“ Uzay yutturması” demek herhangi bir devletin uzaya, aya, jübitere, uranusa yani bir gezegene gitmesini küçümsemek anlamına değildir.
Ama Türkiye’yi yöneten AKP iktidarının, ABD’nin yani Sam amcanın uzay aracına 55 milyon Dolar’a bilet alan bir Türkiye yanlışlarını eleştirmektir. Sonunda oldu. AKP Türkiye’yi kanatlandırdı.  Gözlemciler, görkemli projeleri çok seven AKP’nin bu uzay yolculuğunu da seçim için tepe tepe kullanacağı tartışmasız biliniyor ve kullanıyor. Muhalefet partileri uzaya bir Amerikan kuruluşunun yaptığı geziye biletle gidildiğini ileri sürerek seferin ABD’nin AKP’yi seçimler öncesinde, pozisyonunu güçlendirmek için elinden tutup uzaya götürdüğüne vurgu yapıyorlar.

AKP’nin büyük projelere, ütopyaya düşkünlüğü bilinir. Nitekim cereyanla “ilk yerli arabamız” Togg’un durumu hepimizin malumudur.
Yapılanlara iyi bakarsanız AKP, bilim severlik kisvesi altında yaptıklarını gizleyen ilk siyasi parti değildir. Ulaşılması büyük emellere bağlı olan gerçekleşmesi zaman isteyen ütopyalar toplumları kendi içlerinde kaynaştırmayı sağlamak açısından büyük faydalar içerir.  AKP de bu hususlar görüyor ve biliyor. Bu yüzdendir ki AKP’nin uzay kartını yerel seçimler için, gülünç olma pahasına “AKP uzayda ”ütopyasını kullanmaya teşebbüs etmesi beni asla şaşırtmıyor.  Amerikan kuruluşunun “el füzesiyle” uzaya gidilmiş olması bir şeyi değiştirmiyor. Önemli olan bir Türkün üzerinde Türkiye’nin logosu bulunan, bir füzeyle uzayda boy göstermesidir. Türkiye’de önemli olan olgu değil AKP iktidarı tarafından yaratılan bir algıdır. Bu algı şeytanca projelendirilmiş bir algıdır. Şeytani algı mekanizması toplumun yalayıp yutmasını sağlayacaktır. Yalnız Türkiye’nin ekonomik ve mali iflas salgınının fırtınası altında inlediği ortamda, toplumu AKP’nin kendi emellerine sürüklemesi elverişli bir ortam oluşturmuyor.

Hapishane ve hastanelerin dolu, çarşıda esnaf tezgâhlarının önünün bomboş olduğu, her şeyin bir kişinin iki dudağı arasında çıkan emirle yerine geliyor. Devlet yönetiminde yargının, yürütmenin, yasamanın bir adamın keyfi yönetimine bırakıldığı bir ortamda ütopyaları toplumun karşısına varılacak hedefler olarak koymak akıl karı mı? Uzaya gitme “yutturması” da bu bağlamda yer aldı. Kendine biat etmeyeni nefret söylemiyle ötekileştiren ona söz hakkı da yaşam hakkı da tanımayan bir AKP iktidarı, toplumu koca bir sevgi yumağı haline getirecek bir uzaya gitme ütopyanın peşine takabilmesi, 55 milyon doları ABD’li şirkete vermekle olur. Baş döndürücü enflasyon ortamlarında toplumun emeğinden başka gücü olmayan geniş kesimlerini sürekli bir kâbus içinde yaşamaya mahkûm edersiniz. Böyle bir uygulama uzaya adam göndermekle asla gerçekleşmez.

Bu AKP’nin öteden beri kamplaştırma politikalarının oy almaya dönük uygulamalarıdır. Uzay yutturması tam bir ütopyadır. Böyle bir ütopya ile toplumsal kenetlenmeyi sağlamaları mümkün müdür? Artık mal hizmet üretenler başta olmak üzere, işçi sınıfı dahil, kuru ekmek ve bir damla suya bile erişmenin çok güç olduğu bir dönemde çarşı tezgâhlarının karşısındaki çaresizliğini, “Ekmek ve su dahi bulamıyorum ama ne gam! Artık uzaydayız ya!...” dalga geçmelerine RTE ve ekibi kulaklarını tıkıyor. Tesellisiyle “uzay yutturmasını” geçiştirmeye kalkışacak geniş toplulukları bulmak artık o kadar kolay görünmemektedir. Milli eğitimi tarikat ve cemaatlerin ortak talanlarına sunma girişiminin, kısa zamanda her türlü algı yönetimi karşısında çaresiz kalacak kuşaklar yetiştirme girişimlerinden medet uman RTE ve ekibi, beli bükülmüş bir Türkiye yarattı. Kendine dört yüz dört ile bağlı yeni zenginler yaratan AKP; “Türkiye Yüzyılı” yutturmasına inanmak biraz fazla safdillik değil midir?
Bu durumda toplumu ütopyaların peşine takabilmek için ikna yöntemleri bulmanın tek yolu toplum üzerindeki baskıyı artırarak kimsenin ses çıkarmayacağı bir ortama sürüklemek olduğu görülüyor. Bu da içinde yaşanılan distopya ortamını güçlendirecek bir etkendir. “AKP’nin uzay fatihi Alper”in işi oldukça güç olsa da başarıyla uzaydan döndü. Olan AKP’nin ödedi bilet parası 55 milyon Dolara oldu.