Sevgili okurlarım, bu hafta ki yazımda hepimizin özlemini çok fazla duyduğumuz eski bayramlardan bahsetmek ve nedenlerini, niçinlerini kaleme almak istedim.
Yarın Ramazan (Şeker) bayramı, küskünlüklerin bittiği, paylaşımların çoğaldığı, hasretlerin giderildiği ve güzelliklerin, sevginin, saygının hiç eksilmediği bayramınızı, bayram tadında geçirmenizi diliyor ve bayramınızı en içten dileklerimle kutluyorum.
Size ilk sorum şu; Bayram sabahına uyanmanın verdiği heyecanı hatırlıyor musunuz? Henüz gün doğmadan uyanıp yeni kıyafetlerimizi giymek, aile büyüklerinin ellerini öpmek, bayram harçlığını en çok kim alacak yarışını başlatmak, kapı kapı dolaşıp bayram şekeri toplamak… O eski bayramlar, şimdiki bayramlardan çok daha farklıydı. Peki, neden artık bayramlar eskisi gibi değil?
Neyi kaybettik?
Eski bayramları düşündüğümüzde ilk akla gelen şey, aile büyüklerinin etrafında toplanmaktı. Herkes bayram namazına gider, ardından büyüklerin evinde toplanılırdı. Dedeler, nineler çocukları ve torunlarıyla bir arada olurdu. Bayram sofrası kurulurken, büyükler anılarını anlatır, çocuklar mutlulukla koştururdu. Komşular birbirine uğrar, mahallede herkes birbiriyle bayramlaşırdı.
Günümüzde ise bu sıcaklık giderek kayboluyor. Aile bireyleri artık farklı şehirlerde yaşıyor, bayram ziyaretleri “bir telefon açıp kutlamak” ile sınırlı kalıyor. O eski kalabalık sofraların yerini, bazen sadece birkaç kişilik küçük masalar alıyor.
Teknolojinin gelişmesi, hayatımızı kolaylaştırsa da bazı değerleri de değiştirdi. Eskiden bayram kartları yazılır, zarflar özenle seçilir, postaya verilirdi. Oysa bugün herkes topluca hazırlanmış bayram mesajlarını sosyal medya üzerinden gönderiyor. Bayramlaşmalar yüz yüze yapılırken, şimdi bir emoji ile geçiştiriliyor. Telefon ekranlarında beliren mesajlar, yüz yüze yapılan bir bayram ziyaretinin sıcaklığını asla vermedi ve veremez de.
Eski bayramları unutulmaz yapan şeylerden biri de mahalle kültürüydü. Site hayatının yaygınlaşmadığı dönemlerde, insanlar daha iç içeydi. Çocuklar, mahallede özgürce koşar, herkes birbirini tanırdı. Komşular arasında bayram yemeği götürmek, kapıları çalmak, sohbet etmek sıradandı.
Ancak şehirleşmeyle birlikte site hayatı yaygınlaştı, insanlar komşularını tanımaz hale geldi. Artık birçoğumuz aynı apartmanda yaşadığımız insanlara selam bile vermiyoruz. Böyle olunca da bayram ziyaretleri azaldı, bayramın sosyal yönü çok fazla zayıfladı.
Tabi ki sadece site yaşantısı buna etken değil di elbette başka etkenler de vardı ve eskiden “BAYRAM” dendiğinde akla ilk olarak aile ziyaretleri gelirdi. Şimdi ise bayram tatili, birçok insan için seyahat fırsatı yani daha açık anlatmak gerekirse “TATİL yani DENİZ KUM VE GÜNEŞ” anlamına geliyor. Büyüklerini ziyaret etmek yerine tatil beldelerine gitmeyi tercih edenler artıyor. Bayramda ailece bir arada olmak yerine, otellerde vakit geçirmek daha cazip hale geliyor.
Elbette herkesin tatil yapma hakkı var, ama bayramın ruhu, bir araya gelmek ve paylaşmaktır. Tatil planları, bayram ziyaretlerinin yerini aldığında, eski bayramların sıcaklığını da kaybetmek ve o eski bayramlarımızı MUMLA aramak kaçınılmaz oluyordu.
Eskiden bayramlar, çocuklar için adeta bir festival gibiydi. Günler öncesinden bayramlıklar alınır, harçlık toplamanın heyecanı yaşanırdı. Kapı kapı dolaşıp şeker toplamak, mendillerin içine koyulan bayram harçlıklarını saymak büyük bir mutluluktu.
Bugün ise çocuklar için bayramın anlamı değişti. Artık sokaklarda şeker toplamaya çıkan çocuklar yok denecek kadar az. Teknolojinin getirdiği dijital dünya, çocukları sokaktan ve bayram coşkusundan uzaklaştırdı. Çoğu çocuk için bayram, bilgisayar oyunları veya tablet başında geçirilen bir gün haline geldi. En önemlisi ise çocuk anne ve babadan neyi görüyorsa onu öğrendiği için ,bayram = otelde tatil yapmak denklemi ağır basarak bayramlarda aile büyüklerinin ziyaret edilmesi kültürünün de ortadan kalkmasında en önemli faktörlerden birisi olmuştur.
Eski bayramlarda hediyelerin ve ikramların daha samimi bir anlamı vardı. İnsanlar, el emeğiyle hazırlanmış tatlılar yapar, bayram sofralarını sevgiyle donatırdı. Bugün ise bayram, daha çok alışveriş kampanyalarıyla anılıyor. Markaların sunduğu indirimler, bayramın manevi değerlerinin önüne geçebiliyor.
Eskiden bayramda yapılan hazırlıkların, el açması böreklerin, tatlıların, her yöreye ait yapılan yemeklerin bir anlamı vardı. Şimdi ise çoğu kişi her şeyi hazır almayı tercih ediyor. Bu da bayramın ruhunu, emeğini ve sıcaklığını kaybettiriyor.
Peki ne yapmalıyız ki bu yitip giden değerlerimiz geri gelmeli !!!!???
Eski bayramları sadece özlemek yerine, onları yaşatmak için çaba göstermeliyiz. Bunun için birkaç basit adım atabiliriz:
• Aile büyüklerimizi ziyaret etmekten vazgeçmemeliyiz ve onlarla anı biriktirmeliyiz.
• Çocuklara bayramın manevi değerlerini anlatmalıyız, bayramın otelde geçirilen tatilden çok daha fazasını ifade ettiğini mutlaka anlatmalı ve yaşatmalıyız.
• Dijital mesajlar yerine, mümkün olduğunca yüz yüze bayramlaşmalıyız.
• Bayram tatillerimizi, sadece tatil beldelerinde değil, sevdiklerimizle de geçirmeliyiz.
• Eski gelenekleri yaşatarak, yeni nesillere aktarmalıyız.
• Uzakta ki eş , dost , akrabalarımıza “kartpostal” yollayarak eski güzel günlere dönmenin keyfini yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Çünkü bayram, sadece bir tatil günü değil, sevgi ve paylaşımın en güzel zamanıdır. Eğer biz bayram ruhunu yaşatmazsak, bir gün tamamen kaybolabilir. Eski bayramların sıcaklığını hatırlamak güzel, ama onu yaşatmak çok daha değerli.
Bayramlarımız; Büyüklerimizle birlikte yaşanırsa, onlarla unutulmaz anılar biriktirilirse çok değerlidir.
“RAMAZAN BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN”