Yılın dokuzuncu ayını da ortaladık. Gelir gider durumumuza bir bakalım, ne hallerdeyiz görelim istedik. Çünkü, hesaplar baştan sona yine şaştı. Hedeflenen yüzde 17.5 enflasyon yüzde 28.5 olarak güncellendi. Yani hedeflenen yeni oranla eskisi arasında tam 11 puanlık bir artış söz konusu. Yani vatandaşa yüzde 17.5 üzerinden yapılan maaş artışları, açığa düştü.


İyi de, şimdi ne olacak?


Olacak bitecek bir şey yok. Bu yüzde 28.5’lik hedefte tutmayacak. Biz her geçen gün biraz daha yoksullaşacağız ve açlığın pençesine düşen geniş halk kitlelerini göreceğiz. Her gelecek yılın, bir öncekinden daha iyi olacağı masallarıyla biraz daha avutulacağız.
Geçtiğimiz günlerde açıklanan Orta Vadeli Plan’a göre, 2026 yılı için hedeflenen yüzde 9.7’lik enflasyon oranı yüzde 16’ya, 2027 için hedeflenen yüzde 7’lik enflasyonda yüzde 9’a revize edildi. 2028 için hayaller ise yüzde 8. Yani bu yılın hedeflenen enflasyon oranı tutarsa 2026 hedefi olarak Orta Vadeli Plan’da yer aldı.


G20 ülkelerinde ise enflasyon sıralamasında Arjantin’in hemen arkasında yer alıyoruz. Ağustos ayı itibariyle Arjantin’de enflasyon yüzde 36.6 olurken, Türkiye’de TÜİK oranı yüzde 33 olarak gerçekleşti. Bizden sonra üçüncü sırada yer alan Rusya’da enflasyon oranı yüzde 8.8. Brezilya yüzde 5.2 ile dördüncü, İngiltere yüzde 3.8 ile beşinci, Meksika yüzde 3.5 ile altıncı, Güney Afrika yine aynı oranla yedinci, Japonya yüzde 3.1 ile sekizinci ve ABD yüzde 2.7 ile dokuzuncu sırada yer alıyor.
Dünyadaki yerimiz işte böyle.


Şimdi gelelim ülkemiz gerçeklerine. Ülkemizde yapılan araştırmalara göre yoksulluk sınırı 88 bin 310, açlık sınırı ise 27 bin 111 lira. Buna karşı kim ne kadar maaş ve ücret alıyor bir de ona bakalım.
Ülkemizde en düşük emekli maaşı 16 bin 881 lira. Bu parayı emekli vatandaşlarımızın yüzde 60’ ı alıyor. Önemli bir kısmının kök maaşı ise bunun çok çok altında. Yaşlılık aylığı 5 bin 390 lira, Gazi aylığı 19 bin 410 lira, Dul ve yetim aylığı 8 bin 440 lira, Engelli yardımı 4 bin 302 lira ve öğrenci bursu ise 3 bin lira.


Ama ocak ayında alınan bu paralar günümüzde oldukça önemli ölçüde değer kaybetmiş durumda. Devrimci İşçi sendikaları Konfederasyonu’nun yaptığı araştırmaya göre, bu yılın sekiz aylık döneminde, ücretlerde erime 1 trilyon 156 milyar liraya ulaşmış. Bunun 627.3 milyar liralık kısmını enflasyon, 528 milyar liralık kısmının ise vergiler eritmiş.
Asgari ücretin 4 bin 753 lirası, ortalama 50 bin lira bürüt maaş alan memurların ise 11 bin 650 lirası ise vergi ve enflasyon kesintisine uğramış.
Geldiğimiz dayandığımız tablo böyle. Ama karamsar olmayın, Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz, Orta Vadeli Plan ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, bu yıl sonunda kişi başına milli gelir hedefinin 17 bin dolar olacağını açıkladı. Yani Türk Parası karşılığı 700 bin liranın üzerinde bir gelir hedefinden bahsetti. Yani; dört kişilik bir ailenin hanesine girmesi gereken para 2 milyon 800 bin. Şahsen benim çevremde, böyle bir parayı gören tek bir aileye rastlamadım.


Özetle;
Ülkemizde gelir adaleti her geçen gün biraz daha bozuluyor. Kişi başına milli gelirin çok çok üzerinde gelir sahibi olan kişiler yok mu? Elbette var. Bu parayı bir gecede yemek masasında bırakan kalantorlarında olduğunu biliyoruz.
Ancak bunların sayısı, genel nüfusa orantılandığında, ancak yüzde 3’lerle, yüzde 5’ler le ifade edilecek düzeyde kalıyor. Oysa, bu ülkede, boş beslenme çantasıyla okula giden, aç-bilaç eğitim gören milyonlarca çocuğumuz var. Akşam saatlerinde, çürük pazar artıklarından sebze ve meyve artıkları toplayan binlerce emeklimiz var.


Hepsinden acısı da tüm bu gerçekler görmezden geliniyor. Öylesine parlak nutuklarla, öylesine söylevlerle, öylesine tablolar çiziliyor, öylesine algı yatılıyor ki, sanıyorum bunları söyleyenler sokaklarda yaşananlardan olsa olsa bihaberler. Yoksa, bir parça vicdan sahibi insanının tüm bu yaşananları görmemesi “ben ne yapıyorum” dememesi mümkün değil !