Ne Orta Doğuymuş arkadaş... Ne Jeopolitik konummuş birader… Ne petrolmüş kardeşim… Bir ülkenin tüm komşuları mı kaos dolu olur amcaoğlu… 

Irak, Suriye, Lübnan, İran, Yunanistan, Ermenistan, Ukrayna, Rusya, İsrail ve diğerleri. Sağ baştan say, tamamı… Sol baştan say, alayı… E) Hepsi

Meşhur sokak röportajındaki vatandaş gibi “Bıhtıg gardaşım bıhtıg ya”. Binlerce yıllık devlet, yüz yıllık Cumhuriyet bu coğrafyada tek bir gün adamakıllı nefes alamayacak mı? 

Kendi içlerindeki kaos yetmezmiş gibi, bir de çapulcularını bizim içimize gönderip bizi daha da boğmaya ne kadar devam edecekler? Dini baskılar, mezhepsel ayrılıklar, etnik üstünlük çabaları hep mi bize yansıyacak? 

Dirayet denen kavram bu topraklar üzerinde hiç mi egemen olmayacak, hep mi bize sabretmek, kanaat etmek, kabullenmek düşecek? Hep mi bize hüsran, hep mi hasret, hep mi esmer günler yazılacak bu ülkenin amel defterine?

Üretemeyen, düşünemeyen, teknoloji yaratamayan, dünyanın hep gerisinden gelen, sürekli ekmeğini bölüşmek zorunda olan, gelişmişliğin kırıntılarıyla idare etmek durumunda kalan bir ülke olmak ne zaman zorumuza gitmeye başlayacak?

Ne zaman Atatürk gibi bir adam beklemeyi bırakacağız, ne zaman o Gökbörü`nün bıraktığı reçeteyi okumaya başlayacağız? Ne zaman strateji üretip, uygulayacağız, ne zaman göğsümüzü gere gere yaşayacağız?

Ne zaman mütekabiliyet ilkesini uygulamaya sokacağız, ne zaman masaya yumruğu vuracağız, ne zaman günlük hamasi nutuklarla gaz almak yerine, ilerlemek için gaza basacağız? 

Ne zaman bu ülkenin vatandaşlığı tüm dünyada kabul görür hale gelecek? Ne zaman pırıl pırıl beyinlerimiz bu topraklardan kaçma düşüncesini bırakacak, ne zaman gerçek üniversitelerimiz, sorgulamaktan, araştırmaktan korkmayan nesillerimiz olacak?

Soru çok, asabiyet tavan, cevaplar bilinmez… Dünkü İsrail – İran gerginliği sabaha kadar bu soruları sordurttu bana. Cevapları ben bilmiyorum, bilen beri gelsin, bir zahmet de benimle de paylaşsın.