Bir ara İş Bankasının CHP’ye ait hisselerine el konulmasını meşru gösterebilmek amacıyla “bu banka Hindistan’dan Müslümanlar tarafından gönderilen paralar ile kuruldu, CHP’ye ait hisseler devlete geçmeli” söylemini dillerine dolamışlardı. Şimdi de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Şimdi Türkiye’ye, Afganlar geliyor diyorlar sadece bize değil Batıya da gidiyorlar. O eleştirenlere bir şey demek istiyorum. Bu memleket zor bir dönemdeyken bir tek silahı ve kurşunu yokken, İstiklal Mücadelesinde Pakistan ve Afganistanlı kardeşlerimiz kollarındaki bilezikleri sattılar ve Türkiye’ye gönderdiler. Oradan artan parayla da bilmeyenler bilsinler, İş Bankası kuruldu. Her şeyi unutursak, gelecek nesil de bizi unutur” dedi.
Bir İçişleri Bakanının engellemenin kendi görev alanında olduğu ama beceremediği ülkeye düzensiz göçü meşru ve mazur göstermek için böyle bir mazerete sığınması açıkçası utanılacak bir durumdur!
Ülke yolgeçen hanına dönmüş, sınırlar delik deşik, kevgir gibi olmuş elini kolunu sallayan memlekete destursuz giriyor. Girmekle de kalmıyor canının istediği yerde, canının istediği gibi ikamet edip çalışıyor ama en önemli görevlerinden biri bu başıbozukluğu engellemek olan İçişleri bakanı ama onlarda bize yardım etmişti diyor…
Kadir Mısıroğlu’nun rahle-i tedrisinde beyni yıkanan siyasi İslamcılar bu Hindistan’dan Müslümanların gönderdiği para işini konuşmayı çok sever. Bakın Soylu o tarihlerde Pakistan ve Afganistan gibi iki ülke olmadığını bile bilmiyor. Dahası bu ülkelerin o zamanki Hindistan’ın topraklarında İngiltere ve Amerika gibi emperyalist güçlerin Hindistan’ın bütünlüğünü bozmak amacı fişfikledikleri Hint iç savaşı sonrasında kurulduğu ya da kurdurulduğunu da bilmiyor.
Ben önce bu para meselesine bir açıklık getireyim; bu para Hindistan’da İngiliz emperyalizmine karşı yürütülen mücadele çerçevesinde emperyalist güçlere karşı savaşan Mustafa Kemal’in şahsına göndermiştir. Para halife ve hilafet için gönderilmiş olsa Ankara’ya Kemal Paşaya değil, İstanbul’a Halife Vahdettin’e gönderilirdi değil mi?
İslamcılar, paranın neden halifeye değil halife tarafından idam fermanı imzalanan Mustafa Kemal’e gönderildiğini nedense hiç sorgulamazlar!
Bu paraya katkı koyanlar içinde elbette Müslümanlar da vardı, lakin emperyalizme karşı direnen Hint Milliyetçileri ve sosyalistler ağırlıktaydı. Türk Kurtuluş Savaşı boyunca Hint bağımsızlık hareketinin önderi Gandi’nin de aralarında olduğu birçok Hintli, emperyalizme karşı savaşan Kuvayı Milliye hareketine, Ankara Hükumetine ve Mustafa Kemal Paşaya canı gönülden maddi, manevi destek olmuşlardır.
İşin açığı İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da böyle bir paranın toplanıp İngiliz İşgali altındaki Anadolu’ya gönderilebilmesi için “hilafet” kelimesi Türk istihbaratının kullandığı bir kamuflaj unsurudur. İngilizlerin burnunun dibinden, müthiş bir istihbarat operasyonu ile tereyağından kıl çeker gibi emperyalizme karşı direnişte kullanılacak bu para Ankara’ya ulaştırılmış ve Mustafa Kemal Paşa’nın ellerine teslim edilmiştir.
Dahası bu parayı Mustafa Kemal Paşaya gönderen komite daha sonra hiçbir şekilde paranın kullanım biçimine, kullanıldığı yerlere itiraz etmemiş ya da parayı geri istememiştir.
Mustafa Kemal önce Kurtuluş Savaşını yürütebilmek için kullandığı bu parayı daha sonra emperyalistlere karşı ekonomik savaşın kalelerinden biri olan İş Bankasının kuruluşunda değerlendirmiştir. Bu noktada da parayı gönderen komitenin en ufak bir itiraz ya da eleştirisi olmamıştır!
Bu açıklamadan sonra gelelim işin özüne: Mustafa Kemal’in kurduğu Milli Egemenlik temelli çağdaş düzene savaş açan Taliban gibi bir terör örgütünden kaçan milyonların Afganistan’ı terk ettiği, kendilerine barınacak, hayata tutunacak yeni bir ülke aradığı bir gerçektir. Türkiye olarak bizim böyle bir zulümden kaçanlara yardımcı olmamız elbette bir insanlık görevidir. Lakin bu görev düzensiz göçe göz yumulması, tabiri caizse ipini koparanın ülkeye girmesine izin verilmesine gerekçe değildir!
Diğer yandan Soylu ve üyesi olduğu AKP iktidarı Afganistan’ın Taliban terör örgütünün eline düşmemesi için bu güne kadar ne yaptılar?
Taliban’a direnen Afgan güçlerine hangi yardımlarda bulundular?
Hem “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” deyip, hem de Taliban’dan kaçmak zorunda kalanlar için ağlaşmak timsah gözyaşı dökmek değil midir?