizle kredi verse o kredi ile gidip o villayı mı alırsınız yoksa altın, döviz alıp kulağınızın üstüne mi yatarsınız?

Afganistan’da bankalar kredi dağıtıp emlak sektörünü canlandırmaya çalışsa bir faydası olur mu?

Krediyi alan ev, bark, apartman mı alır yoksa parasını altına, dolara çevirip ülke dışına çıkarmaya mı çalışır?

Bankalar Afganistan’da yatırım kredisi dağıtsa herhalde sadece eroin laboratuvarı kurmak isteyenler bu krediye talip olur, değil mi?

Tamam, örnek biraz radikal oldu ama temelde yatırımcı yaklaşımı dünyanın her yerinde aynıdır, çok az değişiklik gösterir.

Bakın Türkiye’de bankalar iktidarın da teşviki ile tüketici kredisi verip talebi canlandırmaya ekonomiyi hızlandırmaya çalışıyor. Tüketici kredisini bulan bunu harcayacağı yerde dövizciye koşup dolar, euro ya da kuyumcuya gidip altın alıyor, neden? Çünkü ekonomiye ve ekonomi yönetimine güvenmiyorlar, bunlar bu işi beceremiyor, istikbal karanlık, döviz ve altın nasılsa artar para bir kenarda dursun ileride lazım olacak diye düşünüyorlar.

İşin daha da kötüsü yatırım için verilen krediler de yeni yatırımlara yahut da yenileme yatırımlarına değil daha ziyade arsa, bina gibi risksiz gayrimenkul yatırımlarına harcanıyor. Bu paralar ile alınan tek makine anlaşılan lüks otomobil.

Bunun nedeni de basit; yatırım için önce güven ve sonra da bilgi gerekir.

Bu tek adam rejimi ilk gündeme geldiğinde ben parası olan insan akıllıdır; canını, malını, mülkünü, servetini, işini gücünü tek bir adamın iki dudağı arasından çıkacak kararlara emanet etmez demiştim. Bu gün ne kadar haklı olduğum açık ve net olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Yatırımcılar bırakın yeni yatırım yapmayı var olan yatırımlarını Türkiye dışına taşıyorlar, sadece yatırımcılar da değil para ve servet sahibi olan herkes parasını emniyete almak, riske girmemek için önce parayı altına dolara çeviriyor, sonra da yurt dışına transfer ediyor. İyi kötü riski göze alan ise gayrimenkule, arsaya, binaya yatırıp beklemeye geçiyor, üretim ve istihdama katkıda bulunacak, risk barındıran işlere hiç girişmiyor.

Ekonomi yönetimi bu güven krizini aşamadığı müddetçe yatırımcının bu davranış biçimi de değişmez parayı bulan Türk Lirasından kaçar ve altına, dövize, gayrimenkule geçer.

Bu güven krizini aşmanın da tek yolu; güçler ayrılığının kurulduğu, denge ve denetleme mekanizmalarının işlediği, yargının bağımsız ve tarafsız olduğu demokratik bir rejime geçmektir!

Demedi demeyin “light Taliban” kafası ile bu işler olmaz, güven tesis edilemez…