Süt su götürür ama şiir hile götürmez, içinizde ne varsa ortaya çıkarır. Yaşadıklarınızı, yaşayamadıklarınızı, duygularınızı, hissettiklerinizi, var saydıklarınızı, yok saydıklarınızı velhasıl, siz kendinizi yazarsınız şiir diye. Belki de farkına varmadan. Çünkü şiir duygusuzluğu kabul etmez duygudan uzak yazarsanız o da şiir olmaz.
Nermin Savaş Atabey, “KIRMIZIDAN SİYAHA” ilk şiir kitabını kaleme alırken, şiire dair tüm güzellikleri ve duygularını kalemine doldurup kaleminin ucundan ak kâğıda damıtmış.
Kitabının iç kapak ve içindekiler sayfasından sonraki sayfasına şöyle bir söz koymuş “ Her aşk, doğar, yaşar ve ölür; insan gibi” Bu söz, adeta kitabın özeti gibi.

Şiirlerinin kitabındaki sıralamasında da aşkı doğurmuş, yaşatmış ve (şiirlerinde) öldürmüş.
Atabey’in şiirleri toplumun ve insanın fotoğrafı gibi, birçok konuya dair duygu ve düşüncelerini şiirleştirmiş, en çok da aşka ve insana dair…
Şair Atabey, kendi kaleme aldığı önsözünde şöyle diyor; “KIRMIZIDAN SİYAHA, hayatın ve aşkın yolculuğudur. Aynı zamanda, benim yaşam yolculuğumda öğrendiğim aşk ve hayatla ilgili sırların ifşasıdır.
O sırları kitabı okuyup bitirdiğinde sen de hissedeceksin.
Çünkü şiirler kitaba, bu hissi yaşaman için tasarlanarak dizilmiştir.

Kırmızıdan Siyaha’nın başlarında aşkın doğuşu, heyecanı, neşesi, umudu; ortalarda aşkın sorgulanışı, arafta kalışı, özlenişi ve çaresizliği; sonlarında ise aşkın en siyah haline, matemine şahit olacaksınız. Yolculuğumuz boyunca kalbini hem umuda, sevince, coşkuya hem de hüzne, öfkeye, çaresizliğe açacaksın.”
Önsözün, şu ana kadar aktardığım ve devamında da ipuçları verdiği gibi; heyecanla, duygudan duyguya geçeceğiniz ve kısa zaman içinde kitabın son sayfasına geldiğinizi fark edemeyeceğiniz bir kitap KIRMIZIDAN SİYAHA.
Nermin Savaş Atabey kim mi?
Yozgat’ın Sarımbey köyünde, ailenin beşinci ve son çocuğu olarak dünyaya geldi. Ankara’da büyüdü. Henüz üç yaşındayken çok düşkün olduğu babasının Hollanda’ya işçi olarak gitmesi onu küçük yaşlarda ayrılık acısıyla tanışmasına sebep oldu. Her sene çok kısa sürecek izi günlerini beklemek, mektup yolu gözlemek, onun küçük yüreğinin aşkla ve hasretle tanışması demekti. Şiir yazmaya ilkokul yıllarında başladı. Karacakaya İlköğretim Okulunu bitirdiği yıl, babası kardeşleri ve annesiyle birlikte onu da Hollanda’ya götürdü. Böylece yeni bir hasretlikle tanıştı: Memleket hasreti… Kısa bir süre sonra Ankara’ya döndüler ve çok sevdiği babasını kanser hastalığından dolayı kaybetti. Bundan sonrası, hayatta kalma ve hayata tutunma mücadelesiyle geçecekti.
Gülveren Ortaokulundan sonra, Ankara Sekreterlik Meslek Lisesinde okudu. Lise yıllarında yazdığı şiirleri edebiyat öğretmeninin ilgisini çekti. Daha sonra Gazi Üniversitesi Ticaret Turizm Eğitim Fakültesi Bölümü’ne girdi. Mezun olduktan sonra meslek dersleri öğretmeni olarak atandı. Hatay İskenderun Ticaret Lisesi, Adıyaman Besni Ticaret ve Anadolu Ticaret Meslek Lisesi, Didim Zeynep Mehmet Dönmez Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Marmaris İçmeler Halit Narin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Aydın Vimjo Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Aydın Çine Mehmet Emin Ünal Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve son olarak Ankara Sincan Layika Akbilek Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde görev yaptı. Çok sevdiği öğretmenlik mesleğini 30 yıl icra ettikten sonra uzman öğretmen olarak 2020 yılında emekli oldu.
Doğduğu ve büyüdüğü toprakların ve özellikle babasının “Can’a kıymet vermek, iyilik, yardımseverlik, merhametli olmak, paylaşmak, gönül incitmemek gibi değerlerinden etkilendi. İnsanı ve yaratılan tüm mahlukatı “can” olarak gören bir anlayışı benimsedi. İyi insan olmanın güçlü insan olmaktan daha önemli olduğuna inandı ve öyle yaşamayı seçti. Çocukluğundan itibaren duygu ve düşüncelerini şiir ve edebiyat yoluyla ifade etmeye çalıştı. 2021 yılının temmuz ayında @kırmızıdansiyaha adlı bir sayfa açarak okurlarıyla buluşmaya başladı. Şiir sever takipçilerine “Gönül Dostlarım” diyerek onlara gönlünü açtı. “Hayat kırmızıdan siyaha bir yolculuktur; aşk gibi…” diyerek yeni bir yolculuğa daha başlayan şairin sayfasındaki paylaşımları hâlen devam etmektedir.
Şair Nermin Savaş Atabey’in; okuyanı çok, yolun açık olsun dileğimle ve bir şiiriyle yazımı bitirmek istiyorum.
EMEK VE AŞK
Annem’e
Anam için aşk, emekti!
Horantayı doyurmaktı,
Aştı yemekti…
Mamak kömür deposunda odun, kömür sırasıydı her yıl
Kar yağdıktan sonra gelen kömürdü.
Gecikmiş, ıslak ve de tozlu!
Gurbetti en ağırından,
Okuyamayacağı mektuplar beklemekti.
Kendine selam kısmı okunurken
Var olduğunu sevmekti aşk!
Umutla beklemekti senelerce
Bırakıp da gitmemekti baba evine.
Ah!
Yokluğun adı “kader”di o zamanlar…
Kaderdi erken kaybetmeler,
Kaderine çaresizce boyun eğmekti aşk!
Ar’dı, namustu, onurdu en çok
Gururdu anam için aşk…
Göz açıp da gördüğüne
Göz kapayınca da kavuşmaktı.
Aynı toprağın koynunda
Sonsuza dek sarılmaktı vakti gelince.
Her babayiğidin harcı da değildi aşk!
Yürek işiydi.
Yüreğin de kadını erkeği olmazdı bilirdi.
“Bir mert olanı var”, derdi,
Bir de namert olanı…
Ki bunlardan çok olurdu
Hay, kurban olduğum!
Var olma sebebim kadın…
Şirin dilli değildin ama
Nasıl da güzel dururdu
Aşk senin yüreğinde!