SEVGİ GÜLDOĞAN

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV), iklim krizinin etkilerine dair yaptığı açıklamada, “İklim krizinden en çok etkilenenler, krize en az sebep olanlar” vurgusu yaptı. Vakıf, iklim değişikliğinin Türkiye’de toplumsal ve ekonomik eşitsizlikleri derinleştirdiğini ve bu durumdan en çok kadınların zarar gördüğünü belirtti.

Orman yangınları, seller, sıcak hava dalgaları, kuraklık ve yükselen deniz seviyesinin yarattığı tahribatın altını çizen KEDV, Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesimin ülke servetinin yüzde 40’ını kontrol ettiğini hatırlatarak, bu adaletsizliğin iklim krizinin yükünü daha da ağırlaştırdığını ifade etti.

Balıkesir'de bir deprem daha!
Balıkesir'de bir deprem daha!
İçeriği Görüntüle

KADINLAR NEDEN DAHA FAZLA ETKİLENİYOR?

Türkiye’de tarımsal üretimin yüzde 80’inden fazlası kadınların emeğine dayanıyor. Ancak büyük kısmı aile işletmelerinde ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar, kuraklık ve aşırı hava olayları nedeniyle azalan tarımsal verimlilikle karşı karşıya kalıyor. Su kıtlığı ve iklim kaynaklı felaketler, kırsaldaki kadınların geçim kaynaklarını tehdit ediyor.

Kadınlar, küçük ölçekli hayvancılıkta da kritik rol üstleniyor. Ancak otlakların verimsizleşmesi, su kaynaklarının azalması ve hayvancılığın maliyetinin artması, hem ekonomik bağımsızlığı hem de ailelerin gıda güvenliğini tehlikeye atıyor.

Sağlık açısından da ciddi riskler bulunduğunu belirten KEDV, afet dönemlerinde kadınların hem bakıma muhtaç aile bireylerinden sorumlu olduklarını hem de kültürel normlar nedeniyle daha savunmasız kaldıklarını vurguladı. Yüzme bilmemek, tahliye imkanlarının sınırlı olması ve afet sonrası artan şiddet riski, kadınların ölüm oranlarını yükseltiyor.

KEDV, “Kadınlar eşit derecede sorumlu olmadıkları iklim krizinin bedelini en ağır şekilde ödüyor. Gezegeni yaşanmaz hale getirenler bedelini ödemeli” çağrısında bulundu.

Raporda, orman yangınları, seller, sıcak hava dalgaları, kuraklık ve yükselen deniz seviyelerinin yalnızca doğayı değil, geçim kaynaklarını da yok ettiği vurgulandı. Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesimin ülke servetinin yüzde 40’ını kontrol ettiği hatırlatılarak, bu gelir adaletsizliğinin iklim krizinin yükünü daha da ağırlaştırdığı belirtildi.

DÜNYA GENELİNDE EŞİTSİZLİK UÇURUMU

KEDV, iklim krizinde küresel ölçekteki adaletsizliğe de dikkat çekti. Dünya genelinde en yüksek gelire sahip yüzde 1’lik kesim, yapısal yaşam koşulları, ticari faaliyetleri ve yatırımları yoluyla, en alttaki yüzde 66’lık kesimden daha fazla karbon salımı gerçekleştiriyor.

Araştırmalar, yalnızca 25 çok uluslu şirketin, 1988’den bu yana dünya çapındaki sera gazı emisyonlarının yüzde 71’inden sorumlu olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca, dünyadaki 20 milyarderin (18’i erkek) yaşam tarzı emisyonları üzerine yapılan bir inceleme, her birinin yılda ortalama 8.000 tondan fazla CO₂ ürettiğini gösteriyor. En alttaki yüzde 99’luk kesimden bir kişinin, en zengin milyarderlerin yalnızca bir yılda ürettiği kadar karbonu üretmesi ise yaklaşık 1.500 yıl alıyor.

TARIMDAKİ EMEĞİN SESSİZ KAHRAMANLARI

Türkiye’de tarımsal üretimin yüzde 80’inden fazlası kadınların omzunda. Ancak bu kadınların büyük bölümü, aile işletmelerinde “ücretsiz aile işçisi” olarak çalışıyor. Kuraklık ve iklim değişikliği nedeniyle düşen tarımsal verimlilik, kırsaldaki kadınların gelirlerini doğrudan etkiliyor.

Özellikle tahıl, bakliyat ve sebze üretiminde su kıtlığı, mahsul kaybını artırırken; kırsalda yaşayan kadınlar daha fazla borç yükü, pazara erişim zorluğu ve yoksulluk riski ile karşı karşıya kalıyor.

HAYVANCILIKTA İKLİM DARBESİ

Kırsaldaki birçok kadın, küçük ölçekli hayvancılıkla geçimini sağlıyor. Ancak iklim değişikliği, otlakların verimsizleşmesine, yem fiyatlarının artmasına ve su kaynaklarının azalmasına yol açıyor. Bu durum, hem kadınların ekonomik bağımsızlığını hem de ailelerinin gıda güvenliğini tehlikeye atıyor.

SAĞLIK VE GÜVENLİK RİSKLERİ ARTIYOR

İklim değişikliğine bağlı aşırı hava olayları, salgınlar ve sağlık sorunları, kadınların yaşamını doğrudan etkiliyor. Kadınlar, afet zamanlarında çocukların, yaşlıların ve hastaların bakımını üstleniyor; bu da fiziksel ve ruhsal yüklerini katlıyor.

KEDV’nin verilerine göre, sel ve deprem gibi afetlerde kadınların ölüm oranlarının daha yüksek olmasının nedenleri arasında yüzme bilmemek, tahliye imkanlarının sınırlı olması ve kültürel normlar yer alıyor. Afet sonrası dönemde kadınların şiddet görme riskleri de artıyor.

“KİRLETENLER BEDELİNİ ÖDESİN”

KEDV, iklim krizinde adalet vurgusu yaparak şu çağrıda bulundu: “Kadınlar eşit derecede sorumlu olmadıkları iklim krizinin bedelini en ağır şekilde ödüyor. Gezegeni yaşanmaz hale getirenler bedelini ödemeli.”

Vakıf ayrıca, iklim politikalarının hazırlanmasında kadınların karar alma süreçlerine dahiledilmesi, afet yönetiminde toplumsal cinsiyet perspektifinin güçlendirilmesi ve kırsalda kadınların ekonomik olarak desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Muhabir: Haber Merkezi