İstikrar ve refah bütçemizin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki görüşmelerine başlandı. Öyle bir bütçe ki tamamına yakını vergi gelirlerinden oluşuyor. Yani önümüzdeki yıl tüm gücümüzle, bütçede hedeflenen rakamlara ulaşmak için var gücümüzle çalışacağız, kazansak da kazanmasak da vergimizi ödeyeceğiz. Ancak, bu bütçede emeklilere, asgari ücretlilere, memurlara ve dar gelirlilere yönelik hemen hemen hiçbir şey yok.
Ana başlıklarıyla bütçe alt alta koyduğunuzda ana hatlarıyla beş ana başlıkta özetlenebilir. Bütçede gelir olarak 16 trilyon 216 milyar lira öngörülüyor. Giderler başlığı altında 18 trilyon 929 milyar liralık bir harcama söz konusu. Bütçede toplanacak vergi tutarı da 15 trilyon 631 milyar olarak öngörülmüş. Bunun hemen hemen yüzde 80’lik kısmını ise zengine de fakire de aynı oranlarda uygulanan ÖTV ve KDV oluşturuyor. Bu hesaba göre bütçe açığı 2 trilyon 713 milyar lira. Bu bütçeden ödenecek olan faiz tutarı ise 2 trilyon 741 milyar lira.
Bütçe sunuş konuşmasında öylesine nurlu ufuklar, öylesine muhteşem günler vaat edildi ki, kendimizi bir an dünyanın gelişmiş ilk onda yer alan ülkelerden birinde yaşıyoruz sandık. Oysa o sunuş konuşmasında mesela tarımda yüzde 12.8 oranında negatif büyümeden de bahsedildi. İyi kötü ekonomi ve işletme tahsili görmüş biri olarak bizi eğiten hocalarıma için için kızdım. Bize okulda “bir şeyin negatifinden söz ediliyorsa ona küçülme” denir demişlerdi.
Evet; tarımda negatifte olsa büyümüşüz, gelişmişiz. Yani 2026’da tüm gıda ve temel besin maddelerimizi daha ucuza almamız mümkün olacak. Bundan böyle, Pazar yerlerini, marketleri öyle resim galerisinde gezer gibi dolaşmayacağız. Canımız ne çekiyorsa kilo kilo alabileceğiz.
Bütçe üzerine daha söylenecek çok sözümüz elbette olacak. Mesela bu bütçeden koca koca şirketlere getirilen vergi aflarından, muafiyetlerden söz edeceğiz. Kaynak olmadığı, gelirin gideri karşılamadığı gerekçesiyle emeklilerin maaşlarına yapılacak o muhteşem zamlardan söz edeceğiz.
Bütçenin ayrıntılarına indikçe tablo daha da belirginleşiyor. Büyük şirketlere sağlanan vergi afları ve muafiyetler, gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da derinleştiriyor. Enflasyon tahmini ile gerçekleşen enflasyon arasındaki makasın sebep olduğu kayıplar ise yine vatandaşın hanesine zarar olarak yazılıyor. Büyümenin bedelini kim ödüyor? Halka yansıyan bir refah artışı var mı? Bu soruların yanıtı maalesef ortada yok.
Ancak; bugün için, buraya, CHP’nin bütçenin tümü üzerindeki, 864 sayfalık muhalefet şerhinden bölümler alacağız. “Manzara-i Umumiye” bölümü ile başlayan şerh de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin aksayan yönlerine vurgu yapılıyor. Sistemin, yürütme üzerindeki tüm denetim ve sınırlamaları kaldırıldığına dikkat çekilerek devlet geleneğinde ve bürokratik liyakat kültüründe “dramatik bir bozulma yaşandığı” ifade ediliyor
Şerhte, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinin bütçe üzerindeki yüküne işaret edilerek, bu projelerin 2026, 2027 ve 2028 yıllarında bütçeye yükünün toplam 821.5 milyar lira olacağına dikkat çekiliyor. Şerhe göre, “bu projelerde bütçeye yük gelecek yıl 238.5 milyar lira, 2027’de 274 milyar lira, 2028’de de 309 milyar lira olacak” deniliyor.
CHP’nin uzun emekler vererek hazırladığı 864 sayfalık muhalefet şerhinde, projelerin önemli bir bölümünde fizibilite çalışmalarının doğru yapılmadığı sonradan anlaşılmakta, bunların sözleşmeleri denetim elemanlarından ve milletvekillerinden ‘ticari sır’ bahanesiyle saklanmaktadır” görüşüne yer veriliyor.
Eğitimde, sağlıkta ve hukuk sisteminde karşılaşılan sorunların geniş bir bölüm halinde ele alındığı şerhte son günlerin en güncel konuları içinde yer alan MESEM uygulamasında geniş yer veriliyor.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi 2026 bütçesi “İstikrar ve Refah” sözlerinin bolca yer aldığı bir sunuş ile TBMM Genel Kurulu’na indirildi. Bütçe maratonu 14 gün sürecek. Bütçenin sunuşunda yer almayan Hükümet Üyeleri muhtemelen kendi bütçelerinin sunumunda yerlerini alacaklar. Yapılacak eleştirileri dinleyecekler ve yine muhalefet partilerinin önerileri bir kenara koyarak yollarına devam edecekler.
Özetle;
Ülkemiz nüfusunun yüzde 85’ini ilk elden derinden etkileyecek olan 2026 bütçesi ne yazık ki; bu geniş kitleyi memnun etmeyecek. Tüm beklentilerin aksine, bütçede dar gelirli kesimleri, emeklileri, memurları ve asgari ücretlileri memnun edecek, umut verecek bir ışık görülmüyor. Hiçbir zaman tutmayan enflasyon tahminleri üzerine bina edilen 2026 bütçesi, yılın ilk çeyreğinde gündeme gelecek olan yeni bir tahmin ile şaşacak. Çünkü bu bütçede ne yazık ki tarım yok, üretim yok, istihdam yok. Onun yerine vergi gelirlerine dayalı bir bütçe var!