TBMM Başkanlığı, siyasal partiler, Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Üniversiteler,  Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK), Türkiye Odalar Birliği (TOBB), belediye başkanlıkları ve üst birlikleri olan Türkiye Belediyeler Birliği, işçi, memur ve işveren sendikaları, demokratik kitle örgütleri (STK)…

            23 Ağustos 2024 tarihinde, Sonsöz Gazetesi ile Sonsöz İnternet Haber Sitesinde, “Siyasi, Kamu, Yerel, Meslek, STK, Halk, Çevre” başlıklı yazımda, çevrenin korunması ve temiz tutulması konusunda yukarıdaki kuruluşlara çok ivedi iş birliği yapmalarını önermiştim.

            Çünkü Türkiye, küllük ve çöplük olmaya başladı. Belki de, TEMA Vakfı’nın temel seslenişi olan “Türkiye Çöl Olmasın” dileği, doğaya yapılan kıyımlar sürdüğü takdirde, yüzlerce ve daha uzun yıllarda,” Türkiye’nin Birçok Yeri Çöl Oldu” şeklinde karşılık bulabilir.

            Önceki yazımda açık açık isimlerini belirttiğim kuruluşlara bugünkü yazımda Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Sağlık Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı da ekliyorum. Aslında, haklara ve yasalara dayalı her tüzel kişiliği, örgütleri, girişimleri, toplulukları ve yurt içinde veya dışında yaşayan tüm yurttaşlarını yakından ilgilendiriyor, temiz, yeşil, sevgi ve dostluk içinde bir Türkiye, hatta Dünya, hatta Uzay.

            Aslında, ayrı bir yazı, hatta kitap konusu olabilecek şiddet olayları ile ilgili güvenlik ve yargı birimleri arasındaki ilişkilere, gerçeklere burada değinmeden geçemeyeceğim.

            Televizyonlarda izliyoruz, utanarak ve yakın geleceğimiz için korkarak, ürkerek. Kan akıtılan, cana zarar verilen, tokatlamak, tekmelemek, dövmek, yüz yüze, telefon veya sosyal basında hakaret ve tehdit etmek suçlarında, zanlıları,  savcılık, mahkeme veya Emniyet, nasıl serbest bırakabilir, tutuksuz yargılamak üzere zanlılar nasıl tekrar toplum içine gönderilebilir? Sanki ödüllendirme, sanki yapanın yanına “kazanç.”

            Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu ile İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ne düşünüyorlar, yasalarda ve uygulamalardaki eksiklikler ve aksaklıklar için neler yapacaklar veya her şey aynen sürdürülecek mi? Kısa bilgilendirme bekliyoruz. Bir görüşümü daha eklemek isterim. Kim, nerede ve nasıl olursak olalım, birbirimizi önemsemeliyiz, birbirimize değer vermeliyiz.

            İnsanların yaşadığı yerler, en başta toplu alanlar, tam bir izmarit mezarlığı ve çöplük. Türkiye’nin belediye başkanlıklarına, en başta Ankara’nın merkez ilçe belediye başkanlıklarına sürekli öneriyorum, değişen hiçbir şey yok. 31 Mart seçimlerinde yönetimi değişen belediyelerde, yetki kamu kuruluşlarında da “Temiz ve Yeşil Türkiye” konusunda sorumsuzluk ve vurdumduymazlık aynı. Halk, küllükte ve çöplükte yaşamaya alışmış, çünkü çoğunluğu yaşadığı, çalıştığı ve geçtiği alanlara yağdırıyor, izmaritleri ve çöpleri.

            Evden çıktım, durağa doğru yürüyorum, iki maden suyu şişesi, kent içinde azalan toprakta can bulan, can katan bir avuç yeşilin üstüne atılmış. Çöp kutusu birkaç adım ötede ve yeşile zarar vermeden bırakılabilecek taşlı alanlar var. Ne istersiniz veya ne beklersiniz yeşilden, çiçekten?

            Biraz daha yürüdüm. Vahşi insan türünün kuruttuğu çiçeklik üstünde iki şişe daha, bir sürü de ıslak dediğimiz kullanılmış ve kurumuş mendiller, sigara izmariti. Yeşil alanlarda metal eşyalar. İşte, toplum sağlığı açısından da Sağlık Bakanlığı’nı ilgilendiriyor, kirli çevre, kirli yaşantı alanları.

            Ülkemizin toprağını, suyunu ve havasını kirleten, orman yangınlarına, tarım alanlarının işgal edilmesine, annelerin gözyaşlarına, hıçkırıklılarına ve haykırışlarına, hayvanlara kıyım uygulanmasına, kadına, insana, çocuğa şiddet yapılmasına, cennet ülkemizin cehenneme doğru gidişine neden olan veya ses çıkarmayan, umursamayan anlayışların ürünüdür, Ankara’mızdan verdiğim küçük gibi görünen kirlilik örnekleri.

            23 Ağustos ve bugünkü yazımda isimleri geçen kurum ve kuruluşlara sorularım var.

            İki yazımı da değerlendirir ve kısa da olsa bir açıklama gönderebilir misiniz? Yazımda katılmadıklarınız var mı, hangileri? Aranızda iletişim ve iş birliği kuracak mısınız? İletişim ve iş birliğinde önderliği hanginiz yapacaksınız? Demokratik kitle örgütü üyesi olsun veya olmasın, öğrenci, çalışan, işveren, emekli, işsiz, kadın, erkek ayırımı yapmadan tüm halk kesimlerini sürece katmaya çalışacak mısınız? Türkiye daha fazla küllük ve çöplük olmasın, tarım ve orman alanları azalmasın, yağmalanmasın diye neler yapıyorsunuz, neler yapacaksınız, halktan, gönüllü kuruluşlardan (STK) ve basından neler bekliyorsunuz?

            Bu sorularımızı okurlarımız da yanıtlayabilir, konuya ilişkin görüş ve önerilerde bulunabilir.

            Yazılarımızdaki sorular, Türkiye’nin yerin üstündeki gerçek cennet olmasını isteyen kişiliğinizdeki “melek insan” yanınıza yöneliktir. Haydi insan melekler.

           

           

           

           

.