Şafaktepe Parkı, Mamak ilçesi sınırları içinde, Dikimevi’ne yürüme mesafesi 10 dakika. Şehitlik Parkının karşısında.

Şafaktepe Parkı, Mamak ilçesi sınırları içinde, Dikimevi’ne yürüme mesafesi 10 dakika. Şehitlik Parkının karşısında.

Canlı, cansız, tüm varlıkların dostu olduğuma inanıyorum. Bu yazının konusu can acıtıcı. Ancak, bu yazıda da “Dost Dili”ne uygun kelimeler kullanmaya çalışacağım. Çünkü, bana göre, bedenimizde, canlı cansız her varlıktan, gözle görülemeyen parçacıklar var. Biz, onlardan oluşturulduğumuz kanısındayım.

Bir ülkede, bir kentte, bir köyde, yaşadığı, çalıştığı veya okuduğu alanları aşırı derecede kirletenlerin yüksek sayıda olduğunu düşünün. O yerleşim yerinin çöplük ve küllük olması çok kolaydır. Üstelik, insanları küçük yaşlardan itibaren eğitmesi, daha sonra uyarması ve hukuk kuralları içinde cezalandırması gereken kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerin, halktan aldıkları görevleri ve yetkileri taşıyamadıkları yerlerde, ülkelerde, kentlerde, dağlarda, ormanlarda, sularda,….

Türkiye’yi çöplük ve küllük olarak kullanan çok sayıda, her yaşta, kadın-erkek yurttaş var. Sokakta, ülkesini çöplük ve küllük olarak kullanan kadınları görünce, bazen uyarıyorum ve kendilerine “İşte kadın şiddetinden bir örnek” diyorum. Erkekler zaten…

Gerçekten, çevreyi temiz ve yeşil tutmak konusunda, evim saydığım Türkiye’nin kamu kuruluşları ve belediyeler ilk sırada olmak üzere yerel yönetimleri sınıfta bırakıyorum.

Bu yazıyı okuyanlara ve inceleyenlere soruyorum. Kent içinde, kırsalda, piknik yerlerinde, sanat ve spor alanlarında, oturduğunuz kent veya yerleşim yeri önemli değil, sigara izmariti ve çöp görmeden kaç adım atabiliyorsunuz?

Piknik alanlarında veya parklarda, bu halkın vergilerinden ücret alanların, siz oralarda iken, sizleri bilgilendirdiğini, uyardığını veya cezalandırdığını gördünüz mü?

Diyelim temizlik yapılırken oradasınız. Yerlere atılanların toplandığını görüyorsunuz. Görevliler ayrıldı. Bakıyorsunuz, temizleme yapılan yerlerde alınması gereken gözle görülür, elle tutulur çöp parçaları var. Asıl sizi rahatsız etmesi gerekenler ise, çimlere, çiçeklere, ağaç diplerine atılan sayısız sigara izmariti. Bir anlamda izmarit mezarlığı. Çevreyi kirleterek, çiçekleri bitirerek karıncaları, kuşları, kelebekleri, arıları, böcekleri uzaklaştıran, ancak sigara izmaritleri ile havayı, suyu ve toprağı zehirleyen insan soyu. Ondan sonra diyoruz ki, “insanlık tarihi”. İnsanlığın azaldığı veya olmadığı yerlerde nasıl yaşanacak insanlık ve nasıl yazılacak insanlık tarihi!..

Şafaktepe Parkı, Türkiye Küllük olmasın diyenlerin gözlerinin yaşardığı ve yüreklerinin sızladığı örneklerden sadece biri, ancak çok belirgin bir küllük. Park, sokakları ana yola bağlayan, mahalleler arasında geçit olan bir konumda. Yayalar, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kurs ve etkinliklerine katılanlar, gezinti veya piknik yapanların içinden etkili sayıda, her yaşta, kadın-erkek, Parkı küllük haline getiriyor.

Daha da ilginci, elbette düşündürücü, derslerine girmeyen, toplumsal bir ifade ile “derslerini, okullarını asan” kızlı erkekli öğrencilerin, Parkta spor yürüyüşü yapan Şafaktepeli, Saimekadınlı, Abidinpaşalı, Demirlibahçeli, Gülverenli,,…. gönüllü sporcuları, sağlık için spor yapanları rahatsız edecek şekilde, kadın ve erkekli topluca sigara içmeleri ve tehlike yaratmaları.

Bazen durur ve yaşları 16-25 olan gençlere şöyle derim.

“Biraz önce arkadaşına (kız-erkek) sigara tuttun ve sigarasını yaktın. Sigara alan, sigara tutan ve sigara yakan asla dost değildir. Sigara içiyorsunuz, önce ciğerinizi, izmariti yere atıyorsunuz, sonra memleketinizi kirletiyorsunuz.

Bir de, sigaraya ayırdığınız, boşa tükettiğiniz zamanı bir daha bulamayacaksınız, ciğerinizi gelecekte aynı göremeyeceksiniz.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları sizleri öngörebilselerdi, memleketi yine gençlere emanet ederlerdi. Ancak, gençler derken bir de tanım koyarlardı. Sizler o tanıma giremezdiniz. İnsana, hayvana ve çevreye, silahlı veya silahsız şiddet uygulayan yaşına göre genç denilenler de aynı tanıma giremezlerdi.”

Sadece Şafaktepe’de değil ve zaman zaman uğradığım farklı semtlerdeki parklarda da aynı örnekleri gördüm. Sigara izmariti atılmamış hiçbir alan yok gibi. Yenimahalle, Çankaya, Altındağ, Keçiören, Mamak,… farketmiyor. Başka iller veya ilçeler de farketmiyor. Yoğunluk veya sigara markaları değişebilir sadece.

Park görevlilerinin (bekçi ve temizlik) bu konularda bilgilerinin ve yurttaşlarla iletişim becerilerinin geliştirilebileceği kanısındayım. Ses düzeni kurulması da düşünülebilir.

Şafaktepe Parkında çok hoş bir de yazı var.

“Yeşili Görmeyen Gözler Renk Zevkinden Yoksun” diyor. Gerçekten doğada, farklı cinslerde gördüğümüz farklı yeşiller gözlerimize ve yaşama isteğimize güç katıyor. Sadece yeşil değil. Tüm renklerin olumlu etkileri var bizlere. Kırmızı, siyah, mor,…

Şafaktepe ve diğer parklarda elbette yeşilin egemenliği var. Doğanın güzel yüzü bunlar. Ancak, o yeşilin içindeki sigara izmaritleri, hepimizi göz zevkinden yoksun bırakıyor. Üzüyor.

Yıllar önce, bu kez Keçiören sınırları içinde bir yerde yürüyorum. Biri kadın ve diğeri erkek, iki kişi bankta oturuyor. Erkeğin elinde sigara var. Yanındakini zehirlediğini algılayamıyor. Çok ilginç, sigaranın külleri pantolonuna düşmüş olmalı, bacağını ve dizini eliyle temizliyor. Yani birkaç tane küçük külü eliyle yere düşürüyor.

İlgimi çekti, yanlarına yaklaştım, önce özür diledim. Sonra şöyle dedim.

“Üstünüzü, pantolonunuzu düşünüyorsunuz, külleri siliyorsunuz. Ancak, sigara içerek ciğerinizi kirletiyorsunuz, sağlığınızı tehlikeye atıyorsunuz. Ciğerinizi neden düşünmüyorsunuz?”

Gülümsedi, hak verdi. O kadar…

Bir anımı daha paylaşmak isterim.

2000’li yılların başı. O zamanki adı ile Çevre Bakanlığı’na gitim. Görüme sırasında “Çöp Yerinde Güzeldir, Ancak, Geçici Olarak” dedim. Bakanlıkta görüştüğüm yönetici arkadaşımız not aldı. Çok beğendiğini ve bunu kullanacaklarını söyledi. Kendisine, “Bu söz benimdir, benim olmayan bir deyişi kullandığımda mutlaka kaynak gösteririm. Sizden de benim adımı ve görevimi kullanmanızı beklerim” dediğimi kesinlikle anımsıyorum.

Daha sonraki yıllarda bu konuda, benimle bir bilgi veya yazılı kaynak paylaşılmadı.

Kanımca, TBMM Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı, siyasal partiler, sendikalar, odalar ve barolar gibi meslek örgütleri, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Üniversiteler, belediyeler, STK diye tanımlanan gönüllü kuruluşlar, medya, yazının konusu ile ilgili olarak kendilerini güncellemeliler.

Yeşili ve suyu, atıklardan, çöplerden ve izmaritlerden kurtarmalıyız.

Türkiye Küllük ve Çöplük Olmasın…Çünkü, kimse, hiçbir canlı, çöplükte yaşamak istemez ve zaten yaşayamaz.