Geçirdiği rahatsızlık sonucu, uzun süredir hastanede tedavi gören müzisyen, Edip Akbayram’ın aramızdan ayrıldığının haberini aldım. Çok üzüldüm. Benim gibi müzikseverlerin de çok üzüldüğünü düşünüyorum. Yaklaşık iki aydır hastanede tedavi görüyordu. Bıçak sırtı bir durumdaydı verilen haberlerde; tedaviye cevap verebilirdi de veremeyebilirdi de deniliyordu.

Sevenlerinin gönlü ne kadar tedaviye olumlu cevap versin, sağlığına kavuşup çıksın, “Görecek günler var daha” dese de umutsuzluk hâkimdi. Nihayet, gelen kötü haber herkese bir ahh dedirtse üzse de sürpriz olmadı. Ölüm haberi sevenlerini bir yakınını kaybetmiş gibi içten, derinden üzdü. Herkesin ilk işi sosyal medyasında ve selamlaştığı dostlarıyla “Duydun mu?” sorusuyla üzüntüsünü paylaşmak oldu.

Peki insanlar; yüz yüze tanımadığı, bir kez olsun elini sıkmadığı, iki laf edip bir bardak çay içmediği sadece müziğini dinleyerek sevdiği insana neden bu kadar üzülmüşlerdi!

Benim kanaatimce bir değil, birçok nedeni vardı.

Birincisi: Herhangi bir kişi ya da partiye taraf olmaması, taraf olacaksa da haklının ve halkının yanında olması.

İkincisi: beyefendi kişiliği, yaşamında kibre alan açmaması, her düşünceye değil ama her kişiye saygılı olması ve doğrucu olması.

Üçüncüsü ise: türkü seven bir topluma, halkın türkülerini söylemesiydi. Bu kadar olumlu özelliği bir arada taşıyan insana da saygı duyulmalıydı, duyuldu ve duyulacakta. 

Ekonomik, politik çıkarı ve kariyeri için: Erk’in safında yer alsaydı, bir iki konser kapma telaşıyla parti kapılarını aşındırsaydı, müziğini dinleyen tüm kitlelere saygı duyarak sanatını yapmak yerine herhangi bir lidere yaranmak için çevresinde dolansaydı, elbette böylesi geniş kitleler tarafından sevilmezdi.

Bu kadar akıl sapmasının! İlkelerin yerle bir edilmesinin olduğu bir toplumda, sanat adına halk adına dik durabilen (göz önündeki) sanatçılar da maalesef parmakla sayılacak kadar az kaldı.

Gerekçeleri ne olursa olsun, milletvekilliği, belediye başkanlığı vb. adaylıklar içinde olan, zaman zaman da kazanıp o görevi şöyle ya da böyle yapan ne çok “sanatçı” gördük.

“Sanatçı Edip Akbayram, milletvekilliği için eski Başbakan Bülent Ecevit'in zamanından beri teklif geldiğini belirterek, "Deniz Baykal'dan da teklif aldım. Ama ben hep şunu söyledim; "Bu ülkede kimse işini yapmıyor. Bırakın biz türkülerimizi söyleyelim, siyasetçi de siyasetini yapsın." Yıllardır da türkümü söylüyorum" diye konuştu.”

 Çocukluğumuzdan beri zevkle, iftiharla dinlediğimiz Akbayram’ın, repertuvarında yüzlerce türkü var. Miting alanlarında söylenen onlarca türküsü var. Daha dün Eğitim İş Sendikası’nın mitinginde, kendisi hastanede sağlığıyla ilgili mücadele verirken “Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” diye umut vadediyor, güzel sesiyle ve müziğiyle bizlere sesleniyordu.

Elbette sevenlerinin kalbinde sevgisi, kulaklarında türküsü asla susmayacak ve hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Büyük usta, büyük insan, sen de bizleri unutma. Barış ve sevgi güvercinlerinin kanatlarından “göğün yüzünden” bizlere; türkülerini söyle, sevgi ışığı yay. SENİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ.