Zeynep Pelin Ataman’ın. 2017 yılının Eylül ayında bir arkadaşımın önerisiyle, imza günü ve dinletisine gitmiştim. Bazı...
Zeynep Pelin Ataman’ın. 2017 yılının Eylül ayında bir arkadaşımın önerisiyle, imza günü ve dinletisine gitmiştim. Bazı yüzler ve sözler insanı derinden etkiler. Bazen de ömrünüz boyunca birçok konuda size kendini hatırlatır. Ataman’ın kürsüde anılarını ve meme kanserine karşı mücadelesini örneklerle anlatırken, takındığı sıcak, samimi tavır ve kanseri kabullenişini aynı zamanda baş edilebilir de olduğu kanıtlama azmi ve mimikleri hâlâ hafızamda dipdiri.
Yaşadıklarını metanetle karşılaması ve pek çok hastaya moral aşılaması hatta birçok yakınının ona karşı olan üzüntüsünü bile Ataman’ın onları teselli etmeye çalışması; Sevginin, aklın ve kültürel birikimin en etkili ilaç olduğunun tam da kendisi.
“Hayat döngülerden mütevellit… Kadınlar döngülerin ustası çünkü her ay yeni bir kadına dönüşüyorlar. Bir şeyi tamamlamayı, kendi hikayelerinden başka hikayelere kapılar açmayı, bunları yaparken doğanın onlara bahşettiği anaçlıkla sarıp sarmalamayı çok iyi biliyorlar. Bazen fazla sarmalarken kendilerini ihmal etseler de yollarını, sonlarını ve kardeşliği, aslında kendilerini seçiyorlar. Yolun sonunu merak etmeden topladıkları çiçeklere odaklandıklarında kanserin sembolü olan yengeçler sırtlarını yere getiremiyor. O yüzden “GÜLERSEN YENGEÇLER ISIRMAZ” kahramanları bu yoldan geçenlere her sağlık krizi için ‘gülme’ reçetesini yazıyorlar.
1973 doğumlu kitabın yazarı Zeynep Pelin Ataman hukuk eğitiminden geçmiş ve kariyerini uluslararası insan hakları konusunda çizmiş. Avrupa Konseyi’ne hukuk danışmanlığı yaptığı 1999 yılından beri yerleşik olduğu Fransa’nın Strazburg kentinde bir ağustos ayında tümörü bulduğu anda meme kanseri macerası başlamış. “Bakalım kaç kemo dayanabileceksin/ Bakalım ilk nerede güleceksin/ Bakalım ne kadar saklayabileceksin” gibilerinden hastalığı bir oyuna dönüştürmeye çalışmış. Belki kitabın kahramanlarından birinin dediği gibi içine saklanan çocuğu eğlendirme çabasındadır. Ağladığı da olmuş ama en büyük zenginliği bu tecrübeden çıkarken valizine doldurduğu gülüşler olmuş. Şifa bulduğu yöntem olan Erikson Metodu ile telkin eğitimini aldıktan sonra kendisi gibi bu yollardan geçenlere hikayeler anlatmaya başlamış. Kemoterapi odalarında, doktorların bekleme salonlarında, bir arkadaşın dertleşme mutfağında tanıştıklarını bu kitapta kurgulamış.
Hayatına meme kanseri girmiş altı kadın farklı yaş gruplarından, farklı sosyal statülerden, farklı inanç ve bireysel tarihlerden geçseler de göğüslerine düşen kor ile aynı şekilde yandıklarını sergiliyorlar. Sürdükleri ojeler, saçlarına taktıkları, mutfakları, rimel markaları, bacak boyları, sevdikleri adamlar ya da kadınlar, kucaklarındaki çocuklar ve ayın her günü için yeni bir hayat kurma çabaları ile bize hem farklı hem benzer hem bambaşka hem de bir olmanın yollarını gösteriyorlar. “Meme gözü” ile yaşadıklarını “meme dili” ile anlatıyorlar. Hem memelerinde biriktirdiklerinin hem de kız kardeşliğin belki de dünyayı kurtaracağına inanıyorlar. Aksu Bora editörlüğünde, Seda Mit illüstrasyonları ve Tennur Baş tasarımı ile Ayizi kitap tarafından hayat verilen kahramanlar herkesin katılabileceği bir direnç hareketine bizi ‘Gülersen en güçlü bağışıklık ilacını sen üretiyorsun kız kardeşim’ sloganı ile davet ediyorlar.”
Ataman, kitabın bir yerinde; “İlk tanışmamızda, Kemocan’la dost olmayı kararlaştırdık. O’na bir beden verdim. Kemocan bir bedene kavuşunca çok mahcup bir kişilik haline geldi. Damardan girsin mi, girmesin mi bilemiyor. Mideme insin mi inmesin mi karar veremiyor. Anaçlık duygum kabardı. Topukluları bir tarafa bıraktım. O kırmızı rengine bayıldım. Sineme sarıverdim Kemocan’ı. Anladı. Benim bir şefkat mağduru olduğumu hemen kavradı. Bana ilk dersimi vermek istercesine bir bulantı başlattı. Sanki Bandırma Vapurundayız.”
Kitaptan, başka bir konuya dair başka bir bölüm;
“Sen o ‘her şeyi hallederim, herkese kol kanat gererim, ben güçlüyüm’ görünümünün altında korkağın tekisin. Beni sevdiğine inanmıyorum. Sevseydin, şimdiye kadar on kere aileni karşına almıştın. Ben senin için bütün hayatımı askıya aldım. Sırf sen kıskanmayasın diye erkekler aynı projeden çalışmamaya bile özen gösterdim. Sırf sen kıskanmayasın diye saçlarımı kestim. Sen bir çocuk yapmak istiyorsun diye doğaya bile karşı geldim. Daha sayayım mı? Sen ne yaptın? Öğle yemeklerinde beni kontrol için geldiğinde kek yaptın, bayan kompleks!”
Birçok konuda çok faydalanacağımız bir kitap. Okumanız dileğimle…