Bugünkü konuğumuz bir emek işçisi. Sağlığı iyi olduğu sürece ekmeğini taştançıkaran, alın terini beden gücü ile...

Bugünkü konuğumuz bir emek işçisi. Sağlığı iyi olduğu sürece ekmeğini taştançıkaran, alın terini beden gücü ile birleştiren bir inşaat işçimiz.

Ses kayıt cihazını açıp soruyorum. İyi günler. Bize kendinizi tanıtır mısınız?”

-Benim adım Haydar Kocakürek, amelelik yapıyorum.

-Genelde hangi işlerde çalışıyorsun, ustalığın nedir?

-Her işi yaparım; kum taşırım, harç kararım, duvar örerim, sıva yaparım.

Anlayacağın başta da dediğim gibi her iş gelir elimden.

-Peki, Haydar, gazete, kitap dergi okuma fırsatın olur mu?

-Nerde abiciğim. Senin bu saydıklarına ne zamanım olur ne de param. Kıt kanaat

geçiniyoruz. Ancak boğazımızı doyuruyoruz. Rabbim bağışlarsa iki çocuğum var.

-Gördüğüm kadarıyla sigara da içiyorsun, hem de pahalı sigaralardan.

-Abiciğim tek lüksüm o, ne olur ona da karışmasınlar.

-Haydar gerçekten de hiç gazete, kitap, dergi okumadın mı?

-Abiciğim gazete okumuyorum. Kuponla tencere mi, tavamı nedir unuttum, bir şey veriyormuş gazete; bizim hanım dedi, onun kuponları için gazete alıyorum.

-Kitap okumuyorum ama çocukların okul kitaplarını alıyorum. Kitapları sadece

kitapçıda raflarda görüyorum.

-Peki, hiç tanıdığın bir yazar var mı, ya da ismini bildiğin?

-Yok. Bizim zamanımızda, bulunduğumuz yerde pek kitap mitap yoktu.

Akşamları büyüklerimizin masallarını dinleyerek büyüdük.

Haaa, şimdi bir yazarı hatırladım. Onu da televizyonda, haberlerde duymuştum.

Hani Sivas’ta bir otel yaktılar ya, o da oradaymış. İnsanları kışkırtmış mı

doldurmuş mu ne? Tövbe tövbe; Allah’ın gücüne gitmesin ama Allahsızmış mı ne, mezar istemiyormuş, benim cenaze namazım kılınmasın, dualar okunmasın beni götürüp gömsünler demiş. Tövbe tövbe; Allah günah yazmasın, işte bu adamı tanıyorum. Adama bak, bir de koskoca Türk milletine aptal diyormuş.

Yüce Türk milletine kimse dil uzatamaz. Ama bu adamı herkes tanıyormuş.

Neyse adam öldü herhalde.

-Adını hatırlıyormusun? Sessizlik.

-Hatırlayabildin mi?

-Neydi adı; dilimin ucunda, şeeeyy. Mesir miydi, neydi ki?

Vallahi hani kısa boylu, beyaz saçlı, kocaman kafası vardı…neydiii?

-Neyse seni fazla yormayayım, adını söylesem bakalım hatırlar mısın; AZİZ…

-Tamam, işte bende onu diyecektim. Adam öldü gitti, Allah rahmet eylesin!

-Ama o bir ateistti…

-Neyse ne! Herkes nasıl olsa bir gün Allah’ın önünde hesap verecek!

-Haydar beni anlamadın. Ben diyorum ki Aziz Nesin Allah’ın varlığına inanmayan

biri. Yani ateist!

-Tövbe tövbe! Bak Sivas’ ta neden yakmak istemişler belli.

Yüce rabbim cehennem ateşini ona bir kez göstermiş, ayağını denk al demiş

ama Aziz Bey! Anlamamış. Arkadaşlar söylediydi, bu olaylardan sonra Aziz Bey

kalp krizi geçirmiş. Yüce rabbim onu hep uyarmış, dikkatli ol demiş ama o

dinlememi bir kez yoldan çıkmış işte.

-Haydar sen bu yazarı sadece arkadaşlarının anlattığı kadar tanıyorsun.

Tanımadığın biri için neden bu kadar kızıyorsun. Ne dersin; biraz haksızlık

olmuyor mu?

-Abi bi adamı tanımak gerekiyor mu? Bak ben ameleyim, sabah adamın bir

geliyor bizi amele pazarında beğenirse alıp götürüyor. Ben adamı tanıyor

muyum?

Ne alakası var şimdi bizim konuşmamızla bu konunun?

-Yani diyeceğim şu; Aziz Bey yanlış şeyler yapmış, ondan kızıyorum!

-Bir alaka kuramadım ama neyse. Hiç kitaplarını gördün mü?

-Yooo.

-Tam yüz on kitap yazmış, kitapları üst üste koysan senin boyuna yaklaşır.

-Yok yaaa! O kadar kitap yazmaya kalem mi yeter, yaza yaza insanın parmakları çürür. Bu Aziz Beyin başka işi gücü yok muymuş? Bari çok para kazanmış mı?

Biliyor musun bende hayatı mı yazsam roman olur. Amaan boş ver; kim o kadar

şeyleri yazacak. Hem vaktim yok! Allah göstermesin felç melç olurum!

Hakkatten çok para kazanmış mı?

-Tabi ki para kazanmış ama o parayla bir vakıf kurmuş, kimsesiz ve yoksul

çocuklar için. Onların bakımı, eğitimi, her şeyleri ile ilgilenen bir vakıftır bu vakıf.

-Yok yaaa! Gerçekten mi? Niye kendi yemiyor paraları?

Bak abiciğim insanoğlu çiğ süt emmiş, kendi paralarını yiyemeden öldü gitti.

Parası pulu onlara kaldı! O kadar kitap yazdı da ne oldu, kendi yiyemedi bile hee…

-İyi değil mi? Kimsesiz çocuklar sokakta kalsaydı, boşa kürek sallar gibi sadece karınları doysun diye baksalardı, dünya da çalışmaktan başka işleri olmasaydı.

Ele güne muhtaç, daha mı iyi olurdu? Yoksa hırsız, yankesici, katil mi olsalardı?

-Tabii ki iyi değil bu dediklerin. Ama ben şunu bilirim; insanoğlu çiğ süt emmiştir!

-Peki, Haydar sana son sorum da şu; soyadının bir anlamı var mı?

-Var tabi. Benim büyük dedem zamanında, seferberlikte her yerde kıtlık varmış.

Zalim ağalar, Şıhlar hırsızlar her yeri adamlarına talan ettirirlermiş. İnsanlar bu zalimler yüzünden kuru ekmeği bile bulamazmış. İşte dedem öyle bir adammış ki; şu kapıdan içeri zor girermiş. Uzun boyu, kalıbıyla kapı gibi, adam gibi adammış! Zalim ağalar ve adamları bizim köye de dadanmış. Köylünün neyi var neyi yok her şeyi toplayıp, köyü de talan edip giderlermiş. Bu olaylar artmaya başlayınca dedem güvendiği adamları toplayıp zalim ağaların, Şıhların adamları ile savaşmaya başlamış. Bunu beklemeyen adamlar çil yavrusu gibi kaçışmaya başlamışlar.

Ordu da savaşın sonlarına doğru köylerde çetelere, ağalara, Şıhlara karşı savaşını hızlandırmış, köylerde huzuru sağlamaya başlamış. Dedem ve adamları zalim çetelerden, ağalardan Şıhlardan topladıkları erzakları kürek kürek yoksul ve kimsesizlere dağıtmış. Yani kıssadan hisse dedem yoksulun kimsesizin yanında olmuş. Köye gelen paşalar dedemin namını duymuşlar desteklerinden dolayı teşekkür etmişler soyadı kanunu olmadığından yardım ve desteklerinden dolayı lakap olarak” senin koca yüreğine sağlık” demişler bu nam ile yıllar sonra bu soyadı almışız.

-Haydar bak az önce kızdığın, sana anlatmaya çalıştığım, Aziz Nesin de deden gibi bu yardım ve güzellikleri sunan bir yazar, ozan, bir halk kahramanıdır. Sana tanımadığın bir insana niye kızıyorsun derken asıl cevabı kendi ağzınla sen dile getirdin öyle değil mi?

-Çok doğrusun abi!

-Haydar Kocakürek sana çok teşekkür ediyorum. Umarım iki çocuğuna güzel bir gelecek sağlarsın hayırlı evlatlarınla güzel günler yaşarsın… Çok teşekkürler.