Kimsenin sormadığı soruyu ben sorayım: İsmet Paşa solcuydu değil mi? Pekala, İsmet Paşa madem solcuydu İkinci Dünya savaşı sonrasında neden sol, sosyalist hareketin en önemli gücü ve hatta lideri olan SSCB ve Stalin ile bir ittifak kurmadı da gitti batı ittifakına dahil oldu?

Paşa neden ABD, İngiltere ve Avrupa safına katıldı demirperde de değil özgür dünyada yer almayı seçti?

Üstelik bir sürü kerameti kendinden menkul zevat İsmet İnönü bir diktatördü, tek parti Türkiye’si de bir diktatörlüktü diye ahkam kesip duruyor değil mi?

İsmet Paşa madem solcuydu savaş sırasında ya da savaştan sonra Stalin ile uzlaşsa ve doğu blokuna katılsa kim kime ne diyebilirdi?

Böyle yapsa Türkiye’de tek parti rejimi ve birilerinin bahsettiği sözde CHP diktatörlüğü çok uzun yıllar daha sürüp gitmez miydi?

SSCB ve SSCB müttefiki ülkelerde tek parti rejimleri ve diktatörler 90’ların başına kadar hüküm sürmedi mi?

Elbette sürdü değil mi?

Hatta bu gün bile SSCB sonrası kurulan Rusya Federasyonu ile SSCB’den ayrılan bir çok ülke birer diktatörlük değil mi?

Dahası Rusya’nın kadim müttefiki İran ve Suriye’de de hala diktatörlük rejimi hüküm sürmüyor mu?

Ayrıntılara çok vakıf olmasak da bu soruların yanıtını aslında hepimiz biliyoruz.

İşte İsmet Paşa’nın büyük bir devlet adamı olmasının sırrı da işte tam burada yatıyor.

İsmet Paşa çok büyük bir devlet adamıdır ve ona bu sıfatı kazandıran iki temel politikası vardır, bunlar:

1. İsmet Paşa ve CHP yönetimi neredeyse bütün dünyanın dahil olduğu, büyük kentlerin yanıp yıkıldığı ve hatta atom bombalarının bile kullanıldığı İkinci Dünya Savaşına Türkiye’yi sokmamayı başarmıştır.

Adeta kıyametin koptuğu böyle cehennemi bir savaşta tek bir Türk kentine tek bir bomba düşmemiş, tek bir kentimiz bile yanıp yıkılmamış ve tek bir asker ya da sivil vatandaşımız bu savaşta ölmemiştir.

2.Tüm dünya da özellikle de Doğu Bloku, Güney Amerika, Asya ve hatta Avrupa da diktatörlükler ve tek parti rejimleri hüküm sürer halklar tüm demokratik hak ve özgürlüklerinden mahrum yaşarken İsmet Paşa ve CHP yönetimi Türkiye’yi bir iç savaş yaşanmadan çok partili demokratik yaşama geçirmeyi başarmıştır.

Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet paşa ise çok büyük bir siyasi ve insani olgunlukla iktidar koltuğundan kalkıp muhalefet sıralarına oturmayı içine sindirebilmiştir.

İsmet Paşa ve CHP yönetimi nihai olarak siyasi güç ve tercihini diktatörlük rejiminden değil demokrasiden yana kullanmıştır üstelik de bunu kişisel iktidarından fedakarlık etme, koltuğundan kalkma pahasına yapmıştır.

Ayrıca 1945 -50’ler dünyasına baktığımızda tüm Türk yurtlarının SSCB işgali altında sömürüldüğünü, buralarda uygulanan kültür politikaları ile korkunç bir asimilasyon yapıldığını görüyoruz. Unutmayalım ki Stalin ve artçıları tarafından takip edilen rejimin uyguladığı tehcir ve asimilasyon politikaları tüm halkları Ruslaştırma amacı güdüyordu.

İsmet Paşa’nın SSCB ile ittifak yaparak Stalin’in güdümüne girmemesi dünyadaki son bağımsız Türk toprağını, Türk Milletini ve Türk Kültürünü korumuştur bu aynı zamanda çok ama çok büyük bir Milliyetçi itiraz ve karşı duruştur.

Malum o yıllarda sadece Türkistan değil aynı zamanda Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Yugoslavya ve benzeri bir çok ülke SSCB’nin uydusu konumunda Stalin’in hükmü altındaydı. Soğuk savaşın ilerleyen evrelerinde de lider değişse bile bu durum pek değişmedi. Bu ülkelerde yaşayan halklar tarihin görüp göreceği en zalim rejim altında tüm hak ve özgürlüklerinden mahrum olarak yaşamak zorunda kalmıştır.

Bu gün İsmet Paşa’yı zaman zaman hadsizce eleştiren sanki asker arkadaşıymış gibi saygısızca “sağır İsmet” vb. lakaplar kullanmaktan çekinmeyen zevat bu gerçekleri bilerek böyle konuşuyorsa haindir yok bilmeden atıp tutuyor ahkam kesiyorsa da demedi demeyin zır cahildir.